Var ya…Şu Kıbrıslı Türkleri toplayın tümümüzü ajan yapın.

Komplo teorilerini tasarlama ve bunlarla ilgili ayrıntı senaryolarını oluşturmak konusunda dünyadaki örnekleri içinde inanılmaz görev yapar, tüm projeleri önceden açığa çıkarabiliriz.

Doğal bir ajanlık coğrafyasındayız adeta.

Güney Kıbrıs’ın bize olan nefreti ile yaptığı planlardan tutunuz, Türkiye’nin bizimle ilgili planlarına, Rus’un, İngiliz’in, Amerika’nın ve diğer bir sürü ülkenin bizle ilgili her türlü komplosunun tüm ayrıntılarını çok iyi fark ediyor, yazıyor çiziyor, konuşuyoruz.

Lafa gelince üstümüze yok da minik bir sorunumuz var:İcraata gelince bize bir şey oluyor.

Demek ki beyin takımıyız biz.

O halde bir de takım oluşturulmalı ki bu komplolara karşı harekete geçilebilsin.

Gerekirse 1963-1974 yılları arasındaki gibi canı pahasına harekete geçmekten çekinmesin insanlar.

Kahramanlarımız, gazilerimiz olsun. Gerekirse şehit olmaktan bir dakika tereddüt etmeyelim.Öyle bir kurtuluş mücadelesi verelim ki yüzyıllar sonra bile dillere destan olsun…

Lakin işte tam da o noktada eksik kalıyoruz besbelli.

Şimdi neler neler oluyormuş bilseniz:

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı bizim Cumhurbaşkanımızın seçilmesi sırasında ettiği müdahaleler ile saraya çok önemli bir milliyetçi ismin girmesini sağlamış.

Bununla yetinmeyerek şimdilerde hükümet kurma çalışmalarına müdahale ederek UBP kurultayına kadar KKTC yönetimini öyle böyle geçiştirtip istediği Genel Başkanı UBP’nin başına seçtirtecekmiş.

Sonra bu kişinin başbakan olarak hükümet kurma görevini almasını sağlayacakmış.

Ardından bu başbakanla kurulacak hükümette başta içişleri bakanlığı olmak üzere planları varmış. Daha çokTC kökenli bakanın atanmasını sağlayacak, yurttaşlık ce çalışma izin meselelerinin kontrolünü eline alacakmış.

Tüm kurguyu planlayarak adım adım ilerliyormuş.

Bu arada eğitimimizi istediği gibi şekillendiriyormuş. Sağlık açısından isterse ilaç gönderiyor, istemezse bir köşede bizi bekletiyormuş. Dahası yollarımız-bellerimiz, maaşlarımız, imarımız, internetimiz hep onun elinin altından geçerek gidiyormuş.

Bize ne olup olmayacağını gayet yakından kumanda ediyormuş.

Bu adam, bu durumda, bizler için inanılmaz geniş bir ekip kurmuş. Buradaki yandaşları da bizlerden seçilmiş sağlam bir ekipmiş. Esas amaç bizleri yok etmekmiş.

Aslında sonra bu casusları da birer birer ortadan kaldırıp tek başına buraların da sahibi olmayı hedefliyormuş. Hem bunları yaparken kendisine, eşine, evlatlarına buralardan araziler ediniyor, zenginliklerine zenginlik katıyormuş.

Daha anlata anlata bitirilemeyecek ne teoriler var aklınız almaz!

***

E düşünüyorum da: Bravo adama vallahi!

Madem bunca imkânı hem şahsı, hem ailesi, hem ülkesi için değerlendiriyor ve bizimkiler de buna imkanlar yaratabiliyorlar…

Bir de biz bunca komplo teorisini adım adım izliyor, görüyor biliyoruz…

Gözümüze baka baka yapıyor ama tek hamle yapamayıp elimiz kolumuz bağlı oturuyoruz.

Ne diyelim?

Sadece kolay gelsin deriz.

Şimdi düşünün: Evinizde kirli su borunuz patladı. Etrafa yayılan kirli koku ve suyla yaşanmaz. Tamir ettirmezseniz b.k içinde yüzeceksiniz. Hatta konu komşu da nasibini alacak.

Ne olacağı besbelli. O nedenle ya tamir edersiniz/ettirirsiniz ya da terkeder gidersiniz.

***

Memleket anlatılan şekildeyse harekete geçmeden bu saptamalarla ve hikâyeyi en iyi kurgulama çabasıyla düzelmez değil mi? Bu en iyi masal anlatma yarışması değil ya…

Diyorum ki lak lakla bir yere varılmıyor…

Anladığım ya anlatılanlar yalan, ya biz çok ama çok “fos”uz!

Dr. Çiğdem DÜRÜST