UBP-HP Hükümeti, bankalardan iç borçlanma yolu ile 40 milyon TL aldı.

Borçlanmanın Devlete faiz yükü 1 milyon 140 bin TL.

Resmi gazetede de yayınlanan ilgili Bakanlar Kurulu ile de kamuoyunun borçlanmadan haberi oldu.

Maliye Bakanı Olgun Amcaoğlu’ndan ise kafaları karıştıran bir açıklama geldi.

 “Tedbir amaçlı borçlandık, ancak ihtiyaç olmadığından kullanmadık.”

Tasarruf tedbirleri, genelgeler, kamu maliyesini disipline etme ruhuna aykırı gibi görünen borçlanmanın nedenleri ile ilgili UBP-HP Hükümeti,  iyi bir sınav veremiyor.

Şeffaf olma ilkesi temelinde de durum çok farksız değil.

Kullanılmayacak bir paranın 1 milyon 140 bin TL’lik faiz yükü neden kamu maliyesinin boynuna asıldı?

Neye karşı bir tedbir olarak borçlanmaya gidildi ve benzer sorulara dair çok da doyurucu cevaplar yok, resmi açıklamalarda.

Ve Devlet bütçesi ile birlikte kamu maliyesine dair sorular da günden güne artıyor.

Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC arasında imzalanan İktisadi ve Mali İşbirliği Protokolünün gereği olarak kaynak akışının istikrara kavuşmamasının ana nedeni ne?

Kıbrıs Türk siyasetine karşı sonu gelmeyen bir güvensizlik mi kaynak akışının başlamamasının nedeni?

Ülke Hükümetleri, kaynakların gereği olacak icraatları yerine getirmekte neden güven tazeleyemiyorlar?

Bu noktada ortaya irade ve icraat koyma becerisini neden gösteremiyor, Hükümetler?

Protokolün gereği olan kaynak akışının gerçekleşmemesinin nedenleri arasında Tufan Erhürman Hükümetini günah keçisi olarak gösteren dünün muhalefeti bugünün Hükümetinin, önce Kıbrıs Türk’üne karşı bir açıklama yapması sonra da Devlet ve kamu maliyesine dair ortaya koyduğu hamle ve borçlanmalar ile ilgili şeffaf olması gerek.

Eğer, bir acı reçete, tüm kesimlerinde elini taşın altına koyması ile yaşanacaksa, Kıbrıs Türk’ü böylesi bir süreci yaşamaya hazır.

Ve elbette Hükümetlerin zam yapması ve/veya borçlanması, doğal bir gereklilik olsa da, uygulamada hesap verilebilirlik ilkesinin de göz ardı edilmemesi gerek.

Ülkenin istikrarlı ekonomiye kavuşmasına yönelik atılması gereken adımlar yanında, kullanılmayacak olan borçlanmanın nedenleri de kamuoyu tarafından merak ediliyor.

Maliye Bakanı Olgun Amcaoğlu’nun zaman zaman yalnız kalsa da, kamu maliyesinin disiplinize edilmesi ve Devlet bütçesinin kamu faydası adına tüketilmesine yönelik duruşu ve iradesi ise ortada.

Tüm kesimlere önemli görevler de düşmekte, içerisinde geçtiğimiz böylesi bir dönemde.

Ve yine tüm kesimlerin de unutmaması gereken realiteler mevcut.

UBP-HP hükümetinin birincil görevi üreten bir siyaset kurumu ile toplumsal ve kamusal fayda adına icraatlar ile yeniden Devletin çarklarını hareket geçirmek olmalı.

Ve ilk görev de Hükümet’e düşmekte, anlatmalı ve daha da önemlisi kamusal fayda adına üretmeli.

Tedbir amaçlı yapılan ve Devlet’e faiz yükünün 3 ay sonunda 1 milyon 140 bin TL olacağı 40 milyon TL’lik borçlanma ile ilgili kamu vicdanında yara açılmaması adına daha doyurucu açıklamalar yapmalı, UBP-HP Hükümeti.

Kamusal fayda adına da üretirken, tedbirler alırken, şeffaflık ve hesap verilebilirlik prensiplerinden de asla vazgeçmemeli, UBP-HP Hükümeti.

Kritik Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde de atılan her adımın tüm yönleriyle düşünülmesi sorumluluğu da ayrıca, UBP-HP Hükümetinin boynunda.

Ve “kral çıplaksa” da ilk açıklayan UBP-HP Hükümeti olmalı.

Editör: TE Bilisim