Derviş Doğan ; “CTP için sıkıntılı bir süreç oldu”


“Yeni hükümet oluşurken dışarıda pek konuşulmasa da CTP içerisinde bazı sıkıntılar doruk noktasına ulaştı. Parti içinde bir kesim koalisyon seçeneklerinde farklı alternatifler düşünüyordu. Bu karışıklık içerisinde ki CTP dışarıdan da bazı baskılar geliyordu. Bu noktada UBP ile bir hükümet kurulması isteniyordu. Bunun sebebi olarak gösterilen ekonomik programın kesintiye uğramadan uygulanması. Tabi ki koskoca Ankara UBP’ ye belli bir programı dikte ettirebildiyse gelecek olan hükümete de ayni çalışma kapsamında bu programı uygulatmasında bir sıkıntı olmaz. Ankara’yla bir takım revizeler yapalım biz programı uygularız şeklinde bir ortak noktada da buluşulmuştur. Bu CTP için büyük bir sıkıntı idi. Çünkü bütün seçim propagandasını UBP hükümetinin yolsuzluklarıyla, usulsüzlükleriyle, yasa dışı yaptıklarıyla geçirdiler. Ve halka da bu noktada sözler verdiler. Beklentileri yükselttiler. Bunlardan hesap soracağız dediler. Hatta geçici hükümette bu anlamda adımlar atıldı. Ortaya birçok dosya çıkarıldı. Yani bu dosyaların ilerletilmesi ve hesap sorulması gibi durum ve beklenti var ortada.”

“Parti içinde Talat’a saygı var ama sonuçta ortaya bir prensip kondu”

Şimdi CTP, UBP ile ortaklık kursa idi ki UBP kanadı bizi araştırın bir yasa dışılığımız varsa sonucuna razıyız demişlerdi, bu ne kadar inandırıcı olacaktı. CTP’ ye bazı önemli isimlerden telkinler geldi. Mesela Sayın Talat. CTP-UBP hükümetinin en akıllıca olan model olduğunu söyledi burada sizin programınızda. Parti içinde değişmeye başlayan, kabuk değiştiren ve genç insanların öne çıkmaya başladığı, ağır muhalefet yaptığı, duruş sergilediği bir kesim var. Bunlar CTP içinde hiç hesaplanmadı. Sayın Talat uzun bir süre sessiz kaldı. Kendi ofisinden pek çıkmadı. Toplumsal konulara çok da ilgili olmadı. Ama ansızın bir çıkış yaptı. Daha sonra ben Ankara’dan bir telkin almadım dedi. Zaten CTP kendisi için tek alternatifin DP-UG olmadığını biliyordu. Ama bir günde vatandaş yapılan insanlar var. Dağıtılan arsalara, petrol izinleri, çalışama izinleri var da var. Dolayısı ile CTP tabanında bir çekince vardı. Sayın Talat’a pati içinde bir saygı var ama günün sonunda CTP ortaya bir prensip koydu.

“UBP kullanıldı”

CTP MYK toplantısında yalanlanmayan bir telefon görüşmesinin olduğunu biliyoruz. Sayın Beşir Atalay Özkan Yorgancıoğlu’nu telefonla arayıp bir telkini iletmesi DP-UG’ye sıcak bakmıyoruz demesi tereddüt ortaya koyması da yaşandı. Ankara’nın Kıbrıs’ta nazının geçtiği insanlar var. Önce bunları sürdüler oyuna onlardan bir netice alınmayınca bizzat telefonla aradılar. CTP’ ye son ana kadar baskı geldi ve bu yüzden hükümet oluşumu gecikti ve son güne kaldı. Esas sıkıntı CTP içinde karar verilememesi oldu. Bu noktada UBP her iki taraftan kullanılmış gibi de oldu. Bu gelişmeler elbette UBP’yi de yeniden umutlandırdı.”

“UBP’ ye istediklerini daha kolay yaptırıyorlardı”

“UBP ile ilgili bu ısrarı ben ekonomik protokole bağlamıyorum. Hangi parti gelirse gelsin iki devlet arasında revize dahi edilse bu protokol uygulanacak. Bence Ankara hükümeti için esas mesele daha kolay hareket etme. Cemaat yayılmalarını daha kolay yapma, daha kolay arazi verime, daha kolay vatandaş yaptırabilme yani daha farklı taleplerini UBP’ ye sanki başka bir ülkenin hükümeti gibi değil de bir vali gibi bir telefonla yaptırıyorlardı. UBP’den de bu insanlara bir taahhüt vardı. Yeni hükümete baktığımda bir önceki dönemden ders almadıklarını görüyorum. Bu kabineden özellikle de DP-UG kanadından nasıl reform bekleyelim diye ben sorarım. Yani bir adam hem sağlık bakanı hem milli eğitim bakanı nasıl olabilir? DP-UG benim beklentilerimi karşılamadı. CTP-BG kanadına baktığım da üç bayan milletvekili varken ki bu insanlar oldukça da donanımlıdırlar. Neden kullanılmadılar? Bu kabinede özellikle CTP kanadında yer alan isimlerin önemli bir kısmı konularında iyidirler ama bir kadın olması gerekirdi ve bu laf ola da olmazdı. DP kendi iç dengelerine göre kabineye yer vermiştir. CTP sanki icraata yönelik bir kabine oluşturdu. Hala daha bölge gözeterek bu işleri yapıyorsak yol alamayız. İşi uzmanına vermek lazım. Bölgeciliğin ne kadar kötü olduğunu bu kabineyle Sayın Serdar Denktaş bize gösterdi.”

Ünal Akifler ; “Özelleştirmenin düşmanı rekabetin olmamasıdır”

“Ekonomide en önemli nokta üretkenliği motive eden adalettir. Adaletin olmadığı bir ülkede sağlıklı yatırım olmaz, parasını kontrol edemeyen bir ülkede işler zorlaşır. Yabancı sermayenin ülkeye gelmesinde önce kriterler belirlenir. Yabancı sermaye piyasayı açacaksa gelir. Bilinmeyen sahalarda iş yapacaksa gelmeli. Özelleştirme iyidir. Ama monopoller en büyük düşmandır özelleştirmede. Yani tekelleşme olması, yani rekabetin olmaması. Kontrol edemezseniz birçok sakıncası var. Her şeyin yolu yordamı var. Önce özelleştirilecek kurum özerkleştirilir. Kazanımın veya kaybedilenin görülmesi için. Kurumları hatır gönülle içine doldurarak ziyan ettiler. Şimdi de ver iki kuruşa kurtul. Böyle özelleştirme olmaz.”

“Gelir dağılımında adalet yok”

“Gelir dağılımına önem verilmeli. Dünyaya bakmak lazım. Dünya derki kazandığın kazancın üçte ikisini vereceksin. Neden? Çünkü ben en verimli sahaya yatıracağım kaynağı. Bu ülkede ekonomi yoktur. Gelir dağılımı adaletli değildir. Bu ülkenin en güzel tarafıyken git gide de bozuluyor. Toplum menfaati değil kişisel menfaatler öncelik kazanıyor.”

“Bizi çağırırlar ama dinlemezler”

“Ekonomik paket önce Başbakanlıkta başladı. Son paketin yapılması sırasında beş kişiydik ilk başlarda. Sonra Ekonomi bakanlığına aktarıldı olay. Bir baktık ki beş kişi iken yüz seksen kişi olduk. Bir şey yapmak istemezsen ilk önce bulandırırsın, her kafadan bir ses çıkmasını sağlarsın. En başa da benim adımı yazmışlar. Yani bakın Ünal Akifler de var demeye getirdiler. Bu ustalığı da yaptılar. Çağırırlar ama dinlemezler. Kalabalık arttıkça çıkan ses de artar. Faydası yok. Bu pakete %80 onay veririm.”
 
Editör: TE Bilisim