Buna yeni yılın ilk bombası da diyebilirsiniz aslında…

Bize gece yarısı ulaştı ama dün öğlen saatlerinde gerçekleşmiş!

Yazmakla yazmamak arasında bir süre gidip geldik…

Ailevi bir konuydu ama kon mankeni de bir vekil olunca, hani şu milletin vekili yazmak şart oldu!

Bir süredir eşiyle yolları ayırma noktasında olan UBP’li vekil…

İskele’deki villasında eşi tarafından fena şekilde basıldı!

Hem de polis eşliğinde…

Detaya gelince;

Vekilimiz eşiyle evleri ayırmış, kendi villada kalıyor…

Dün öğlen saatlerinde sekreteri olan sevgilisi ile burada buluşmuş, artık evde ne yaptıkları kendi bilecekleri bir iş tabi ki!

Kapının önünde küçük bir araba…

Vekilin eşi bir süredir belli ki takipte olduğu için iz sürmüş olsa gerek, tam da anını yakalamış!

Eve giremiyor çünkü kilitler değiştirilmiş…

Bunu fırsat bilip polisi arıyor, ‘evde hırsız var’ diye şikayetçi oluyor!

Poliste kapıyı kırıp içeri giriyor…

Vekil panik içinde kadını yatak odasına kilitliyor kimse girmesin diye!

Sekreteri de o hengamede yatak odasının penceresinden çıkıp ön kapıdaki aracına binip uzaklaşıyor…

Hem de herkesin gözünün önünde!

Polis te şahit olduğu için büyük ihtimalle bu evlilik çok yakında bitecek…

Buna isterseniz vekil eşinin intikamı deyin isterseniz çapkın vekilin maceraları!

Dün öğle akşam saatlerinden itibaren olayı öncelikle UBP’liler duydu…

Gece saatlerinde yayıldı!

Bize kadar ulaştı…

Bu durumlarda en çok niye üzülürüz bilir misiniz?

Yaşananlardan en çok etkilenecek olan çocuklara…

Büyüklerin hatalarını hep onlar mı çekmek zorundalar diye hayıflanmamak elde değil!

Halinden memnun olan var mı!

Daha önceki yazılarımızda defalarca bahsettik…

Kıbrıs Türk insanının ruh sağlığı savaş yıllarında bile bu kadar bozulmamıştı!

Bu süreçte mutlu insan neredeyse yok…

Zengini de fakiri de!

İşleri iyi giden de gitmeyen de…

Kiminle iki laf etseniz karamsar tablo çiziyor, umutsuz olduğunu ifade ediyor!

Aslında konu çok da maddiyatla ilgili falan değil…

Yaşamınızda hiçbir şeye sahip olamayabilirsiniz ama!

Umutsuzluk o kadar tehlikeli ki…

Ve bu duygular da toplumu için için kemiriyor!

Ta ki bitirinceye kadar…

Umutsuzluğun en önemli sebeplerinden birisi insanların önünü görememesi…

Genel kanı da şu:

“Hadi biz neyse de çocuklarımızın geleceği ne olacak…”

Böyle düşünenlere ben de şöyle cevap veririm hep:

“Çocukların geleceğini düşünmek elbette duyarlı bir davranış ama artık onlar da gençlik yıllarında mücadele etmeyi, kendileri kazanıp kendileri yemeyi öğrenmeli…”

Çünkü inancımız odur ki bu gençlik biraz hazıra alıştırıldı ve ‘ben çektim çocuğum torunum çekmesin’ mantığı hakim!

Kolaycılık da mücadele etmemeyi beraberinde getirince hazıra alışkın bir gençlik yetişiyor…

Elbette gençliklerini yaşayacaklar ama yeri geldiği zaman da üretmeyi bilecekler!

Çünkü üretip de kazanmasın lezzeti bambaşka bir şey bu duyguyu mutlaka yaşamalı her bir genç…

İşte onun içindir toplumun geneli aslında kendini değil de gençlerin geleceğini düşündüğünden karamsar bir tablo çiziyor…

Bu da ruh halini olumsuz etkileyen nedenlerden bir tanesi oluyor!

Böylelikle her olaya bakış açısı tepki dolu oluyor ve gergin, agresif bir ruh haline bürünüyor…

Bu kez her şeyden memnuniyetsizlik baş gösteriyor!

Ve gereksiz tartışmalar, incir çekirdeğini doldurmayan konular dev gibi büyüyor…

Kendi adıma söylersem; son zamanlarda yaptığım sohbetlerde kendimin de bu umutsuzluk kervanına katıldığım gerçeği orta çıkıyor!

Bir de mesleğin getirdiği stresi ve önümüze gelen tüm konuların olumsuz şeyler olduğu göz önünde bulundurulursa şu anki ruh halimiz nanay modundadır…

Geçenlerde bir cenaze töreninde bile artık hiçbir şeyden memnun olmayan insanların hızla çoğaldığına şahit oldum…

Hem sohbetlerde hem de kulak kabarttığımız yan sohbetlerde!

Allah’ın bir kulu bile sohbet ederken yaşamından mutlu olduğunu söylemedi…

Kimi Kıbrıs sorundan dem vuruyordu!

Müzakere sürecinin bulanık bir hal alması bile insanları mutsuz etmeye yetiyor…

Bir sohbette vatandaşın serzenişi aynen şöyleydi:

“Hadi müzakereler başarısızlıkla tamamlandı, Güney Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan tamam da bizim halimiz ne olacak…”

Yerden göğe kadar haklı bir görüştür bu!

Tamam kamuoyunun geneli Türkiye destekli bir Kıbrıs Türkünün olmazsa olmazına kendini inandırmış ama nereye kadar…

Bir kenarda atıl kalmış hissediyor insanlar kendilerini!

Yerden göğe kadar da hakları var…

Daha ne kadar zehir soluyacağız!

Aslında ortada komik bir durum var…

Ya da buna trajik komedi de diyebilirsiniz!

Bir yanda devletin elektrik üretip satan kurumu…

Diğer yanda bacasına filtre takılmadığı için bilmem kaç asgari ücret ceza kesen yine devletin bir başka kurumu!

Devlet cezayı kesiyor yine devletin bir başka kurumu cezayı ödüyor…

Böylelikle sorunu çözmüş sayıyorlar!

Hani şu Kıb-Tek iki sene önce kar etmişti ya…

Sanırım 120 milyon TL kadardı!

Bu paranın bir kısmını Teknecik’deki bacaya filtre takmayı düşünün bir Allah’ın kulu bile çıkmadı mı?

Anlayacağınız zehir solumaya devam!

Eski hükümetler beceremedi…

Yeni hükümetten bu konuda beklentimiz büyüktür!

Her ne kadar çok fazla umudumuz olmasa da…,

Son anket…

Saray’a yakın kaynaklarından geldi bu haber…

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Nisan’da yapılacak olan seçimler için bir kez daha anket yaptırmış…

Buna göre şöyle bir tablo ortaya çıkmış;

Mustafa Akıncı: Yüzde 38

Ersin Tatar: Yüzde 24

Tufan Erhürman: Yüzde 14

Kudret Özersay: Yüzde 8

Erhan Arıklı: Yüzde 6

Serdar Denktaş: Yüzde 3

Bu anket sonuçlarına göre yapacağımız değerlendirmeleri önümüzdeki günlerde sizlerle paylaşacağız…

MESAJ KUTUSU

Sayın Kudret ÖZERSAY, Kalkınma Bankası’nda hangi yönetim kurulu üyesinin kardeşine yüklü bir kredi yanında 20 dönümden fazla arazi verildiğini biliyor musunuz? Yoksa sizin arkanızdan bir şeyler mi çevriliyor dersiniz! Biraz eşelemekte yarar görüyoruz…

Sayın Olgun AMCAOĞLU, sanal para konusunda madem ki dolandırıcılık riski de var burada bu işi yapanlara yasak getirmeyi düşünmez miydiniz? Zira satışlar artık halkın gözünün önünde hiç çekinmeden yapılabiliyor, değil mi?

Sayın Mustafa AKÇABA, şu tüp bebek merkezlerinin denetlenme işinde bir gelişme var mı? Kapatılması gerekenler konusunda bir girişimde bulundunuz mu? Bazılarının sahiplerinin özel uçaklarının bile olduğunu biliyor muydunuz?

Sayın Suphi COŞKUN, sizin köye Binali Yıldırım geldikten hemen bizim siyasiler tarafından tamamen unutulan bölgenin kaderinin değişmeye başladığı ve yeni yatırımlar yapılacağı konuşuluyor. Demek ki şikayeti bundan böyle Ankara’ya yapmak gerekirmiş değil mi?

Sayın Mustafa ARABACIOĞLU, Serdar beyin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmaması halinde bir kez daha gözlerin sizin üzerinize çevrileceği yönünde parti tabanında kulisler yapılmaya başlandı. Bakalım sizi ikna edebilecekler mi?

Sayın Ünal ÜSTEL, Girne Antik Limanın yeniden düzenlenmesi için nihayet ihale açılmış diye duyduk ama umarız burasının eski eser olduğu gerçeği de göz önünde bulundurulur. Zira bu konuda bazı ihbarlar gelmeye başladı, aman kaş yapayım derken göz çıkarmayın sakın!

Sayın Ahmet BENLİ, Gönyeli’de ikamet eden öğrenciler yağışlı günlerde otobüs duraklarında zor anlar yaşadıklarını belirten mesajlar gönderiyor. Durakların üstünün kapatılması için düğmeye basmanız isteniyor…

Sayın Ali Özmen SAFA, yeni imar planı konusunda şimdilik savaşı kaybettiniz gibi görülüyor ama pek yakında sürprizlerle yine gündeme damga vuracağınız konuşuluyor. Bu arada İsrailli şirketler de boş durmuyor, sağlam basmakta yarar görüyoruz…

Sayın Meryem ÖZKURT, BRT’nin kuruluş yıldönümü nedeniyle neredeyse açıklama yapmayan, iyi temennilerini sunmayan hiçbir siyasetçi kalmadı. Peki size göre bundan böyle kurumun kronikleşen sorunları çözülür mü? Yoksa siz de bizim gibi gülüp geçiyor musunuz?

Sayın Özcan HÜDAVERDİ, devlet hekimliği görevinden bir takım sıkıntılar nedeniyle istifa edeceğinizi açıklamanız öncelikle kendi meslektaşlarınız tarafından inandırıcı gelmedi diye duyduk. Bakalım devletin maaşından vaz geçebilecek misiniz?