Yakın Doğu Üniversitesi ile Sağlık Bakanlığı arasında imzalanan protokoller, Sağlık Bakanı
Sayın Ahmet Gülle tarafından gündeme taşınmış ve bunu takip eden açıklamalarla sürekli
gündemde tutularak kamuoyunda konuyla ilgili yanlış bir algı ve bilgi kirliliği oluşmuştur.
Sayın Bakanın yapmış olduğu yanlış yönlendirme ve manipülasyonlarla dolu açıklamalar
kamuoyu ile toplum vicdanını rahatsız etmiş olup ülkemizin imajını da ciddi bir biçimde
zedelemiştir.
Ayrıca siyasi sorumluluk ve devlet ciddiyeti ile bağdaşmayan bu tür açıklamalar toplumun,
yalnızca bir kuruma değil, ülkemizdeki tüm sağlık kurumlarına olan güveninin sarsılmasına
yol açmıştır.
Yargı sürecinde olan bir davayı etkilemeye yönelik ve siyasi kaygıları ön plana çıkararak
yapılmış olan bu tür talihsiz ve çarpıtılmış açıklamaları üzüntüyle izliyorum. Bu bağlamda
kamuoyunu konuyla ilgili doğru bilgilendirmek adına tartışmalara konu protokoller ve
faturalandırma süreciyle ilgili bazı gerçekleri açıklama gereği doğduğuna inanıyorum.
Yakın Doğu Üniversitesi ile Sağlık Bakanlığı arasında imzalanan Teşhis ve Tedavi Hizmetleri
Protokolleri ve Sağlık Bakanlığı ile Türkiye Cumhuriyeti Hastaneleri arasında imzalanan
çeşitli Teşhis ve Tedavi Hizmetleri Protokollleri karşılıklı olarak incelendiği zaman, Türkiye
Cumhuriyeti sağlık kurumlarıyla imzalanan protokollerde belirlenen hizmet fiyatları ile Yakın
Doğu Hastanesi hizmet fiyatları arasında bir farklılık bulunmadığı, hatta bazı protokollerle
kıyas yapıldığında Yakın Doğu Hastanesi’nin hizmet fiyatlarının belirli kalemlerde Türkiye
kurumlarından daha uygun olduğu görülmektedir. Ayrıca yurt dışına sevkedilen hastaların
ulaşım ve konaklama giderleri göz önünde bulundurulduğu zaman Yakın Doğu Hastanesi’ne
yapılan sevklerin yurt dışına yapılan sevklerden daha uygun olduğu da tartışmasız bir
gerçektir. Bunun yanısıra ciddi sağlık sorunlarıyla uğraşan insanımızın, ülkesinde tam
teşekküllü bir hastane varken ek bir külfetle yurt dışına yolculuk etme zorunda bırakılması
halkını seven hiçbir devlet adamının kolaylıkla açıklayamayacağı ve kabul edemeyeceği bir
durum olması gerekir. Bugün toplanan Bakanlar Kurulu öncesinde Kanser Hastaları Derneği
başkanı Raziye Kocaismail tarafından yapılan açıklamada ifade edilen rahatsızlık tam da
bu sürecin kanser hastaları özelinde yaratmış olduğu maddi ve manevi mağduriyete örnek
teşkil etmektedir. Hal böyleyken Yakın Doğu Hastenesi’yle yeni bir protokol imzalanmayıp
hastalarımızın yurt dışına sevkedilmesi ne ekonomik akla ne de vicdana sığmaktadır.
İlk olarak Ağustos 2010 tarihinde imzalanan protokolle birlikte Yakın Doğu Hastanesi’ne
sevkedilmeye başlanan hastaların tetkik ve tedavileri, Sağlık Bakanlığının söz konusu
protokolü tek taraflı feshine kadar en iyi şekilde gerçekleştirilmiştir. Bu dört yıllık süreç
içerisinde binlerce hastanın tetkik ve tedavisi yapılmış olmasına rağmen Sağlık Bakanlığı
bu hizmetler karşılığında Yakın Doğu Hastanesi’ne tek bir kuruş bile ödememiştir. Sağlık
Bakanlığı tarafından sevkedilen hastalara yapılan işlemler ve bu işlemlerin tutarları
defalarca Sağlık Bakanlığına bildirilmiş, verilen hizmetler için faturalar düzenlenip Bakanlığa
gönderilmiş olmasına rağmen Bakanlık hiçbir gerekçe göstermeksizin bir kısım faturaları
tasarufunda tutmaktadır.
Bununla birlikte konunun çözüme kavuşturulması için gerek Sağlık Bakanlığı gerekse
Başbakanlık düzeyinde defalarca girişimlerde bulunulmuş, toplantılar yapılmış ancak bu
toplantılar çözüm üretici bir sonuca ulaşmamıştır. Bu iyi niyetli ve çözüm bulmaya yönelik
girişimlerin sonuçsuz kalmasını takiben Sağlık Bakanlığı aleyhine söz konusu sevklerden
kaynaklanan alacaktan dolayı dava ikame edilmiş olup bu dava ile ilgili yargı süreci de halen
devam etmektedir.
Bu gerçekler ışığında Sayın Bakanının yaşanan tüm bu süreci yok sayıp Yakın Doğu
Hastanesi’nin Bakanlığa fatura göndermediğini iddia eden açıklamaları gerçelikten ve devlet
ciddiyetinden uzaktır.
Editör: TE Bilisim