Temiz eller operasyonunun artık zamanının geldiği, siyasi kulislerde, sokakta, TV programları ile gazetelerin köşelerinde kısaca her yerde yıllardır konuşulmakta, tartışılmakta.

50 sandalyeli KKTC Meclisi hariç.

Neden?

Hiç düşündünüz mü, temiz eller operasyonu ve iddia edilen hatta somut bilgi ve belgeye dayanan yolsuzluklar neden Meclis’te hiç tartışılmıyor, gündeme taşınmıyor?

Peki hiç düşündünüz mü, siyasi kulislerde, sokakta, TV programları ile gazetelerin köşelerinde kısaca her yerde konuşanlar ve tartışanlar yani Kıbrıs Türk halkı, 50 sandalyeli KKTC Meclisinde temiz eller operasyonu ile ilgili bir adım atılmadığını neden sorgulamıyor ve bu konuda parti gözetmeksizin ortaya bir irade koyup hesap sormuyor, açıklama istemiyor ?

Ülkede demokrasi olmadığından mı?

Fazlası var, herkes herkese makamları unutarak ana avrat sövdüğü ve bu gelenek ile de övündüğü bir toplumda yaşıyoruz.

Kıbrıs Türk halkının eğitim seviyesi düşük olduğundan mı?

Başka ülkeleri küçümseyerek, övünüyoruz her ortamda Kıbrıs Türk halkının yüzde 99.9’nun eğitim seviyesi yüksek diye.

Peki neden?

Kiminin vatan kiminin memleketim dediği Kıbrıs’ın kuzeyini sevmediklerinden mi?

Sevmediklerinden değil elbet, ancak bir gerçek var ki Kıbrıs Türk halkı kendi bireysel varlığını ve çıkarlarını, vatan dedikleri memleket dedikleri toprak parçasından daha çok sevdiğinden, temiz eller operasyonu ve daha şeffaf daha adil Devlet yönetimine dair ifade edilenler hep havada kalıyor.

Samimiyetsiz, dürüst olmayan, kişisel çıkarların hep önde olduğu, çarpık ilişkilerin yönettiği ve politikacılar ile seçmen sıfatını taşıyan kişiler arasında oynanan bir oyun, sürekli sahnede.

Ve ne yazık ki yıllardır da kapalı gişe oynuyor.

Tüm roller karışmış, iç içe geçmiş.

Kim doğru olanı savunuyor, kim yanlış söylüyor, kimsenin de umurunda değil, açıkçası.

Sadece kendimizi kandırıyoruz.

Ve Kıbrıs Türk halkı, böyle devam ettikçe de yapanın yanına kaldığı, yanlışın doğru, doğrunun yanlış olduğu çarpık düzen devam edip gidecek.

Ne AB üyesi olsak ne de yeni bir anlaşma ile Kıbrıs sorunu çözülse, bir şeyin değişeceği yok, çünkü kafalarımızın içini değiştirmek istemiyoruz.

Toplumsal zihniyete temiz düşünce hakim olmadıkça da temiz eller operasyonu tartışmaları gazete sayfalarında, meyhane masalarında ve kahvehane sohbetlerinde kalmaya mahkum olacak.

Ve bizler toplumsal mastürbasyondan öteye bir arpa boyu yol almamaya devam edeceğiz.

Politikacı, yanlış işlerin peşinde utanmadan arlanmadan koşmaya devam edecek.

Nasıl olsa 3 gün sonra unutulur, toplum vicdanında yara açmaz ve sandıkta da hesabı sorulmaz diye, doğru bildiği yanlış yolda yürüyecek.

Kimimiz aklamaya, haklı çıkarmaya çalışmak için klavye üzerinden nutuk atacağız, kimimiz ise politikacıların yaptıklarından yola çıkarak “işgal, statüko, hemen barış” ve benzeri sloganlar üzerinden yüksek perdeden konuşacak, aynaya bakmaktan kaçarak.

Çünkü zordur insanın kendi gözlerinin içine bakması.

Gerçek ile karşılaşmak acıdır, çünkü.

Eleştirdiğin, yerden yere vurduğun ve yıllardır devam eden her çarpık ilişkinin, hesabı sorulmayan her yanlışın, mimarının sen olduğunu söyler çünkü aynada yansıyan gözler.

Ve aynaya bakma zamanı ne zaman gelecek ?

Hiç vakit kaybetmeden, artık bakmalı Kıbrıs Türk’ü aynaya.

Bakmalı ki temiz düşünce zihinlerimize egemen olsun.

Ve temiz eller operasyonu cümlelere hapsolmaktan kurtulsun.

Ve anlasınlar ki artık yapanın yanına kalmayacağını, hesabının sandıkta da kamu önünde de sorulacağını.

Ve artık yanlışın doğru, doğrunun yanlış olduğu karşılıklı çıkar ilişkilerinin modasının geçmek zorunda olduğunu anlatmalı, Kıbrıs Türk’ü önce aynadaki gözlere, sonra da kapısını çalana.

Çünkü ne bizim ne de çocuklarımızın gideceği başka bir ülkesi yok.

Editör: TE Bilisim