“Yurtta sulh, cihanda sulh” cümlesi ilk kez “Millet Beyannamesinde” yer alarak dünya siyaset ve diplomasi literatürüne girdi.

Tarih, 20 Nisan 1931.

Mustafa Kemal Atatürk tarafında ilk kez söylenen ve “Millet Beyannamesi” içerisinde yer alan “Yurtta sulh, cihanda sulh” cümlesi bir paroladan bir slogandan çok öte bir anlamı da taşıyarak 1961 ve 1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasalarında da yerini alarak varlığını ve önemini bugünde sürdürmekte.

Türkiye Cumhuriyeti'nin temel dış politika ilkesi olarak devlet yönetiminde 1931 yılından beri varlığını koruyan “Yurtta sulh, cihanda sulh” prensibi üstün bir hukuk kuralı olarak da yurt içinde toplumsal barış ve huzuru, güven içinde yaşamayı, diğer taraftan da milletlerarası barış ve güvenliği içine alarak hem iç politikanın, hem de dış politikanın temel dayanağı olarak Türk toplumuna ve Türki Cumhuriyetlere de rehberlik etmeye devam ediyor.

Dünyada olabilecek herhangi bir toplumsal veya milletlerarası sorun karşısında tüm milletlerin zarar görebileceğini ve dolayısıyla hiçbir milletin diğer milletlerin sorunlarına kayıtsız kalamayacağını ana temel olarak kabul eden Atatürkçülüğün bütünleştirici ilkelerinden olan “Yurtta Sulh, Dünyada Sulh” prensibi, Devletin bel kemiği olan bir kurum tarafından da tartışmasız bir ülkü olarak içselleştirilmiştir.

Kısa adı TSK olan, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından tartışmasız bir ilke ve ülkü olarak içselleştirilen “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” prensibinin bugünlerde daha iyi anlaşılması ve analiz edilmesi gerektiği günlerden geçiyoruz.

Ve bugünlerde Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasını kendi varoluşu içine yerleştiren Türk Silahlı Kuvvetleri, “Barış Pınarı Harekatı” ardından mesnetsiz suçlamalara maruz kalırken, özellikle sosyal medya üzerinden yürütülen dezenformasyon ile de harekatın haklılığına gölge düşürmeye çalışılıyor.

Bir koro halinde bir bilgi kirliliği ile başlatılan saldırılar ile tarihi boyunca “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesi dışında hareket etmeyen Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı böylesi acımasız bir duruşu anlamak mümkün değil.

Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın “TSK, envanterinde bir gram kimyasal silah yok” açıklaması Barış Pınarı Harekatı’nda fosfor bombaları kullanıldığına dair sosyal medya üzerinden yaratılan bilgi kirliliği temelinde yapılan tartışmalara son noktayı koyarken eleştirilerin odağında Kıbrıs Barış Harekatı ile Barış Pınarı Harekatının özdeşleştirilerek birlikte yer alması, üzerinde düşünülmesi gereken bir olgu olarak gündemde.

Kıbrıs Barış Harekatı ile Suriye Barış Pınarı Harekatının birbiri ile eş görülmesine dair yaratılmaya çalışılan algı, her iki tarihsel olayda yaşanan göçün “bir insanlık dramı!” olarak anlatılma çabaları, her iki tarihsel olaya sadece bir taraftan bakmak ve en basit ifadesi ile ideolojik körlüğün yarattığı bilgisizlik ve bölge üzerinde oynanan kirli oyunun esiri olmak, terörizme tutsak olmak değil midir, ilkesi “Yurtta Sulh ,Cihanda Sulh” olan Türk ordusuna acımasızca saldırmak.

Hiç mi görmüyorsunuz, İnsan Hakları Derneklerinden ve dünya devletlerinden tek bir suçlayıcı iddianın ortaya atılmamasını?

Yoksa görmek mi istemiyorsunuz?

Tarihi boyunca her zaman ezilenin, mazlumun yanında olan, hak ve hukukun üstünlüğünü rütbe olarak omzunda taşıyan Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı bu saldırma hali neden?

Anlamakta zorluk çekiyor, insan olan.

Ve insan olan, Türk Silahlı Kuvvetlerin kurtardığı hayatların ne kadar çok olduğunu, Anadolu’nun kendi evlatlarını diğer milletlerin güvenli geleceğinin kurulmasında feda ettiğini görmekten kaçmıyor.

Ve dün olduğu gibi bugün ve yarın da, gerektiğinde ve son seçenek olarak, tıpkı dün Kıbrıs’ta olduğu gibi, tıpkı bugün Suriye’de olduğu gibi önce “Yurtta Sulh” sonra da “Cihanda Sulh” için Türk Silahlı Kuvvetlerinin, barış adına savaşmaktan bir adım geri atmamasını “tarih” yine takdir edecektir.

Ve siz, tarih bilgisi yoksunlarına ve zihinlerini terörizm ile uzantısı ideolojilerine tutsak edenler,Kıbrıs ile Suriye’nin nasıl ve neden benzediğini gerçekten anlamak isterseniz, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesini bir kez daha hatırlayın.

Ve ondan sonra Kıbrıs Barış Harekatı ile Barış Pınarı Harekatı ile ilgili bir kez daha vicdan ve aklınızın rehberliğinde düşünün.

Editör: TE Bilisim