Çok bilinmeyenli bir seçim sürecini yaşamaya hazırlanıyor, Kuzey Kıbrıs.

İster adına demokratik zenginlik ister partisel disiplinsizlik ve çıkar denilsin, hangi adayın, hangi kitle ve kesimden oy alacağı tam bir muamma

Cumhurbaşkanlığı seçimine yaklaşık 3 ay kalırken Hükümetin büyük ve küçük ortağının parti başkanları birbirlerine karşı yarışacaklar.

Ülkenin Başbakanı ile Başbakan Yardımcısı sanıldığının aksine kıyasıya bir yarış içerisinde de olmayacaklar.

Başbakan yardımcısı Kudret Özersay’ın Başbakan Ersin Tatar’ın adaylığından hiç de hoşnut olmadığı ortada.

Böylesi bir rahatsızlık Hükümetin devamında ne derece etkili olur bilinmez ancak Hükümet içerisinde de bir uyum hali olmadığı hatta uyumdan öte ortaklar tarafından UBP-HP hükümetinin zihinlerde bitirildiği ve uzatmaların oynandığı da ortada.

Ersin Tatar’ın siyasi olgunluğu ve politik deneyimden olsa gerek hükümet ortağı Kudret Özersay’ın adaylığından da fazla rahatsız olduğu iddia edilemez ancak bir önceki hükümeti bozan Kudret Özersay olmasaydı eğer, HP eski başkanı ve partisi bu süreçte Hükümeti çoktan bozmuş olduklarını görmek için de kahin olmaya  gerek yok.

Ve Hükümetin küçük ortağı HP ve lideri Kudret Özersay, kamuoyu önünde kredisinin tükendiğinin farkında olduğundan kırgın ve küs bir ruh hali içerisinde Hükümeti mecburiyetten sürdürme eğilimi içerisinde.

Hükümetin varlığı artık kağıt üzerinde bir olgu.

Başbakan Ersin Tatar ile Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay’ın ise artık tek bir ortak noktası var.

UBP Genel Başkanı Ersin Tatar ve seçime bağımsız aday olarak katılacağını açıklayan eski HP Başkanı Kudret Özersay, sağ oyların bölünmesinin vebalini birlikte taşıyacaklar.

Ve sağ oylara hükmeden başka aday veya adaylar da çıkarsa, onlarda ortak olacaklar Ersin Tatar ve Kudret Özersay’ın vebaline.

Özellikle dış ilişkiler ve Doğu Akdeniz’de yaşananların bir getirisi veya doğal bir sonucu olan böylesi hassas bir dönemde siyasi hırsların kurbanı olmamanın bir erdem olduğunu bir kez daha anlıyoruz, yaşayarak.

Kıbrıs Türk’ünün kaderini etkileyecek, geleceğine dair bir kırılma noktası veya tarih önüne daha güçlü bir çıkışı beraberinde getirecek nitelikte, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın görev süresi boyunca özellikle Türkiye ile ilişkilerde sergilediği gel-gitler yanında “herkesin Cumhurbaşkanı” olabilmeyi başaramaması veya istememesi en büyük dezavantajı.

Ancak sağ oylardaki parçalanma ile birlikte sağın büyük partisi Ulusal Birlik Partisi (UBP) içerisindeki dağınıklık ise en büyük avantajı, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın en büyük korkusu ise her kesimden oy alacak ve gizli oy potansiyeli en yüksek aday olan, Tufan Erhürman.

Ve kamuoyu tarafından merak ile yakından izlenen ise Başbakan Ersin Tatar’ın partisi UBP’ye ne kadar hakim olduğu veya partisi UBP’nin Başbakan Ersin Tatar’a Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde ne kadar sahip çıkacağı.

Ve diğer önemli bir soru ise, UBP dışındaki diğer sağ oyların, Ersin Tatar’a ne oranda yansıyacağı.

Kıbrıs Türk sağına yön veren oyların yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, 2005 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimi ve sonrasında yaşananlar temelinde değerlendirmesi gerekmekte.

Sıradan bir seçim olarak da görülmemeli, 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimleri.

Hangi adayı ne kadar sevdiğimiz veya sevmediğimizin öneminin olmadığı bir seçim yaklaşmakta.

Değişen bölgesel dengeler, Suriye, Libya, Doğu Akdeniz’de yaşananlar, ABD’nin yeni müttefik taraf olarak Kıbrıs Rum Yönetimine yaklaşması ve silah ambargosunu kaldırması, AB’nin Akdeniz’deki tehlikeli oyunu, Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıs Türklere bakışı ve çözümsüzlük çözümdür siyasetinden vazgeçmemeleri, İsrail’in Güney Kıbrıs’a yoğun ve yakın ilgisi temelinde yaşananlar ve oynanan “Akdeniz satranç”ında Kıbrıs Türk’ünün tek seçeneği anavatan Türkiye ile uyumlu ve birlikte yürümesi.

Ve Cumhurbaşkanı seçimlerinde de böylesi bir çizgide olduğunu ortaya koyan adaylar arasında tercih yapma, Kıbrıs Türkü’nün kaderini belirlemede önemli bir nokta.

Cumhurbaşkanlığı seçimi, eski seçimlere inat bir rejim seçimi, sağ-sol ideolojilerin kavga ettiği bir seçimden öte, bir gelecek seçimi.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iki temel nokta, iki temel siyasi duruş ve irade, adayların oylarını olumlu veya olumsuz etkileyecek.

İster sol ister sağ partilere mensup olsunlar, adayların “herkesin Cumhurbaşkanı olma” inandırıcılığı ve anavatan Türkiye ile uyumlu çalışma iradesini ortaya koydukları oranda seçimlerde başarı gösterecekleri, bir seçim süreci yaşanacak.

2020 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, anavatan Türkiye karşıtlığı üzerinden kurgulanan bir sol duruş kadar siyasi hırslar ve küçük hesaplar ile bölünme tehlikesi ile karşı karşıya olan bir sağ duruş, Kıbrıs Türk’ünün en son ihtiyacı olan şey.

Ve artık Kıbrıs Türk’ünün kaderini belirleyecek böylesi önemli bir dönemde her kim olursa olsun Kıbrıs’ın kuzeyini yeni bir maceraya atmak ya da yaklaşan seçimleri sadece siyasi kariyerin en üst noktası olarak önemsemek kimsenin hakkı olmamalı.

Adaylar, 2020 Cumhurbaşkanı seçimlerini, bir gelecek, bir var olma seçimi olarak düşünmeli.

En başta da Başbakan ve UBP Genel Başkanı Ersin Tatar.

Çünkü sağ oyları daha çok bölmemek için toplumsal ve tarihsel bir görevi bulunmakta.

Aksi bir duruş ise topluma ve bu topraklara ihanetten başka bir şey olmaz.

Tabi ki farkında ise.

Editör: TE Bilisim