Hasipoğlu, yaptığı yzılı açıklamada, Türkiye ile Libya arasındaki anlaşmayı değerlendirdi.

Oğuzhan Hasipoğlu, “Türkiye”nin ilk kez 2011 yılında ülkemiz ile imzalamış olduğu Kıta Sahanlığı Sınırlandırma anlaşmasından sonra, Deniz Yetki alanı ile ilgili Doğu Akdeniz sahildarlarından birisiyle ikinci önemli anlaşmasını Libya meşru hükümeti ile imzalaması,denizlerdeki egemenlik haklarının güçlendirilmesi ve Mavi Vatan denilen deniz yetki alanlarının genişlemesi bakımından bir milattır.” dedi.

Hasipoğlu açıklamasını şöyşe sürdürdü:

“Nasıl ki KKTC sınırları içerisinde karada egemenlik haklarımız vardır, aynı şekilde devletlerin gerek karasuları, gerekse karasularının ölçülmeye başladığı esas hattan itibaren 200 deniz millik alanlar, ilgili devletin kıta sahanlığını veya ekonomik bölgesini oluşturmaktadır. Bu alanlarda da devletler egemenlik haklarını kullanabilmektedirler. Bu yüzden denizdeki yetki alanları, karadaki egemenlik hakları kadar önem arzetmektedir. İşte bu anlaşmayla Türkiye'nin deniz ülkesi, kara ülkesinin 1/4'ü kadar büyümüştür. Ülkemiz ile imzalanan anlaşmayı da katarsak, bugün Mavi Vatan 460 Bin kilometre kare ile Türkiye”nin ana karasının yarısından fazla bir alana ulaşmıştır.” 

Türkiye ile imzalanan Kıta Sahanlığı Sınırlandırma anlaşması ile KKTC’nin TPAO’ya verdiği ruhsat sonucunda, Güney Kıbrıs Rum yönetiminin bazı yabancı şirketlere vermiş olduğu bazı parsellerdeki ruhsatların ihtilaflı hale geldiğini kaydeden Hasipoğlu, aynı şekilde Türkiye ile Libya arasında imzalanan anlaşmanın Doğu Akdeniz’de, Yunanistan ile Mısır’ın veya Yunanistan ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında yapılabilecek bir sınırlandırma anlaşmasının arasına da bir perde gibi girdiğini belirtti.

“Anlaşma, bu süreçte Türkiye’nin ve KKTC”nin tezlerini güçlendirecek bir konum yaratmıştır” diyen UBP Milletvekili Hasipoğlu, “Türkiye’nin KKTC ile imzaladığı anlaşmadan farklı olarak Libya ile imzaladığı anlaşma Doğu Akdenizde Ortay Hat Deniz Sınırlama mutabakatıdır. Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilanı için hukuki ve meşru bir zemin  ve aynı zamanda müktesep hak sağlamıştır. Tek kelime ile Rum Kesimi– Yunanistan – Mısır üçlüsünün manevra kabiliyetini bir bıçak gibi kesmiştir” ifadesini kullandı.  

Hasipoğlu, bundan sonra atılması gereken adımın, Türkiye’nin Libya, Suriye ve KKTC ile münhasır ekonomik bölge (MEB) anlaşmaları yapması olduğunu bildirdi.

Hasipoğlu açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:

“Türkiye ve Kıbrıs Türk halkı bundan tam 45 yıl önce Mutlu Barış harekatı ile varoluş mücadelesi verdiğimiz Rum – Yunan Helenizmine nasıl tokat attıysa, benzeri bir süreci 45 yıl sonra Türkiye ile KKTC’nın kendi deniz alanlarının oluşturduğu Mavi Vatan’ında yapmaya çalışanlara karşı da başarı ile uygulamalıdır. Belki de Kıbrıs meselesinin çözümü, Doğu Akdeniz’de uygulamakta olduğumuz bu kararlı ve dirayetli politikalar sonucunda bir çözüme ulaşabilecektir.” 

“Artık egemenlik mücadelesi sadece karada değil, denizlerimizdedir” diyen Hasioğlu, “Bu süreçte dış politikada tüm partiler siyaset üstü bir devlet politikasına dönüşecek bir irade ortaya koyup, mavi vatandaki yerimizi güçlendirecek bir yol haritası belirlememiz gerekmektedir” ifadesini kulandı.

Editör: TE Bilisim