Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı, Başbakan Ersin Tatar, “Rum-Yunan ikilisi ve işbirlikçilerinin doğal gaz konusunda doğruyu yaparak Türk tarafı ile anlaşma yoluna gitmek yerine gerçekleşmesi nerdeyse mümkün görülmeyen bir projeye yönelmesinin sadece ve sadece düşmanca bir tutum olarak nitelenebileceğini” belirtti.

Başbakan Tatar, “ oysa Kıbrıs ve bölgenin gerçeklerin esas alındığı uzlaşmaya, akıllı davranmaya, işbirliğine ihtiyacı vardır. Gerçekler ise ortadadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk Halkı’nın iradesini yansıtan bir Devlettir; Türkiye Kıbrıs’ın garantörüdür ve bu iki kardeş Devlet, haklarının gasp edilmesine müsaade etmeyecektir.

Türkiye ile Libya arasında imzalanan anlaşma dolayısı ile East-Med projesinin Türkiye’nin de onayı olmadan hayata geçmesi mümkün değildir ”dedi.
Ersin Tatar, “ Rum-Yunan-İsrail üçlüsü tarafından imzalanan East-Med doğal gaz boru hattı ile ilgili şu açıklamayı yaptı:

“Rum-Yunan-İsrail üçlüsü tarafından imzalanan ancak uygulamaya girmesi için İtalya’nın onayı beklenen, East-Med doğal gaz boru hattı ile ilgili olarak Rum Yönetimi tarafından yapılan açıklamalar tek hedefin Kıbrıs Türkü ile Türkiye’ye zarar vermek olduğunu ortaya koyuyor.

Ancak bilinmelidir ki Rum kesimi, İsrail ve Yunanistan arasında imzalanan East-Med anlaşması bölgesel güvenlik gerçeklerine uygun değildir ve ciddi bir istikrarsızlık potansiyelini beraberinde getirmektedir.

Ayrıca, Doğu Akdeniz hidrokarbon kaynaklarının kârlı pazarlara ulaştırılması için en uygun seçeneğin Türkiye olduğu göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu girişimin ekonomik değerlendirmelerden değil, anavatan Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni, hakları olan enerji kaynaklarından mahrum etmeye yönelik, siyasi hayallerden kaynaklandığı görülmektedir.

Açıkçası, bölgesel enerji jeopolitiği, Doğu Akdeniz’deki devletlerin milli güç kapasiteleri ve mevcut askeri stratejik dengeler dikkate alındığında, Türkiye ve Kıbrıs Türklerini denklemden dışlamaya yönelik her türlü teşebbüsün yeni tırmanma risklerine neden olmaktan başka bir sonuç doğurmayacağı açıktır.

Dahası, Türkiye ile Libya’nın meşru temsilcisi olan Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında imzalanan deniz yetki sahalarının sınırlandırılması antlaşması dolayısıyla, Ankara’nın rızası olmaksızın East-Med’in hayata geçirilmesi uluslararası hukuk açısından meşru da olmayacaktır.

Doğu Akdeniz zenginliklerinin paylaşılması için tek çıkar yol, bölgesel aktörleri dışlamaya yönelik politikalardan uzak durmak ve Türkiye ile Kıbrıs Türklerinin hakları olan zenginliklerden mahrum edilemeyecek olduklarının anlaşılmasıdır.
Bu anlayışın dışında kalan her seçenek, East-Med dahil olmak üzere, zaten hassas bir dönemden geçen bölgede gerilimin artması dışında bir amaca hizmet etmeyecektir.”

Editör: TE Bilisim