18 Ağustos tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla hükümet, Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı’nın 
ön  iznine  tabi  hemen  hemen  tüm  ithal  ürünlere  %3’lük  bir  fon  uygulamaya  başladı.  Bu 
kararın ekonomiye ve üretici kesimlere vereceği zarar bir yana, TÜK Yasası'nın 10. maddesine 
de  aykırı  olduğunun  altı  çizilmelidir.  Kurum  Yasası’nın  “Gelirler”  yan  başlıklı  10’uncu 
maddesinde  böyle  bir  gelir  öngörülmemiştir  ve  gayrı  yasal  bir  uygulama  kararı  söz 
konusudur.
Alınan  kararda,  uygulamanın  yerli  üretimi  desteklemekle  ilintisinin  kurulmamış  olması son 
derece dikkat çekicidir. Hükümet, kararında, ülkemizde üretilip üretilmediğine bakılmaksızın, 
109 kalem ithal ürün ve ürün grubuna fon koymak suretiyle TÜK’ü kurtarmayı hedeflediğini 
açıklıyor.  Hükümetin  bu  yaklaşımı,  TÜK’ü  kurtarmak  ya  da  ek  gelir  elde  etmek  amacıyla 
hayatı pahalılaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Dahası, hayat pahalılığının maaşlara 
doğal olarak yansıması sonucunda Maliye’ye ek yük getirmekten başka hiçbir amaca hizmet 
etmeyecektir.
Amacın  sorumluluk  üstlenmeksizin  faturayı  halka  kesmek  ve  oluşan  açığı  kısa  yoldan 
kapatmak olduğu ve kalıcı herhangi bir olumlu sonuç yaratmanın hedeflenmediği çok açıktır. 
Özellikle ilgili bakanın konu hakkında yaptığı açıklamada, Genel Tarım Sigortası'nın yönetim 
kurulu  kararıyla  TÜK’e  verdiği  borcun  kuraklık  tazminatlarının  ödenmesini  zorlaştırdığını 
söylemesi,  hükümetin  derdinin  sorun  çözmek  yerine,  polemikle  gün  geçirmek  olduğunun 
göstergesidir.  Sayın  Bakan  bir  önceki  hükümetin  ortağı  olduklarını  ve  bu  borçlanmanın 
hükümet kararıyla gerçekleştirildiğini akılda tutsa, bu talihsiz açıklamayı yapmazdı. Üstelik bu 
konuda gerçekten kaygı duyuyor olsaydı, görevi üstlendiğinde Genel Tarım Sigortası Fonu'na 
aktarılmak üzere, yarısı blokeli olmak kaydıyla, TÜK'ün hesabında bekletilen 15 milyona yakın 
kaynağı hiç bekletmeden sigortaya aktarırdı. Ya da bunu en geç blokenin kalktığı Temmuz ayı 
itibarıyla  yapmış  olmalıydı.  Altı  çizilmelidir  ki,  bu  borç  2015  zahire  ürün  bedellerinin 
ödenmesi  için  verilmiş  ve  doğrudan  üreticimize  aktarılmıştır.  Aynı  açıklamada  Kıb‐Tek'i 
unutarak  TÜK'ün  kendi  emeklilerinin  maaşını  ödeyen tek  kurum  olarak  belirtilmesi  ise  bir 
başka iş bilmezlik göstergesidir.
Maliye Teftiş ve İnceleme Kurulu’nun denetimi halen devam ederken ve sonuç henüz ortaya 
çıkmamışken, Nazım Çavuşoğlu tarafından ortaya  konulan zarar rakamları, Toprak Ürünleri 
Kurumu’nu  daha  da  yıpratarak  itibarsızlaştırmaktadır.  Toprak  Ürünleri  Kurumu’nun 
bilançolarında oluşan ve henüz büyüklüğü kesinleşmemiş kayıpların ana nedeni 2009 yılında 
ödenmeyen  TC  Toprak  Mahsülleri Ofisi’ne  olan  borcuna tahakkuk  eden  kur farklarıdır.  Bu 
ödemenin yapılmamış olmasının sorumlusu tek başına iktidarda olan UBP ve dönemin bakanı 
Nazım Çavuşoğlu’dur. Borcun en büyük kısmı kendinden kaynaklanırken, başka nedenleri ön 
plana  çıkartarak  bunun  arka  plana  itilmesi,  gerçeği  gizleme  gayretinden  başka  bir  şey 
değildir.  TÜK’ün  mali  yapısı,  borç  durumu  ve  bunun  sorumluları,  Sayıştay  Başkanlığı’nın 
2007‐2015  dönemi  bilançolarını  denetlemesini müteakip  net  olarak  ortaya  çıkacaktır.  TÜK 
yasasına göre denetim yetki ve sorumluluğuna sahip olan Sayıştay’ın kurumu denetlemesini 
sağlamak, ertelenemez bir görev olarak ortada durmaktadır.
Bu  noktada,  hükümeti  yasal  dayanaktan  yoksun  bu  kararını  derhal  geri  alarak  günü 
kurtaracak popülist söylemlerden kaçınmaya ve ciddiyetle sorumluluk üstlenerek iş yapmaya 
çağırırız.
Erkut Şahali
CTP Gazimağusa Milletvekili
Editör: TE Bilisim