Bildiğiniz gibi, 24 kişilik münhali bulunan Sayıştay Denetçiliği pozisyonu için Kamu Hizmeti Komisyonu münhal ilan etmiş, başvuruları almış ve yazılı yarışma sınavı düzenlemişti.Başvurumuz kabul edilip sınava katılmış, yapılan yazılı sınavda da 300 kişi içinden ilk 24’e girerek ve ardından sözlü mülakatta da başarılı olup, 1 başkan ve 4 üyenin oybirliği ile atamamız yapılmıştır.

Göreve başlama tarihi olan 14 Mart 2012 sabahı, Sayıştay Başkanı ve onu takip eden üyesi, bizi ayrı olarak makam odalarına çağırarak, “KHK’nın hatalı karar verdiğini, bizi işe başlatmayacaklarını çünkü konuyu mahkemeye taşıyacaklarını” söyleyerek, “eski işlerimize, evlerimize dönmemiz gerektiğini” söyleyerek, hem keyfi bir şekilde, hem de KHK’nın anayasal yetkisi olan atamayı hukuk dışı gasp ederek bizi işe başlatmadılar.

Açacakları davayı kazanacakları hayali kuran Sayıştay başkanı ve üyesi, Ek.1’de göreceğiniz üzere, Kamu Hizmeti Komisyonu’na karşı, atama kararlarımızın iptali ve yok hükmünde sayılması için Başsavcılığı da yanlarına alarak mahkemeye başvurdular.Görülen dava sonrasında, Yüksek İdare Mahkemesi davacılara yani sayıştay başkanına ve başkanlığına, her kurumun kendi görev ve yetki alanlarının olduğunu ve bu sınırlar içinde hareket etmesi gerektiğini belirterek, sayıştayın dava açma ehliyeti olmadığından red ve iptal etmiştir.Yani Mahkeme’den atama kararlarımızın iptalini isteyen fakat bu talebi mahkemece uygun görülmeyen Sayıştay başkanı ve üyesi, Yüksek Mahkeme’nin almış olduğu bu kararı beğenmeyip, görmezden geldiler ve ellerinde atama kararlarımızı hükümsüz veya etkisiz kılan hiçbir mahkeme hükmü olmamasına rağmen, yine keyfi bir şekilde bizi işe başlatmama inatlarını sürdürmüşlerdir.

Tam da bu sırada, KHK tarafından öğretmenlik sınavları yapılmış, çıkan şaibe iddiaları nedeniyle bazı öğretmen adaylarının atama işlemleri durmuştur.Bu durum karşısında da Başsavcılıktan görüş istenmiş, Ek.2’de göreceğiniz üzere, verilen görüşte de usülüne uygun olarak yapılan sınavlarda kazanan adayların mülakata çağrılıp atanması yasa gereği olduğu, şaibe iddialarına rağmen atamaların ancak Mahkeme emri ile durdurulabileceği belirtilmiştir. Fakat ne hikmetse ayni Başsavcılık, açtıkları davada mahkeme tarafından talepleri yerine getirilmemesine rağmen ve atama kararlarımızı geçersiz kılan hiçbir mahkeme emri yokken, ve üstelik hiçbir şaibe iddiasının bile bulunmadığı sayıştay sınavında, ayni yasaları farklı yorumlayıp, bizim için bu görüşü verememiş ve beraber çıktıkları yolda Sayıştay Başkanlığı’nın arkasında durmaya devam etmiştir.

Sınava girdiğimiz tarih olan 11 Şubat 2012’den beri 349 gün yani yaklaşık bir seneye yakın bir süre bu sorun kesintisiz devam ediyor. Gittiğimiz her kapı yüzümüze kapandı. Cumhurbaşkanlığına gittik, görüşme talebimizi belirttik, geri dönülmedi.Başbakan’la görüşmeye gittik, başbakan bizimle görüşmeyi kabul etmedi, müsteşarı ise o zaman gündemde olan başka bir daireye naklimiz konusunda ilgili dairenin müdüresinin dairesinin “çöplük” olmadığını, aslında bizlerin de “çöp” olduğunu müdürenin ağzından ifade etti. İlgili tüm daire ve bakanlıklara gittik, hiçbirşey elde edemedik.Şuan bizler, ailelerimizden mali destek alarak hayata tutunmaya, bize yaşatılan tüm haksızlıklar ve hukuksuzluklar karşısında akıl sağlığımızı korumaya çalışıyoruz.


Görevi en başta hukuku korumak olan Başsavcılığın ve kamu kaynaklarının gözcüsü ve koruyucusu olduğunu iddia eden Sayıştay Başkanlığının, bir taraftan anayasamıza ve yasalarımıza aykırı sadece belli bir kesime yönelik, münhalsiz ve sınavsız, kamu kaynaklarını partizanca sömüren istihdamlara anlaşılamaz şekilde seyirci kalırken, bir taraftan bize engel olmak adına da, Yüksek Mahkeme kararını bile takmaycak kadar gözlerinin kararmasını ve yine hukuksuzluk yaratmalarını kamuoyunun takdirine bırakıyor ve hukuk arama adına verdiğimiz haklı mücadelemizde yine tekrar ediyoruz. "Yılmadık, yılmayacağız"



Editör: TE Bilisim