Bakan Nazım Çavuşoğlu’nun meclis kürsüsü ve gazete sayfalarından yaptığı YÖDAK’ın Bakanlığa bağlanacağına dair açıklamaları da sorunları çözmek yerine daha büyük bir sorunun hatta kaosun habercisi olarak algılandı…

Uluslar arası hukuk karşısında tanınmayan KKTC’nin resmi kurumlarından birine örneğin Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığına bağlı olmadığı için YÖDAK’ın uluslararası üyelik ve akreditasyonlara sahip olduğu unutulmamalıdır, özellikle Bakanlık tarafından.

Bakanlık ve YÖDAK Rum tarafının yıllardır iptal ettirmek istediği ve üniversitelerimizin uluslar arası arenada elini güçlendiren böylesi güçlü bir kazanımını el birliği ile ortadan kaldırmak için uğraşıyor…

Rum’un yapamadığını yapacaklar…

El ele verdiniz, yükseköğretim alanını bitirmek için sanki yemin ettiniz.

Biriniz siyasi şov, diğeriniz hatalarından ders çıkarmama peşinde gününüze gün ediyorsunuz.

Çatışma kültürü üzerinden üniversitelerin “patronu” kim kavgasını devam ettiriyorsunuz.

YÖDAK, YDP Başkanı Erhan Arıklı’ya meclis kürsüsünden Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Nazım Çavuşoğlunu dövdürmek için düğmeye basarken Bakanlıkta boş durmuyor gazetelerden tehditkar açıklamalar ile “YÖDAK Kurul Üyelerini” görevden alacak düzenlemeler ile ilgili düğmeye bastığını yüksek sesle dillendirerek benzine ateş döküyor.

Başbakan’ın tüm kamuoyuna mal olmuş olan “bilmediğin düğmeye basmaycan” uyarısına! kulak asmadan.

Peki tüm bu rezaleti köşesinden sessizce izleyip “müsteşarlık” hayalleri içerisinde yangına körük ile gidenlere ne demeli?

“YÖDAK ‘ı ben idare ederim” diye yıllarca da üniversiteler üzerinden prim yaparak bugünlerde müsteşarlık hayalleri ile yatıp kalkan o çok bilmiş “akıl hocaları!” da Başbakan Ersim Tatar’ın uyarılarını duymazdan geliyor.

Kamuoyu önünde yaşananlar ise rezaletin daniskası.

Rezalet çünkü ülke siyasi tarihinin hiçbir döneminde resmi kurumlar bu derece birbirleri ile en azından kamuoyu önünde “bel altı” vuruşlar ile kavgaya tutuşmadılar.

Görüş ayrılıklarını ve politik farklılıklarını “Devlet adamına” yakışır bir sorumluluk ve ciddiyet ile kapalı kapılar ardında çözdüler.

Egolarına, ne kadar haklı olsalar bile duygularına yenilmeden, Devlet ve kurumlarının zarar görmemesini hep ön planda tutarak, kamusal fayda ve ortak akıl temelinde görüş ayrılıklarını ve sorunlarını çözdüler.

Trajik bir komedyaya da dönmeye başlayan süreç içerisinde Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Nazım Çavuşoğlu’nun da YÖDAK Kurul üyelerinin de hem haklı hem de daha az haklı olduğu noktalar vardır elbet.

Ancak Bakanlık veya YÖDAK’ın, hiçbir yasa ve tüzük maddesinin, ne kadar haklı olunsa da sorunları kişiselleştirme, intikam alma, haddini bildirme, tehdit dilini kullanarak sindirme, yaşanan sorunları siyasi şova döndürme, yetki kimin kavgası üzerinden üniversiteler nazarında pozisyonu güçlendirmeye yönelik çirkin bir oyun oynama, kimseye faydası olmayan böylesi bir kavgadan kişisel kazanım elde etme yarışına girme yetkisini kendilerine vermediğinin farkına varmaları gerek.

Çünkü hiçbir makam ve koltuk “babamızdan miras kalmamıştır” ve Devlet kurumları da “babamızın çiftliği” değildir.

Bakan Nazım Çavuşoğlu’nun meclis kürsüsü ve gazete sayfalarından yaptığı YÖDAK’ın Bakanlığa bağlanacağına dair açıklamaları da sorunları çözmek yerine daha büyük bir sorunun hatta kaosun habercisi aslında.

YÖDAK’ın geçmişte almayı başardığı ve bugünde devam eden uluslar arası üyelik ve akreditasyonlarının anlamının ne olduğunu bilmiyor , Bakanlık kadroları.

Veya YÖDAK’ın sahip olduğu uluslar arası üyelik ve akreditasyonların, ülke üniversitelerinin ambargoları kırmasında son derece etkili olduğunu Bakan Nazım Çavuşoğlu’nun gözünden saklamışlar.

Ambargoların kırılmasında çok önemli stratejik bir araç olan uluslararası üyelikler ve akreditasyonların neden sadece YÖDAK’a verildiğini hiç sorguladı mı acaba Bakan Nazım Çavuşoğlu?

Yaşananlar gösteriyor ki cevap koskocaman bir HAYIR.

Uluslar arası hukuk karşısında tanınmayan KKTC’nin resmi kurumlarından birine örneğin Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığına bağlı olmadığı için YÖDAK’ın uluslararası üyelik ve akreditasyonlara sahip olduğu unutulmamalıdır, özellikle Bakanlık tarafından.

Rum tarafının yıllardır iptal ettirmek istediği ve üniversitelerimizin uluslar arası arenada elini güçlendiren böylesi güçlü bir kazanımını el birliği ile ortadan kaldırmak için uğraşıyor, Bakanlık ve YÖDAK.

Ülke üniversiteleri de istikrarsız kaos ortamından tedirginlik duyuyor.

YÖDAK’ın siyasi otorite altına alınmasından da rahatsızlık duyuyorlar.

Yükseköğretim alanının siyasilerin oyun alanı ve arpalığına, üniversitelerin siyasete alet olmasından ve siyasileri etkileri altına alan hatta doğrudan yöneten bazı üniversitelerin böylelikle yükseköğretimde kendi çıkarları için bir egemenlik kuracaklarına dair yerleşen güçlü bir psikolojik algı, üniversiteler arasında Hükümete karşı bir güvensizlik oluşmasına neden olmakta.

Yükseköğretim alanının kaderini olumsuz etkileyecek olan ne doğuracağı ve ne getireceği iyi hesaplanmamış hamlelerden uzak durmak ve uzlaşı kültürü ile ortak akılın kazanacağı bir yola girmek zorundadır, Bakanlık ve YÖDAK.

Kimseye faydası olmayan ancak yükseköğretim alanına büyük zararı dokunmaya başlayan Bakanlık- YÖDAK kavgasının hiç vakit kaybetmeden ortak akıl temelinde sona ermesi elzem.

Gerek Bakanlığı gerekse YÖDAK’ı asli görevlerini yapmaktan uzaklaştırarak ülke yükseköğretimine zarar veren bu kavga, “Rum’un yapamadığına” neden olacak sonuçlar ile birlikte Bakanlık ve YÖDAK’ı da kamuoyu önünde “başarısız” kılmaya başlayacaktır, hatta başlamıştır.

Toplumsal hafızada “bilmediğin düğmeye basmaycan” uyarısını anlamayan ve Devletin makamlarını kişisel çıkarlar için işgal eden kişiler olarak yer etmeye çoktan başlamıştır, Bakanlık ve YÖDAK.

Uyarmak bizim görevimiz, bu topraklara ihanet etmemek ve layıkı ile de hizmet etmek sizlerin görevi.

Editör: TE Bilisim