İşte Mehti Uysal’ın Kıbrıs Time’a yaptığı açıklamalar:

KIBRIS TİME-ÖZEL

***Benim mücadelem bir hak arayışıdır.

***Bu ihalede işi kitabına uydurma var ve komisyon başkanı ve yetkilileri buna alet oluyor.

İLK KEZ İHALEYE KATILMIŞTIM

‘ Uzun zamandan beri Mağusa’da temizlik alanında hizmet veriyoruz. İlk kez bu yıl şirket olarak ihalelere katılmaya karar verdim. Şirket borçlarımı hükümetin çıkardığı yasa ile yapılandırdım ve bir kısmını ödedim. 3 Ekim günü Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullara yönelik temizlik ihalesi açtığını öğrendim. On üç okul için ‘temizlik ve bakım hizmeti alım ihalesi’ olarak isimlendirildi. 3 Ekim arife günü gidip, ihaleyi aldım. Cuma günü ihaleye girdim. İhaleye 10 dakika kala evraklarımı son kez kontrol ederek zarfımı kapatıp, attım. Zarfı atarken orada ihaleye katılan iki tane firma yetkilisi ile tanıştım. Bir tanesini ile önceden diğeri ile ilk kez tanışmıştım.’

Mehti Uysal ihale esnasında firmaların aralarında istişare ederek bir birlerine ihale aldırdıklarını öne sürerek konuşmasına devam etti;

İHALELERE BİR BİRLERİ İLE ANLAŞARAK GİRİYORLAR

Evet, önceden tanıdığım ve yeni tanıştığım kişiler benim girdiğim ihaleye girmişlerdi. Biri diğerine ‘Mehti’yi de yaz, Mehti’in de adını soyadını ve numarasını al. Bundan sonraki ihalelerde haberleşelim ve anlaşarak ihaleye girelim. Bak bizim Mehti’den haberimiz yoktu şimdi.’ dedi. Ben de bu konuşma üzerine şaşkınlık yaşadım. Bana; ‘ihalelere girerken biz konuşuyoruz ve herkes önceden bir biri ile haberleşerek ihaleye giriyor’ dedi. Ben de buna tepki göstererek ‘yazacaksanız numaramı yazmayın ben böyle şeylerin içinde olmam’ dedim. Sonra oradaki firma yetkililerden biri bana Leke’de bir işi olduğunu ve bana ihtiyacı olabileceğini söyleyerek numaramı aldı.

İhaleye yedi firma teklif attı ve son ihale bizim ihaleydi. İhale yapılırken tüm evraklar inceleniyor. Geçersiz olanlar başkana bildiriliyor. Bizim ihaleye gelindiği zaman Merkezi İhale Komisyonu Başkanı Asım Özer yedi firmanın teklif verdiğini ve geçersiz teklifin olmadığını açıklayarak ihaleleri okumaya başladı.

‘İHALE KOMİSYONUNDA GÖREVLİ KİŞİLER İHALELERE MÜDAHALE EDİYOR’

Ben On okula teklif atmıştım. On okul için de en düşük teklif benim firmamın teklifi idi. Okulun koşullarına göre farklı farklı tekliflerdi. ‘Atensa’ firmasının sahibi ‘ihaleyi kim aldı’ diye sordu. Başka bir firmanın sahibi ise sinirli bir şekilde ‘hepsini Mehti aldı’ dedi. O da ‘tanışalım. Tuvalet kağıdını biz sağlayalım’ dedi. Çünkü verilen tekliflerde malzeme de firmalara aitti. ‘Hayırlısı ile bir belli olsun konuşuruz’ dedim.  Sonra dışarıya çıktım. Dışarıya çıktığım zaman adının Hasan Çakmak olduğunu sonradan öğrendiğim bir şahıs ihale teklifleri okunduktan sonra hemen dışarı çıktı ve bir firmanın iki yetkilisi ile konuştu.  Beni dışarı çıkarken görünce bana ; ‘ayıp değil mi?  Bu kadar insanın içinde niye böyle bir teklif attın. Bu insanların yanında o kadar ekmek bekleyen insanlar var’ dedi. Ben de ‘onların yanında çalışan insan da bizdekiler bostan korkuluğu’ mu dedim. Eşim oradan ayrılmamız için ısrar etmeye başladı ve tam o esnada Hasan Çakmak da içeriye yürüdü. Merdivenlerden inerken eşim bana ‘bu adam komisyonda görevli’ dedi.

 

Teklifler Cuma günü okunduğu için Cumartesi ve Pazar günün geçmesini bekledik. Pazartesi, Salı ve Çarşamba bir haber gelmedi.

 

‘TEKLİFİMİ OKUMALARINA RAĞMEN TEKLİFİMİN GEÇERSİZ OLDUĞUNU SÖYLEDİLER’

Çarşamba günü bir yakınımı aradım ve ihaleye ilk kez girdiğimi bu sürecin nasıl çalıştığı konusunda bilgi edinmek istedim. O da bana ‘bekle, Hasan Çakmak’a sorayım’ dedi. Yakınım Çarşamba günü 21:45 beni aradı ama ben baş ağrımdan dolayı erkenden yatmıştım. Perşembe sabahı geri dönüş yaparak telefonla yakınımı aradım.  Bana ‘senin sekiz okula verdiğin tekliflerde senin teminatların düşük görünüyor. İki okulda ise teklifin çok düşük bu nedenle sana hiçbir ihaleyi vermemişler. Diğer firmalara paylaştırmışlar’ dedi. Ben de ‘benim teklifim orada okunmuş ise geçerli tekliftir’ dedim ve komisyon başkanı Asım Özer’i aradım.  Asım beye ulaşamadım. Komisyonu aradım ve teklif teminatlarımın geçersiz olduğunu söylediklerini söyledim.  Şartnamede de vereceğiniz teklif bir aylık 20.000 TL altında ise 500 TL teminat göstermeniz gerekir diye bir madde var.  Benim de verdiğim tüm teklifler 20.000 TL’nin altında olduğu için 500 TL’lik  teminat gösterdim.  Görevli kıza durumu anlattım ve sorudum ‘bu ihalede benim teminatım ne olmalıydı?’ . O da bana tablodan hesaplayarak  500 TL olması gerektiğini söyledi.  

‘BANA SÖYLENEN MAZERETLERİ KABUL ETMİYORUM’

İhale komisyonu başkanının telifimi açıkladıktan sonra bana teminatın yetersiz demesi kabul edilebilir bir durum değildir çünkü öyle olsa teklifim okunmazdı. Asım bey ile tekrar konuştum ve bana ‘yarın gel, yüz yüze konuşalım ve şikâyetini bana yazılı ver’ dedi. Ben de karar yazılmadığı için yazılı dilekçe vermeyi uygun görmedim. Çünkü karar benim vereceğim dilekçeye göre yazabilirdi. 17. Ekim’de güvenlik ihalesi vardı. Ben de bu ihalede bilerek bir evrakı fotokopi verdim.  10.000 TL teminat koydum. Başkan yine teklifleri okudu. ‘4 firma teklif verdi ve biri geçersizdir’ dedi. ‘Mehti Uysal’ın teklifi geçersizdir’ dedi. Bende söz hakkı aldım ve ‘başkan geçen defa da aynı belgelerle başvurdum’ dedim. O da’ hayır, geçen defa fotokopi değildi’ dedi. Ben de ‘demek ki bir hata olunca fark ediliyormuş’ dedim. ‘Ben evraklarımı istiyorum’ dedim. ‘Zarf açıldı, veremeyiz’ dediler. Ben de ilk katıldığım ihalenin teminatlarını fotokopi çektirip aldım. Cuma gününden Salı gününe kadar araştırma yaptım. Daha önce bana sunulan mazeret başkasına sunuldu mu diye araştırdım ama bir örneğine rastlamadım. İletişime geçtiğim herkes bana teklifim okundu mu diye sordu, ben de evet okundu dedim,  o zaman senin teklifin geçerlidir denildi. Bana söylenen mazeret değildir, teklifim geçerlidir.

 

Asım bey ile geçen gün yine konuştum. Asım beye; ‘Başkanım benim teklifimi orada okudunuz ve şimdi de bana teminatınız tutmaz diyorsunuz. Bir imza bile eksik olduğunda siz teklifi kabul etmiyorsunuz ve okumuyorsunuz. Kaldı ki bir firma yetkilisi kapalı bir zarfın üzerine atmayı unuttuğu  imza onun zarfının içerisindeki teklife ne kadar etki eder. Kabul edilmiyor ancak noktaya ve virgüle dikkat eden bir kurum olan kamu ihale komisyonu benim teminatımın tutarsız olduğunu mu fark etmedi. Bu çok saçma bir bahane’ dedim. Bana dedi ki ‘Mehdi bu ihale bitti. 3 ay sonra yeni ihale var. Bir yanlışlık olmuş olabilir şimdi bütün firmalar ile sözleşme imzalandı. Ne yapabiliriz ki?’ dedi. Ben de ‘başkanım hata yaptıysanız o benim sorunum değil, şimdi siz bana pardon mu diyorsunuz? Ben bunu kabul etmiyorum. Ben bu işte art niyet seziyorum. Kim bu Hasan Çakmak benimle görüşüp, teminatlarımın geçersiz olduğunu söylüyor.  Bu Hasan çakmak kim?  Komisyonda görevi ne ve bir komisyon üyesinin bir firmaya art niyetli yaklaşması ne kadar etik?  Başka bir firma ile ihale biter bitmez dışarıya çıkıp, onların ihale alamayacağını görünce kafa kafaya konuşması ne kadar etik? İhaleye katılmış olan bir firmaya laf söylemesi ne kadar doğru?’  Dedim.

İHALENİN KARAR METNİNİ, SES KAYITLARINI VE GÖRÜNTÜLERİNİ TALEP ETTİM

Cuma günü yine Asım beye yine geldim. O da bana, ‘bundan sonra yazılı gel, seninle konuşmayacağım’ dedi. Ben de bunun üzerine dilekçe yaptım ve ihalenin karar metnini, ses kayıtlarını ve görüntülerini talep ettim. Oradaki memur ‘tüm bunları bir ayda alabilirsiniz onu da başkan onay verirse’ dedi.

Bilgi alma hakkımı kullanarak bu bilgileri talep ederek, hazırlayıp verdim. Başkanın yanına çıktım. Bu sürecin buraya gelmesini istemezdim. Kimse de hedefimde yok. Benim mücadelem bir hak arayışıdır. Başkan da ‘çok sağol ama güvenlik ihalesi ile ilgili basına bilgi vermişsin. Seninle konuşacak hiçbir şeyim yok’ dedi. Ben de ‘ilk kez sizinle görüşüyorum ve dolayısı ile asılsız bir suçlama ile de karşı karşıya kaldım’ dedim. Dün bana hata olmuşsa olmuş ne yapabiliriz diyen insan bugün ihalenin şartnamesi açık dedi.  Bende başkana ‘o tabloda hangi firma nereye ne kadar teklif vermiş ortaya çıkarsa her şey belli olur, art niyet varsa ortaya çıkar. Ben o tabloyu istiyorum’ dedim.

‘TABLOYU GÖRMEK İSTİYORUM’

O tablo da Namık Kemal Lisesi’ne 4 hademe ön görülerek verilen teklif  9,700 Türk Lirası’dır. Firma olarak bizim sunduğumuz teklif ise 8,904 Türk Lirası’dır. Ayni  firma 3 hademelik okula 5 hademelik teklif attı.  Şht. Hasan Cafer İlkokulu’na 10.000 Türk Lirası teklif attı.  2 hademelik okulda ise 5 hademe çalıştıracakmış gibi teklif atıldı, çünkü olay esas olay Şht.Hasan Cafer ilkokulu ile Şht.Mehmet Eray İlkokulu’nu  bir firmanın almasıydı. O firmadan başka kimse oraya düşük atmadı. Namık Kemal Lisesi’ne x firma 9,770 TL diğerleri ise 12,000 TL ve 13,000 TL teklif attı. Hala Sultan İlahiyat Koleji’ne bir firma 13,000 TL teklif atıyor diğerleri ise 14,500 TL atıyor. Yani hep anlaşmalı teklifler atılıyor.

Güzelyurt Kurtuluş Lisesi 1 firmaya bir okul düşüyor diğer firmalara hep ikişer düşüyor.  Güzelyurt Kurtuluş Lisesi’nin öğrenci sayısı 600-650 civarı  yani 3 hademelik, Namık Kemal Lisesi’nin sayısı 854 kişi iken atılan teklif 9,770 TL’ye ihale bağlanmış.  600 kişilik Kurtuluş Lisesi’nin fiyatı sizce 12,000 TL. Bizim firmamızın teklifi ise 6,678 TL . Şimdi soruyorum. Bu tabloyu Merkezi İhale Komisyonu yarın verdiği zaman ve bu ihale yargıya taşındığı zaman İhale Komisyonu Başkanı Asım bey vicdanen rahatım diyebilecek mi? Namık Kemal Lisesi’nde anlaşılan teklife göre Kurtuluş Lisesi’ne bağlanan teklif her insanın vicdanını rahatsız etmelidir.

‘YÜKSEK İDARE MAHKEMESİNE BAŞVURACAĞIM’

Ben ses kayıtlarının bana verilmesini Başkandan istedim o da dedi ki ses kaydı yok, veremem diyor. Nasıl olur da siz küçücük bir ülkenin milyon dolarlarını dağıtıyorsunuz. Yardımlar ile geçinen fakir bir ülkenin paralarını dağıtıyorsunuz. Ses kaydı ve görüntü olmaması mümkün mü?  Ben Pazartesi günü Yüksek İdare Mahkemesine dava dosyalayacağım. Pazartesi’nden itibaren basın ile hiç konuşmayacağım.

Bu ihalede işi kitabına uydurma var ve komisyon başkanı ve yetkilileri buna alet oluyor. Ben başkana başkanım anlaşıp, buraya geliyorlar diyorum. O da ‘ biliyoruz ama ispatlayamıyoruz’ diyor.

İŞİM İLE İLGİLİ TÜM İHALELERE GİRECEĞİM VE TAKİPÇİSİ OLACAĞIM

Milletin parasını havaya atıyorlar. Ben bu yaşananlardan sonra bir daha bu ihalelere girmeyeceğim diye düşünüyorum. Bana 3 ay sonra yine ihale açılacağını ve yine ihaleye gireceğini işittirerek, yıldırma politikası uyguluyorlar. Ben o an karar verdim ki bundan sonra işim ile ilgili tüm ihalelere gireceğim ve takipçisi olacağım. Mahkemeden de gireceğim ihaleleri de kayıt tutulması için izin isteyeceğim.

BANA ZAMAN KAYBETMEDEN MAHKEMEYE BAŞVUR DEDİLER

Erkut Şahali’ye durumu anlattım. Beni Başbakan yardımcısı Serdar Denktaş ile görüştürdü ve durumumu anlattım.  Bana ‘hiç zaman kaybetmeden mahkemeye başvur’ dedi.  Basın yolu ile de hakkımı arayacağımı dile getirdim. ‘Hak arama konuşunda kimsenin gözünün yaşına bakma,  bu senin hakkın’ dedi. Şahali beni başbakan ile de görüştürdü.  Başbakan da olaya çok duyarlı yaklaştı. ‘Ne yapmamı önerirsiniz Sayın başbakanım. Sizin uhdenizde olan bir bakanlık’ dedim.  O da ‘hak aramamın siyaseti olmaz, süreç böyle gelişmiş ise mahkemeye de basına da git, hakkını ara’ dedi.

Tek istediğim İhale komisyonu başkanın gerekli açıklamayı yapması ve adaletin yerini bulmasıdır. Komisyon başkanı eğer çıkıp basına açıklama yapar ve ‘ben bu teklifi okudum teminatların geçersiz olduğunu sonradan fark ettim’  ya da ‘ben bu teklifi okudum ama bu firmaya da ihale vermedim vicdanım da rahattır derse’ ben mahkemeye de gitmeyeceğim.

İddia ediyorum ki komisyon birçok ihalede tutarlı ve adaletli davranmıyor. Okunan teklif değerlendirmeye tabi tutulan tekliftir. Sonra dönüp de firmaya teminatların yetersizdir diyemezsiniz.

Umarım yakın zamanda adalet yerini bulur ve ihalelerdeki şaibe de ortadan kalkar.

Editör: TE Bilisim