Geçmişteki ÖRP deneyiminin ardından UBP’ye geri dönüşle ilgili eleştirileri yanıtlayan Turgay Avcı, belli çevrelerin UBP’ye dönüş konusunu farklı bir şekilde ‘pompalamaya’ çalıştıklarını ancak 2012 sonunda tüm ekip ve kadrolarıyla UBP’ye katıldıklarını hatırlattı. “Hatta bugün UBP Genel Sekreteri olan arkadaşımızla birlikte UBP ile bütünleştik. 2013 seçimlerinde UBP Gazimağusa 5 numaralı adayıydım” diyen Avcı, kendisine yönelik ‘Uzun zamandır siyasetten uzak kaldınız, UBP’den aday oldunuz’ sorusunun sorulduğunu ancak zaten 2012’de tüm ekip olarak UBP ile bütünleştiklerini kaydetti.

“UBP İLE BÜTÜNLEŞTİK”

Avcı, UBP’nin Parti Meclisi ve MYK’sından çıkan bütünleşme kararıyla katılım sağladıklarını ve 2013 seçiminde aday da olduklarının altını çizerek, sonraki süreçte UBP’nin tüm çalışmalarında bulunduklarını, kurultaylarında oy kullandıklarını, siyasetten çok uzak kalmadığını ancak 2013’te eşinin rahatsızlığı nedeniyle iki yıllık bir meşguliyetleri olduğunu söyledi. Avcı, “Bu 4 yıl içinde boş durmadık, akademik yaşamımıza devam ettik. 2013’te Doç. Dr. Turgay Avcı’yken, artık Prof.Dr.Turgay Avcı olarak siyasete geri döndüm” diye konuştu.

“SN. HOCAM, SİZİN SİYASETTEN UZAK KALMA ŞANSINIZ VE HAKKINIZ YOKTUR”

Çevreden kendisine yönelik, “Sn. Hocam, sizin siyasetten uzak kalma şansınız ve hakkınız yoktur” denildiğini de sözlerine ekleyen Avcı, “Siyasette aktif, ülkeye hizmet verebilecek, farklı düşünce ve politikaları tartışan, meclis kürsüsünde diğer siyasi partilerle farklı konularda tartışabilen, dış politikada size ihtiyaç vardır diyen örgütlerimiz, vatandaşlar, arkadaşlar oldu. Sadece UBP’li vatandaşlar değil, herhangi bir partiye bağlı olmayan vatandaşlar da bu düşüncelerini ilettiler” dedi. 

“LARNAKA DOĞUMLUYUM… İSKELE, DİPKARPAZ YUVAMIZ…”

İskele’den aday adayı olmasıyla ilgili yorumları da değerlendiren Avcı, “Lefke’den de çıkabilirdim. KKTC’de aday olabilme şartı, 94 Yasası’nda KKTC’nde en az 3 yıl ikamet etme şartı getiriyor. Bugünkü bir konu değil ama eski seçim sistemine göre Mağusa’daki bir arkadaşın Lefkoşa’ya gidip seçim kazanma şansı yoktu. O dar bölgeden oy alıyordunuz. Ama yeni seçim sistemiyle ülkenin neresi olursa olsun aynı şansa sahipsiniz. Neden İskele? Ben Larnaka doğumluyum. İskele’de aile, akraba, dostlarımızın çoğu oradadır. Karpaz’da babam Salih Avcı 21 yıl önce Dipkarpaz’a gidip oranın aşığı, sevdalısıdır, bir ev satın aldı ve yaşamının son bir yılını Dipkarpaz’da yaşadı. Bizim için Dipkarpaz, İskele yuvamızdır. Dipkarpaz’ın girişinde babam adına yaptırdığımız bir çeşme vardır. Dipkarpaz’da buruna giderken sağdaki ormanın adı Salih Avcı ormanıdır. Bizim Karpaz’la, İskele’yle yaşamımız son 30 yıldır süren bir süreçtir. Mağusa’da da aynı oyu alacaksınız, İskele’de de… Yeni seçim sistemi de bunu getiriyor. Evet, İskele en zor yerlerden biridir. Bu bir hesap kitap meselesidir. ‘Avcı daha küçük yere, daha kolay olsun diye mi gitti acaba’ diyorlar… İskele’de 8 aday adayımız var, ikisi kadındır. Bayan aday adaylarımız ne kadar oy alırsa alsın adaydırlar. Diğer erkek aday adayımızdan üçümüz aday olabilecektir. Bu da matematiksel olarak yüzde 50’dir. Diğer bölgelerden çok daha yüksek bir orandır. Lefke daha sıkıntılıdır, 8 aday adayı var, 2 kişi aday olacaktır. Turgay Avcı daha zor bir yere gitmiştir. Bunu da ben istedim. İskele bölgesinde yarışmak istedim ama tüm ada bizim” ifadelerini kullandı.

“HİÇBİR SEÇİMDE ÇEVREME DAHİ ‘BUNU KESİN, ONU KESİN’ DEMEDİM”

UBP İskele bölgesinden bir aday adayının önünü kesmek veya oy oranını düşürmek amacıyla İskele’den aday olduğu yönündeki eleştiriyi yanıtlayan Turgay Avcı, “Buna ancak gülünür” dedi. Bu söylemin bir iddia dahi olamayacağına vurgu yapan Avcı, “Şimdiye kadar 4 seçime girdim. Hiçbir seçimde bölgeleri gezip çevreme dahi bunu kesin, onu kesin diye bir ifade kullanmadım, kullanmam. Bizim kişiliğimizde, akademik geçmişimizde hiçbir zaman başkasını tökezleterek, çelme atarak yarış kazanma felsefesi olmaz. Biz yarış kazanacaksak daha iyi koşmak felsefesiyle kazanırız. Belki de en çok tartışılan veya böyle bir yorum yapılacak bir yerden aday olduysak bu bütünleşmenin göstergesidir” diye konuştu.

“UBP TEK BAŞINA İKTİDAR… ÖZGÜRGÜN TEK BAŞINA İKTİDAR SONUCUNU GÖRDÜĞÜ İÇİN 7 OCAK’TA ISRAR ETTİ”

UBP’nin 7 Ocak akşamı tek başına iktidar olacağını savunan Avcı, iki ay önceki araştırmalara atıfta bulunarak UBP’nin yine 1 numara ve 20-22 milletvekili bandında olduğunu hatırlattı. “Daha adaylar, listeler, politikalar belli değildi. Partilerin isimleriyle ortaya çıkan bir kamuoyu araştırmasıydı” diyen Avcı, “ Sayın Özgürgün, Sayın Başbakan Hüseyin Özgürgün bu seçimi Temmuz 2018’de de yapabilridi. Nisan önerildi, haziran, temmuz denildi ve 7 ay daha Başbakan kalabilirdi. Sayın Başbakan özgürgün eğer o koltukta oturmak için, 7 ay daha başbakan kalayım diye bir düşünceye sahip olsaydı, olabilirdi. Ne erken seçim çağrısında bulunulurdu ne de kararına onay verilirdi. Sayın Denktaş geçen gün tarih belirlenirken Şubat dedi. Sayın Özgürgün dedi ki, ‘UBP hazırlıklarını tamamlamıştır, biz 7 Ocak’ta halkın önünde bu sınavı vereceğiz’… Neden bunu 7 Ocak olarak belirledi ve bir adım geri atmadı? Çünkü Sn. Özgürgün UBP’ye güvendiği, kadrolarına, adaylarına güvendiği ve siyasi konjonktürü çok iyi takip ettiği için bu bir stratejidir. Tek başına iktidar sonucunu gördüğü için 7 Ocak’ta ısrar etti. 

“KOALİSYONLAR KÜÇÜK BİR ÜLKEDE KOLAY DEĞİL”

Hükümetin icraatlarını da değerlendiren Avcı, çok zor, destekli ve çok kırılgan bir hükümet olduğunu, Başbakan Özgürgün’ün 29-30 milletvekiline sahip olup rahat bir hükümet etme imkanı bulamadığını kaydetti. “Burada kutlamak gerekiyor ki, bu kırılgan ortamda, bu aritmetik içinde büyük icraatlar yapılmıştır. Eksiklikler, geri dönen kararlar olabilir ama yapılanlara bakmak gerekiyor. Yapılanlar kesinlikle takdir görüyor” diyen Avcı, koalisyonların Kıbrıs gibi küçük bir ülkede kolay olmadığını ifade etti.

“ATAKAN, VATANDAŞLIK VERİLMESİNE KARŞI OLAN KESİME MESAJ VERDİ”

Halkın Partisi Genel Sekreteri Atakan’ın Kıbrıs Postası’nın gündeme getirdiği, ‘2020’ye kadar yeni vatandaşlık verilmeyecektir’ yönündeki sözlerini de değerlendiren Avcı, Atakan’ın bu söyleminin vatandaşlık verilmesine karşı olan kesime mesaj vermek anlamına geldiğini ifade etti. “Siyaseti doğru okumak gerekiyor. Ondan sonra bir virgül koyarak ‘ama bugüne kadar mağdur olmuş insanlara vatandaşlık verilmesi gerekir’ dedi. UBP’nin şu anda yaptığı da buydu” diyen Avcı, sözlerine şöyle devam etti: 

“20 yıldır bu ülkede yaşamış, çocuğu 16-17 yaşına gelmiş, sicili temiz, temiz bir iş yürüten, 20 yıldır üniversitede olan hocalarımız vardır. Ankara’daki evini satıp Yeniboğaziçi’nde ev satın alan, 19’uncu yılını tamamlamış hocalarımız vardır. Dünyada bu tür insanlara zaten vatandaşlık veriliyor”.

“TÜM PARTİLERİN ÜYE TOPLAMI UBP’NİN ÜYE SAYISI KADAR YOKTUR... 60 BİN MÜHÜR VE FAZLASI VARDIR…”

En demokratik ve en çok halka açılan partinin UBP olduğunu savunan Turgay Avcı, şunları söyledi:
“UBP, helal olsun, 12.200 üyesiyle mevcut bakanın, milletvekilinin veya yeni aday arkadaşları aday yapma gücüne sahiptir. Bütün siyasi partilerin üye sayısını toplayın, UBP’nin üye sayısı kadar yoktur. En köklü ve bugünkü Başkan’ın önderliğinde bu demokrasiye imza atıldı. 12 bin değil de 3 bin üyede kalınabilirdi. 12.200 kişi cumartesi günü bizi sınayacaktır. 63 aday, bakanlar, milletvekilleri dahil adanın her karışını geziyor. Yeni sistemin artısı bu. Üyelerimiz bir bölgenin bakanı, bir bölgenin milletvekili değil, tüm ülkeyi, dış politikayı, üniversiteleri, turizmi, hayvancıyı, çiftçiyi tartışan milletvekili profiline oy verecektir. 12 bin üye x 5= 60.000 bin mühür ve fazlası vardır”.

“5 YAŞINDA İSVEÇ LİSANINI KONUŞMAYA BAŞLADIM”

“Ben doğuştan siyasetçi değilim. Bütün eğitim hayatımda da yurtdışında eğitim yaptım, akademik çevrelerle, ülkelerle, üniversitelerle, konferanslarda tartışmalara girdik. Ama akademik bir geçmiş, siyaset için şunu destekliyor: Okuyup yazdığınız makaleler, yazılar, ülkenin sorunlarını çok daha rahat görme şansı veriyor” diyen Prof.Dr.Turgay Avcı, 15-20 bin öğrencinin mezuniyetinde imzası olduğunu, gençleri yetiştirirken onların sorunlarını, geleceğe bakışlarını paylaştıklarını, akademisyenliğin kendisine siyasette tüm alanlardaki konuları tartışabilecek, dünya vizyonunu masaya yatırabilecek bir imkan verdiğini ifade etti. “5 yaşında İsveç lisanını konuşmaya başlamıştım. 1964’te İsveç Barış Gücü kampı evimizin yanındaydı. Gittim İsveççe öğrendim. Beyrut’a gittim Arapça öğrendim, İtalya’ya gittim İtalyanca öğrendim” diyen Avcı, Dışişleri Bakanlığı döneminde Arap ülkelerine gittiğinde Arapça, İsveç’e gittiğimde İsveç lisanında konuştuğunu ifade etti.

KIBRIS MESELESİ… “SÜREÇ ARTIK YÜRÜMÜYOR…”

Dış politikanın tartışılması ve artık nereye yürüneceğine bakılması gerektiğinin altını çizen Avcı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“KKTC’nin kuruluşunun 34’üncü yılını kutladık. Crans Montana’da önemli bir süreç yaşandı. Hepimiz gördük ki bu süreç artık yürümüyor. Mevcut parametreler, bugünkü zemin 50 yıldır konuşuluyor. Babamın döneminde konuşuldu, 21 yıl önce kaybettik. Ben bu yaşa geldim konuşuluyor, şimdi oğlum 26, kızım 21 yaşında. Onlar 70’ine gelene kadar yine mi konuşulacak? Önce KKTC. Bu devlete sahip çıkacağız. Bugün BM’de resmi olarak tanınmıyor ama birçok ülkede KKTC temsilciliklerini açtık. Birçok ülkeye şu anda ihracat yapıyoruz. AB ülkelerine değil ama yapıyoruz. Biz içerideki tüm yapısal eksikliklerimizi gidermeliyiz. Standartlarımızı yükseltmeliyiz. Gıdadaki zehri ortadan kaldırmalıyız. Medyada manşetler ‘tek çıkışımız çözümdür’ diyor… Bütün herkes çözümü bekliyor. Bir şey yapmayalım, çözüm gelince her şey normalleşecek, Avrupa’ya her şeyi satacağız, iyi olacak… Böyle bir şey yok. Taner Ulutaş’ın oğlu Güney’de Çin Elçiliği’nden vize almak istediğinde darp edildi. Şunu söylüyor; ‘her zaman federasyon zemininde çözüm için mücadele etmiş biriyim ama bu fanatizmi hiç görmemiştim’. Adamlar 15 Kasım’da birilerini dövelim diye bekliyor. Hangi Kıbrıslı Türk, Güney’in kendine göre milli gününde buraya gelen Rumları darp etti? Bir tane olay yoktur ki Kuzey’e geçen Rumlara bir saldırı olsun. Bin şükür. Nasıl fark ediyor Kıbrıslı Türk ile Güney’in insanlara ve militan yapıya bakışı… Kıbrıslı Türkler hiçbir Rum’a saldırmamıştır. Bizde olay sıfır… Biz o nefreti, düşmanlık duygularını çocuklarımıza yaymıyoruz”.

“PARAMETRELER ZEMİNİ KAPANDI VE BİTTİ”

“Bu parametreler zemini kapanmış ve bitmiştir. Temmuzda bu iş sonlanmıştır. Aynı parametrelerle masaya oturmak imkansızdır” diyen Avcı, Rum yönetiminin bir ay önce ‘masaya oturulacaksa sıfır asker sıfır garanti’ dediğini hatırlatarak, “Peki garanti seni neden rahatsız ediyor?” diye sordu.

“ ‘GARANTİ YOK, ASKER YOK’ DEMEK ‘MASA YOK, ÇÖZÜM YOK’ DEMEKTİR”

Rumların ‘Bu masaya hiç oturulmayacak’ demek için söz konusu kararı aldıklarını savunan Avcı, şunları kaydetti:
“Kuzey Kıbrıs’ın bir güzelliği vardır… Eleştirilir ama sokakta herkes herkesin arkadaşı, akrabası, komşusudur. Değişik partililer aynı yerde oturur, yer içer. Halkımızın çok büyük çoğunluğu garantilerin devamını tartıştırmaz. Solu sağı garantiler olmalı diyor. Kim güvenlik istemez? Tüm bölgeye bakın; kan gölü… Her gün savaşlar, katliamlar oluyor. Milyonlarca göçmen var… Bin şükür ki 74’ten sonra KKTC’de bir burun kanamamıştır. ‘Garanti yok, Türk askeri yok’ kararı, ‘Masa yok, çözüm yok’ demektir. Biz de şu kararla ortaya çıkmamız gerekli; mevcut parametrelerin son bulduğunu ortaya koymamız gerekiyor. Garantisiz, askersiz masa yok”

(KIBRIS POSTASI)

Editör: TE Bilisim