New York’ta sonbahar yine hüzünlü ve yine hüsran içerisinde başladı.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı görüşmesinden  olumlu bir sonuç çıkmadı.

Akıncı umudunu sürdürmeye devam ediyor duygusallıkla birlikte hareket eden liderliğinin, toplumun ayağına pranga olduğunu dair yapılan sert eleştirilere kulak asmadan.

Üstelik bu eleştirilerin siyaseten kendisine doğal ittifak konumundaki merkez soldan gelmesine rağmen.

Kıbrıs Türk solu da Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı gibi yaşananları görmezden geliyor, Kıbrıs Türk halkının da görmezden gelmesi için umut perdesini gözümüze indirmek için uğraşıyorlar.

Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de düşünerek yeni bir anlaşmaya dair umut tüccarlığına devam ediyorlar.

Rum tarafının 1963’ten beri politikasının “çözümsüzlük çözümdür” olduğunu kabul etmiyorlar.

Rum tarafının siyasi eşitliği Crans Montana'da kabul etmemesine yönelik ortaya irade koymadığı gibi Başpiskopos II. Hrisostomos’un "Kıbrıs sorunu için endişelenmiyorum, çünkü çözüm hiçbir zaman olmayacak" açıklamalarını da duymazdan geliyorlar.

Üstelik Başpiskopos II. Hrisostomos’un açıklamasını yine büyük umutlarla gidilen New York öncesi yapmasına rağmen.

Başpiskopos II. Hrisostomos’un endişelenmediğini açıklaması kimseye garip gelmiyor mu?

Crans Montana’da Kıbrıs Türklerinin kabul edilmeyen siyasi eşitliği Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Kıbrıs Türk solunu neden endişelendirmiyor?

BM'de yapılan temaslarda Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğine dair en ufak bir adımın atılmadığı ortadayken yine umut tüccarlığına soyunmak Mustafa Akıncı’nın inandırıcılığını Kıbrıs Türk halkının gözünde ve gönlünde erozyona uğratıyor.

Akıncı ve siyasi yelpazenin sol tarafında yer alanlar Güney Kıbrıs’taki statükoyu görmezden gelerek duygusallık ve varsayımları ile mevcut durum yerine olmasını istedikleri durumu gerçek sayarak yollarına devam etmeleri Kıbrıs Türküne zaman kaybettirmekten öteye gitmiyor.

Umut pompalanarak kandırılmaktan da artık usandı Kıbrıs Türkü.

Kıbrıs Türk solu, “Kıbrıslılık” üzerinden aslında “olmayan bir hayali milletin milliyetçiliğini” yaparak mevcut durum ve yaşanan gerçeklikleri yok saymaktan ne zaman vazgeçecek bilinmez ama Mustafa Akıncı’nın umudunu sürdürerek yine duygusallık ve hissiyatla süreci değerlendirmeye devam ettiği de ortada.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile bir araya gelmesinin ardından Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, görüşmeye dair düşüncelerini açıklayarak topluma yine umut pompalamaya devam etti :

"Guterres'i 3'lü ya da 5'li görüşmeler ile ilgili inisiyatif alma noktasında gördüm. Önümüzdeki günlerde önce 3'lü ardından 5'li olabilir. Ancak bu konuda Guterres'in kesin bir karar aldığını söyleyemem”.

Rum tarafının tavrının bulanık olduğunu da ifade ediyor ama devamını getirmiyor, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı.

Federasyon artık tek seçenek olmaktan çıkmaya başladığını görmekten uzaklaşıyor, kendi kendine itiraf etmekten kaçıyor.

Uyanmak istenmeyen güzel bir rüya gibi önce kendini sonra da Kıbrıs Türk halkını kandırmaya devam ediyor, Mustafa Akıncı…

Kıbrıs Türk solunun da rüyadan uyanmasını geciktiriyor , yaptığı umut dolu açıklamalar ile.

3’lü olur, 5’li mi olur bilinmez elbet ama yeni bir görüşme maratonun başlatılması sonucunun da zaman kaybı ve koskocaman bir hüsran olacağını görememek, görmek istememek de kendi insanına ihanet etmek değil midir?

Siyasi eşitliğimizin tanınmadığı Crans Montana sonrası gerçekler ile hareket eden ve umudun hapsedildiği bir rüyadan uyanarak Rum tarafına “tek seçeneğimiz federasyon değildir, kadife ayrılık dahil konfederal çözümü de masaya getirebiliriz” diyebilen bir Akıncı, 2020 cumhurbaşkanlığı seçimlerini de şimdiden kazanmış ve herkesin Cumhurbaşkanı statüsüne yükselen gerçek bir lider olabilirdi.

Olmadı, kahrolası umut bırakmadı.  

Mustafa Akıncı ve Kıbrıs Türk solunu uyanmak istemedikleri rüyadan gerçek dünyaya getirecek, kulaklarına küpe olacak bir yapıcı eleştiri, bir siyasi nasihat, yol gösteren bir pusula ve ipucu niteliğindeki Annan Planından yaklaşık 2-3 sene sonrasında yapılan ve hala geçerliliğini koruyup, uygulamada çok geç kalınmış sayılmayacak şu tespit yeni bir stratejik yol haritası olarak da hala güncelliğini korumakta :

 “Sizler, Kıbrıs Türk solu olarak, KKTC’nin hem bir araç hem de bir amaç olduğunu hala anlamakta direniyorsunuz. Kıbrıs Türkünü adil ve sürdürülebilir yeni bir anlaşmada eşit siyasi haklarının elde edilmesi için KKTC bir araçtır. İnsanımızı da çağdaş devlet çatısı altında yaşatmak , cemaatten cemiyete yükseltmek için de KKTC amaçtır. Bunu kavrayıp KKTC’ye ve Devlete sahip çıksaydınız , Rum 20 sene önce Kıbrıs Türklerinin haklarının eşit oranda korunduğu bir anlaşmayı çoktan imzalamıştı.”

Kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş’ın yaptığı tespitin üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen hala Kıbrıs Türk solu ve kanaat önderlerinin uyanmasına dair umudunu sürdürüyor ve bekliyor Kıbrıs Türk halkı.

Ve umutlar azalırken, Kıbrıs’ta son tango da bitmek üzere.

Editör: TE Bilisim