Bağımsız bir devlet olma, ‘güçlü adam’ın ilgisinden giderek daha fazla korkan Kuzey Kıbrıs halkı için bir rüyadan başka bir şey değil.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs’ın kuzeyinde geçen hafta, yakıcı güneşin ve aynı oranda yakıcı uluslararası kınamaların altında, Türk ordusunu selamladı.

Savaş uçaklarıyla helikopterler alçaktan uçar ve uzun namlulu tanklarla zırhlı araçlar yoldan kükreyerek geçerken, yüzlerce komando sıra sıra yürüdü.

Töreni izlemek için toplanan kalabalığın arasından Türk lider için tezahüratlar yükseldi, birçoğu da onun fotoğraflarının pankartlarını tutuyordu.

Erdoğan onlara istediklerini verdi: Kıbrıs'ın kanlı tarihinin öfkeli bir özetini yaptı, Batı'nın ikiyüzlülüğüne karşı eleştirilerini sıraladı ve kuzeyin, adanın yeniden birleştirilmesine dayanan BM barış sürecini ateşe vererek tam bağımsız bir devlet olma yolunda ilerleyeceğini söyledi.

Erdoğan’ın bir zamanlar büyük ölçüde Kıbrıslı Rumların sahip olduğu ışıltılı bir tatil beldesi (kapalı) Maraş'ın Türk şirketleri tarafından yeniden geliştirileceğini açıklaması, İngiltere, ABD ve BM Güvenlik Konseyi’nden tepki aldı.

Denktaş: Tören yerine yat

1974 savaşı sırasında Türk ordusunun adaya gelişini kutlamak için her yıl düzenlenen geçit törenine coşkulu katılıma rağmen, tören birçok Kıbrıslı Türk tarafından da ihtiyatla karşılandı.

Serdar Denktaş ilk kez orada yoktu. Kıbrıslı Türk unutulmaz lider Rauf Denktaş’ın oğlu Denktaş törene katılmak yerine teknesiyle adanın daha sakin bir bölgesine gitti ve yeniden birleşme için giderek azalan umutları düşündü.

62 yaşındaki Serdar Denktaş, “İnsanlar umutlarını kaybedince bir kısmı yüzlerini Türkiye’ye, diğerleri de Kıbrıs’ın güneyine döndü. Bu Kıbrıs için bir kayıptır. Bizim neslimiz gidince biz biteriz” diyor.

“İki devletli çözümün önümüzü açacağına dair bir öngörü yok. Tanınmayı isterdim ama bu olmayacak. Yeni bir ılımlı politikayla Rum tarafıyla 1960’lardaki eşit statümüzle çevre, sağlık ve ticaret konularında ortak çalışmalıyız. Maraş bu doğrultuda kullanılabilirdi. Bunun yerine kimin ne düşündüğünü kaale almadan açtılar. Maraş’ın Türk yatırımcılara açılması bizi yeni bir savaşın eşiğine götürecek.”

Avrupa’nın en uzun süreli ihtilafı

Her yıl bir milyon İngiliz’in tatil yaptığı Kıbrıs’ın, Avrupa’nın en uzun süreli ihtilafı olduğunu unutmak kolay. Başkent Lefkoşa, 1974’ten beri bölünmüş. Güneyde, Yunanca konuşanların olduğu cumhuriyet Avrupa Birliği’ne girdi, kuzeyde küçücük ama dünyadaki başka hiçbir yere benzemeyen karmaşık bir toplum ortaya çıktı.

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”, Ankara’nın, adadaki Yunan darbesinin ardından Kıbrıslı Türkleri savunmak amacıyla askerlerini adaya göndermesinden 9 yıl sonra Kasım 1983’te ilan edildi. Rauf Denktaş, 21. Yüzyıla kadar buradaki siyasette baskın oldu.

Bugün adanın kuzeyinde 30 bin kadar Türk askeri var; kurulan devlet Ankara dışında tanınmazken Londra’da bir temsilciliği bulunuyor. Kuzeye sadece Türkiye’den hava ulaşımı var. Büyük bir İngiliz gurbetçi topluluğunun burada ev sahibi olmasına rağmen kuzeye önemli çoğunlukla sadece Türk şirketleri yatırım yapıyor.


Casino başkenti

Türkiye’de kumarın yasaklanmasına rağmen Kıbrıs’ın kuzeyi 27 casinoyla “casino başkenti” haline geldi. Afrika, Güney doğu Asya’dan çok sayıda öğrenci çeken 18 özel üniversite var; 20 Temmuz’daki askeri geçit töreninde Erdoğan’ı görmeye gelenler arasında Pakistanlı genç erkekler de vardı.

1974’ten sonra dalgalar halinde adaya Türkiye’den gelip yerleşenler beraberlerinde daha muhafazakar ve milliyetçi bir kültür de getirdiler. Onların torunlarının nüfusu, orijinal Kıbrıslı Türklerle eşitlendi. 300 bin kişilik toplam nüfus hâlâ o kadar az ki, farklılıklar çok keskin.

Ekim ayında Erdoğan'ın desteğiyle seçilen ve adada yeniden birleşmenin sağlam bir muhalifi olan yeni milliyetçi cumhurbaşkanı, 60 yaşındaki Ersin Tatar, bir zamanlar İngiltere’de hapse atılan Polly Peck patronu Asil Nadir'in muhasebecisiydi. Nadir’in duruşmasında bir polis, Tatar’ın patronu için, belgeleri yok ettiğini söylemişti. Yıllarca süren spekülasyonlardan sonra 2019’da Birleşik Krallık’taki Ağır Dolandırıcılık Masası, Tatar’ın soruşturma altında olmadığını teyit etmişti.

“AB pasaportu satan güney”

Güney daha iyi durumda değil. 2012’deki bankalar krizi, hükümeti 250 bin Euro değerinde yatırım yapan yabancılara vatandaşlık satmaya sevk etti. Bu plan, dünyanın dört bir yanından oligarkların ve yozlaşmış politikacıların kendilerine AB pasaportu satın alma fırsatını kullandıkları ortaya çıkınca bu yıl rafa kaldırıldı. 74 yaşındaki Cumhurbaşkanı Anastasiadis’in akrabalarının ve hükümetteki bakanların pasaport programından çıkar sağladığı söyleniyor.

Rusya'nın güneydeki etkisi, büyük ölçüde Suriye'deki iç savaş nedeniyle mantar gibi arttı.
Ruslar en büyük vatandaşlık yatırımcıları arasında yer alırken, savaş gemilerinin İngiliz hava üslerinden kilometrelerce uzaktaki Kıbrıs limanlarını kullanmasına izin veren bir anlaşma yaptı. Kıbrıslı Ruslar tarafından ve onlar için kurulmuş bir siyasi parti bile var.

Şimdi, bu değişken dengenin devrildiğine dair somut bir his var. Mayıs ayında güneyde yapılan seçimler aşırı milliyetçiler için kazanımlarla sonuçlanırken, denizaltı hidrokarbonlarının mülkiyeti konusundaki artan tartışma güvensizliği derinleştiriyor. Kuzey Kıbrıs'ta Erdoğan'ın artan nüfuzuna karşı çıkanlar bile, Erdoğan'ın müdahalelerinin suçunun yükünün, güneyde olduğunu söylüyor.


Toros: Güneyin tutumu Türkiye’ye bağımlılığı artırıyor

Erdoğan’ın parlamentodaki konuşmasını boykot edenlerden CTP Milletvekili Fikri Toros, “Anastasiades, siyasi çatışmayı bir kenara koymayı, Türkiye'nin ve Kıbrıslı Türklerin deniz bölgelerindeki haklarını görmezden gelmeyi ve tüm hidrokarbon lisans ve ortaklık anlaşmalarını tekelleştirmeyi seçti. Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türkler üzerindeki uzun süredir devam eden izolasyonist politikaları ve AB hukukundan dışlanma, Türkiye'ye bağımlılığı artırmaya devam ediyor” dedi.

Denktaş, Türkiye'nin etkisini dizginlemek ve yeniden birleşme umutlarını canlı tutmak amacıyla Ekim’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Tatar'a karşı yarıştı. Denktaş kendini, Tatar'ın seçim kampanyasına para ve insan akıtan Ankara'nın gücü karşısında buldu.

Ekimdeki seçimde, aralarında Mustafa Akıncı’nın da bulunduğu muhalif adaylar, Türk istihbaratından görevlilerin kendilerini ziyaretleri de dahil olmak üzere geri çekilmeleri için baskı altında tutulduklarını söylüyor.

Denktaş, “Türkiye'ye hayran olarak büyüdüm. Hiçbir Türk'ü eleştiremedim. Ben siyasete girip eleştirmeye başlayınca babam kızardı” dedi.

Serdar Denktaş, “Eğer Türkiye’nin geleceği parlaksa, biz de daha iyi bir geleceğe sahip olacağız ancak ama savunmasız olduğumuzu hissediyorum. Kendimiz için karar verme gücümüz yok. Tüm dünyadan saygı eksikliği hissediyoruz. Aynısı Türkiye'den gelince de kalbimiz kırılıyor” diye konuştu.


Çeviri Haber Yenidüzen

Editör: Haber Merkezi