ÜMİT BAHŞİ

Güney Kıbrıs’daki ekonomik krizle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Son zamanlarda yaşanan kriz, finansal bir krizdir. En önemli nedeni: küçük ada ekonomisi ve Kıbrıs sorununun devamından kaynaklanıyor. Bankalardaki kriz, Rusya’dan gelen kara paraların Rum bankalarından Yunanistan’daki bankalardan yüksek gelir getirici tahvillere yatırılmasından doğmaktadır, doğal olarak da Yunanistan’ın çöküşüyle birlikte Güney’de de kriz baş göstermiştir. Avrupa Birliği bu krizin aşılması için büyük rol oynadı. Üyesi olduğu için AB paketi yapıldı.

“Elini Kıbrıs’tan çek AB” sloganını yadırgıyorum. Güney Kıbrıs kendi hatalarından dolayı bu çöküşü yaşadı. AB yardımı şartlıydı; “15,5 milyon Avroluk yardımdan ben onunu verebilirim, beş buçuğunu sen yarat” dedi. Bu yüzden Rumlar Avrupa Birliğine saldırdı.
AB’nin olumlu yanını görmek gerek; bir üyesini kurtarmak için 10 milyon Avro verip, Güney’i belli bir plan ve düzeye sokmaya çalıştı. AB’ye teşekkür etmeleri gerekirken, saldırmaları anlamsızdır. Yıllardır Yunanistan’a güvenmelerinin ve milliyetçiliğin bedelini ödüyorlar. 1974 olayları ve günümüzde yaşadıkları Yunanistan yüzünden başlarına gelmiştir. İnsan olarak bu olaylardan ötürü memnun olmam mümkün değildir.

Bu kriz bizi de etkiliyor. Orada çalışan insanlarımız var. Yeşil hat tüzüğü ile yapılan ticaret de bundan etkilenmiştir. Rum halkı hataların ve yanlışların bir bedeli olduğunu anlamak zorundadır. Annan planına “hayır” demenin bedeli olduğunu anlamak ve çözüme daha yakın olmaları son derece önemlidir. “Kutsal Ohi” başlarını ağrıttı.

Lefkoşa Türk Belediyesi Seçimiyle ilgili düşünceleriniz nelerdir?

İki tane çok değerli aday başa yarışıyorlar. Gerek CTP adayı Kadri Fellahoğlu, gerekse DP adayı Arabacıoğlu iyi birer adaydırlar. CTP’nin belediyeleri çok iyi çalışıyor. Başarılı olmalarının sebebi, torpil ve işe alımların az olması ve belediye başkan adaylarının kişilikli ve vizyon sahibi olmalarından kaynaklanıyor. DP ve UBP belediyeleri hep problemlidir. İşe alımlarda belediyeler partinin arka bahçesi olarak kullanılıyor. Batan Lefkoşa Türk Belediyesi buna örnektir. Vatandaş anlayışa göre oy vermeli, yanlışlıkları ise parti önlemelidir.
UBP belediyelerinin birçoğu batıktır. Başkent olarak yabancılara rezil olduk. Hükümetin sorumluluğu bunda büyüktür.
Meclisi nasıl buluyorsunuz?
Meclis, yasama görevini otonom olarak yapamadığı için, toparlanmasında gevşeklik ve sorunlar var. Hükümet yasaları yapmada sorumluluğunu yerine getiremiyor. Meclis yasama organıdır, gelen birtakım değişiklikleri onaylar, meclis başkanı da değişikliklerin önergesini getirir. Bir kandilin bile yasasını geçiremedik. Bu çağdışı durum “KKTC bir İslam devletidir” gibi algılanmasına neden oluyor. Bütün yasaların hükümetten gelmesinden dolayı, bir darboğaz yaşanıyor. Başkanlık sistemi olursa, milletvekilleri daha kolay yasa yapacak. Milletvekillerini arzuhalcilikten kurtarmak lazım.

KKTC’de boşanmalar ve suçların artmasını neye bağlıyorsunuz?

Toplumsal değerler erozyona uğramıştır. Medya ve basın, reyting kaygısından dolayı kirlenmiştir. Kriminal olayları manşetten ve önden verdikleri için, halka travma üstüne travma yaşatıyorlar. Boşanma ve intiharlar dünya ölçeklerinin üzerindedir. Toplumsal kaygı, bireyselliğe dönüştüğünden dolayı intiharlar ve boşanmalar kolay yol olarak seçiliyor.
Güney’de boşanma oranı daha düşüktür. Serbest bir toplum olmasına rağmen, aile birliklerine önem veriyorlar. Bizde kimlik bunalımı vardır. En ufak yurt dışı temaslarında bile, kendi bayrağımızı açamıyoruz. İzolasyonlar bizleri çok yıpratıyorlar. Bir devletiz, ama bizi kimse tanımıyor. Kıbrıslı Türklerin yüzde doksan dokuzu, iradesinin başka ülkelerde olduğu görüşündedir.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun görüşmeciliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Derviş Eroğlu’nun siyasi felsefesi çözümsüzlük üzerine kurulmuştur. Temel felsefe olarak yanlış başladığı için, işin içinden çıkamıyor. İki ayrı devlet olsaydık, “anlaşamamak” bir sonuç verebilirdi. Ama biz eşit değiliz. Onların tanınmışlığı var; Birleşmiş Milletler ve AB üyelikleri vardır. Dünya onları Kıbrıs bütününe egemen devlet olarak tanımaktadır. Bizi tanımazlar ve bu yüzden de eşit değiliz. Eşitler arasında anlaşmama durumunda, herkes bulunduğu durumu muhafaza eder. Peki biz pozisyonumuzdan memnun muyuz? Memnunsak, neden anlaşmaya çalışıyoruz? Demek ki, biz anlaşma pozisyonumuzu değiştirmek istiyoruz. Sorunu çözmekte aktif olmak ve Türkiye ile dünyanın desteklediği bir anlaşma yapmak görevimizdir.

Rum tarafı çözüm peşinde koşmuyor. Bunu söylemek yeni bir şey değildir. Onları zorlamak, bizim işimiz olmalıdır.
UBP hükümetini nasıl buluyorsunuz?

Halkın nasıl olup da UBP’yi iktidara getirdiğini anlamak mümkün değil. Demek ki, halk böyle istiyor. Halkın iradesine saygı duymak lazımdır. Ama gelinen aşamada UBP, gelmiş geçmiş en kötü yönetim şekliyle bugün iktidarda. Halkın bir an önce bundan kurtulması lazım.  
Editör: TE Bilisim