15 Ağustos 1984…

PKK’nın ilk silahlı eylemi ve ilk şehidin toprağa düştüğü gün.

ASALA’nın yurtdışında gerçekleştirdiği cinayetleri saymazsak Anavatan Türkiye, 35 yıldır terörizm ile mücadelesini sürdürüyor.

Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile birlikte değişen dünya ve siyasi yapılanmalara paralel olarak terör örgütleri de küreselleşerek günümüzde “Yeni Dünya Düzeni”ne entegre olarak varlıklarını sürdürüyorlar.

Değişen isimleri ve farklı ülkelerin siyasi amaçlarında birer araç olarak kullandıkları terör örgütleri, günümüzde ulusal sınırlar içerisinde de faaliyetlerini sürdürmeye yönelik girişimlerde bulunuyorlar.

Hatta bu girişimleri uluslararası destek ile de birlikte ülkeyi ele geçirmek için darbe teşebbüslerine kadar da götürme cesaretini kendilerinde görüyorlar.

FETÖ terör örgütü gibi.

Ve ideolojileri ne kadar farklı olsa da küreselleşen dünya da terör örgütleri birlikte hareket etme becerisini gösterebiliyorlar, değişen isimler ve yapıları ile birlikte.

En yakın örneğinin FETÖ, İŞİD, DAEŞ, PKK, YPG, PDY ve diğer uzantılarının Türkiye’yi tehdit eden ve burnumuzun dibinde yaşanan yakın tarihteki terörist faaliyetlerinde olduğu gibi.

Ülkemizin etrafı yangın yeri.

Terör ile mücadele, Bakanlar Kurulu kararı ile terör örgütü kabul edilen yapıların resmi gazetede yayınlanmasından öteye götürülmemesinin nedenleri anlaşılır olmaktan uzak.

Ve Anavatan Türkiye’nin, FETÖ ile bağlantısı olduğu düşünülen ülkemizdeki yapılar ile mücadelesinde önemli bir boşluk yaratan “Terör Yasasının” olmaması  ve KKTC Meclisi tarafından bu boşluğun doldurulması için yeterli adımların atılmaması, artık izah edilebilecek bir noktayı da çoktan geride bıraktı.

FETÖ darbe girişiminin üzerinden 3 yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen “Terör Yasasının” önemi ve gerekliliği gelmiş geçmiş hükümetler tarafından anlaşılmamış ve ne yazık ki yasanın olmamasından dolayı ortaya çıkan boşluktan da gelmiş geçmiş siyasi iradenin rahatsızlık duyduğunu söylemek mümkün değil.

FETÖ darbe girişiminin hemen ardından giderilmesi gereken boşluğun, bağımsız milletvekillerinin de desteği ile Hüseyin Özgürgün Başbakanlığında kurulan UBP-DP  Hükümeti ve Tufan Erhürman Başbakanlığında kurulan CTP-HP-DP-TDP Hükümeti tarafından ortadan kaldırılmasına yönelik ciddi adımlar atılmamasının sonuçlarından biri olarak ortaya çıkan stratejik boşluk ve yaratılan oyun alanı da hala varlığını sürdürmekte.

Sormadan edemiyor insan;

Tek dostumuz ve stratejik ortağımız, zor günümüzün en büyük destekçisi, kader birliği yaptığımız geçmiş ve geleceğimiz gayrı olmayan anavatan Türkiye’nin, FETÖ ile mücadelesinde KKTC’nin de üzerine düşmesini yapması için Sarayönü’nde bir bombanın patlaması, yüzlerce masum insanımız ölmesi veya bir terör saldırısının gerçekleşmesi mi gerek ?

FETÖ terör örgütü veya diğer terör örgütleri ile bağlantıları somut deliller ile ispatlanan KKTC vatandaşlarının ve diğer ülke vatandaşlarının güzelim ülkemizi oyun alanına çevirmelerini de engelleyecek “Terör Yasasının” çıkması için daha ne bekliyor, Hükümetler ve KKTC Meclisindeki siyasi partiler ile milletvekilleri?

Teröre karşı yürütülen ve haklılığını uluslararası hukuktan alan “Barış Pınarı Harekatı” için ortak bir açıklama yapma becerisini bile gösteremeyen Meclisten, “Terör Yasasının” hazırlanmasını beklemek, ölü gözünden yaş beklemekten beter mi değil mi hep birlikte izleyerek göreceğiz.

Bazı hukukçuların, uygulamada ortaya irade konursa yürürlükte olan Fasıl 154 Ceza Yasası ile Anayasanın kamu düzenine vurgu yapan maddelerinin terör ve terör örgütlerine karşı gerekli tedbir ve cezaların alınmasına yetki verdiğine ilişkin yorumların arkasına saklanmadan KKTC Meclisinin Hükümeti ve Muhalefeti ile birlikte hiç vakit kaybetmeden “Terör Yasasını” hazırlayarak yürürlüğe koyması hem terörle mücadele eden tüm insanlığa karşı bir sorumluluk hem de tek dostumuz ve stratejik ortağımız anavatan Türkiye’ye karşı bir vicdani borç olarak karşımızda duruyor.

KKTC Meclisi ise “Terör Yasasını” tarihsel bir sorumluluk, insanlık ve bu topraklara karşı yapılması gereken bir ödev yanında Türkiye’ye karşı da vicdanı bir borç olarak değerlendirecek bir iradeden ne yazık ki hala daha yoksun.

Ve şimdi ve artık bütün gözler Ersin Tatar Başbakanlığında UBP-HP hükümetinde.

Editör: TE Bilisim