Hem havanın verdiği imkan hem de kıştan bahara geçmenin verdiği güzellikle oluşan güneşli bir günde Lefkoşa’nın hasret kaldığı ve Lefkoşa Surlariçi Çarşı İnsiyatifi tarafından organize edilen kültürel aktiviteleri izlemek ve güzel bir gün geçirmek için dün kendimizi arasta, bandabulya bölgesine attık.

İlk olarak beni her zaman mistik havası ile etkileyen ve orada bulunmaktan her daim zevk ve keyif aldığım BÜYÜK HAN’a gittik; bir çok tanıdığı görüp sohbet etmenin yanı sıra nezih ve hoş bir canlı müzik performansı dinlemenin de verdiği hoş duygu ile kahvelerimizi yudumladık.

Büyük Han’ın hemen dışında yabancı müzikler eşliğinde dans edip eğlenen gençler ve kitap standları uzun zamandır Lefkoşalıların özlediği bu etkinliğe hoş bir hava katmış. Ama yerli yazarlarımızın eserlerinin bu kitap standlarındaki azlığı gerçekten düşündürücü ve üzücü.

Oradan arasta sokaklarından Bandabulya’ya doğru yürüdük ; büyük kızım restore olduktan sonra ilk kez geliyordu buraya ve kapıdan girer girmez ilk sözü “Kokusu bile değişmiş” oldu….Kısacası dolaştığımız süre içerisinde bu halini pek de beğenmediğini otantik havasının kaybolduğunu dile getirerek söylenip durdu.

Bandabulya’dan çıkıp Bedesten’in önünden araç park yerine yürüyüp oradan tarihi değeri ve önemi olan Sultan Mahmut Paşa (2’nci Mahmut) Kütüphanesi önüne geldik ki !!! aklınıza gelebilecek tüm kızgınlığımla istem dışı olarak utanç katsayısı 7 civarında bir küfür basmışım. Pek yapmam ama gayri ihtiyari bir durum söz konusu. Nedeni ise şu:

Öncelikle hafta sonu bir çok müze ve tarihi yerimizin kapalı olduğu gibi Lefkoşa’nın tarihi kalbi olan bir bölgede Kütüphane’nin kapısında zincirlerle tutturulmuş kocaman bir kilit bulunuyordu; yani anlayacağınız kapı duvar. 10-15 yabancı turist kütüphane etrafında dönerek ayrıntıları incelerken bahçesinin ve etrafının ne kadar bakımsız ve pis olduğunun da görülmemesi imkansızdı.

En ilginç ve sinir bozucu unsuru ise bu tarihi değeri olan Kütüphane’nin etrafını çeviren demir parmaklıkların münferit iç çamaşırı, pantolon, elbise ve diğer çamaşırlara kurutma hizmeti vermesi idi. Bölge halkı restore edilen bu bölgedeki evlere yerleştirilmişler ancak eğitilmemişler !! Düşünebiliyor musunuz Dolmabahçe Sarayı’nın demir parmaklıklarına kurutma amaçlı çamaşır asılsın…

İnanın ki bahse konu Mahmut Paşa Kütüphanesi’nin iç ve dış restorasyonu için çok emek verilmiş ve meşakkatli altın varak işlemeleri için uzun çalışma saatleri harcanmış, el yazmalarının bilgisayar ortamına aktarılması için bolca mesai yapılmıştır.

Kültürümüze, çevremize ve öz varlıklarımıza sahip çıkmazsak yok olan bir çok toplumsal değerlerimiz gibi tarihi eserlerimiz de sahipsiz kalıp zamanla yok olmakla karşı karşıya kalacaklar. Artık ben Turizm, Çevre ve Kültür Bakanlığı’nın ilgili Müdürlerinden ümidi kestim; bu nedenle Müsteşar Şahap Bey’e seslenerek ve “turizm tanıtma ve pazarlama kaleminden” aktarma yapıp kültürel ve turistik değeri olan bu eserlerimizin bakımı ve turizme hizmet edebilmeleri için hafta sonları ziyaretçilere hizmet edebilmeleri yönünde girişim yapmasını rica ediyorum.

Umarım Şahap Bey bu süreç içerisinde Büyük Proje çerçevesinde siyasi bir kıyıma uğramadan ve ilgili müdürleri tarafından tabiri caizse çatlatılmadan hedeflerine ulaşır ve karınca kararınca yapmış olduğumuz tespitlere de hassasiyet gösterir.