“Barış Pınarı Harekatı”nın başlamasının hemen ardından ilk tepki dün akşam NATO’dan geldi.

NATO açıklamasında son derece önemli bir noktayı da vurguladı :

“Türkiye’nin meşru güvenlik kaygıları var.”

NATO açıklamasının ile ayni saatlerde kritik bir yorum da Amerika Birleşik Devletlerinin önemli gazetelerinden biri olan The Wall Street Journal’dan geldi :

“Ankara’nın YPG’ye tepki göstermesini Kürt karşıtlığı olarak yorumlamak bilgisizliktir.”

Ve Kıbrıs Türk kamuoyuna yön veren bazı kalemler yanında  siyasi kanaat önderlerinden bazıları da  akıl ve vicdan tutulması içerisinde “Barış Pınarı Harekatını”  karşı bir duruş sergiliyorlar.

Sessiz kalmak bir yerde karşı olmak veya karşı tarafın yanında durmaktır çünkü.

Sadece Türkiye’yi değil tüm bölgeyi tehdit eden terör koridoru ve kurulması için zemin oluşturulan terör devletçiklerine karşı başlatılan operasyona dair Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dan herhangi bir açıklama yok.

Tüm hayatı hırsızlık ve dolandırıcılıkla geçen Kıbrıs’ın meşhur Tavurisi’nin ölümünün ardından bile taziye mesajı yayınlayan Mustafa Akıncı derin bir sessizlik içerisinde.

Partisinin Olağan Genel Kurultayı sonrasında AKEL’den gönderilen kelime oyunları ile süslü tebrik mesajını da gazeteler ve televizyonlara servis etmekten geri durmayan CTP Başbakanı Tufan Erhürman da sessizliğini koruyor.

TDP ve Cemal Özyiğit’i yazmaya ise hiç gerek yok.

Savaş olan bir eyleme nasıl “Barış Pınarı” adı verilir diye de sığ yorumlar usta kalemler tarafından yazılıp çiziliyor.

Yazık, hem de çok!

Akademik çevrelerden bazı isimler Türkiye’nin oluşturacağı güvenli bölgeye nüfus yerleştirerek demografik yapıya müdahale edeceğini ve yeni bir nüfus politikasını Suriye topraklarında uygulayacağını iddia ederek bilgi kirliliği yaratmaktan geri durmuyorlar.

“Barış Pınarı harekatı” sonrasında güvenli bölgeye yerleştirilecek olanların vatanlarından korku ile kaçıp Türkiye’ye sığınan Suriyeli mülteciler olacağını söylemekten kaçıyorlar.

Tıpkı YPG/PKK’ya terörist demekten kaçtıkları gibi.

Nasıl bir akıl ve vicdan tutulması içerisinde olayları değerlendirdiklerini anlamak ne yazık ki mümkün değil.

Irak ile başlayıp Suriye topraklarında devam eden kirli savaşı, insan hakları adına ve kendi milli güvenliğine karşı kurgulanan tehdidi ortadan kaldırmak için Türkiye’nin harekete geçtiğini görmek istemiyorlar.

Can korkusundan kendi vatanlarından kopan, terör unsurları DAEŞ, İŞİD ve YPG/PKK tarafından kendi topraklarından kovulan ve Türkiye’ye sığınan mültecilere yeni bir gelecek kurmak için Türk askerinin sınır ötesine geçtiğini kabul etmekten utanıyorlar.

Editör: TE Bilisim