Özel sektörde çalışan kesimlerin sendikalaşması önündeki engeller Kuzey Kıbrıs’ın kanayan yarası.

Kamu çalışanlarına sendika hakkı varken özel sektörde çalışan binlerce kişinin sendikasız olmasının ne açıklanacak ne de savunulacak bir yanı var.

Özel sektörde sendikalaşmanın önündeki engellerin politik olduğu kadar psikolojik nedenlerinin de olduğu göz ardı edilmemeli.

Sermaye kesiminin sendikalara mesafeli duruşunun belki de en önemli nedenlerinin altında, sendikacılığın ruhu ve karakterinin ana amacından uzaklaşarak dönüşüme uğramasının iş dünyasının kanaat önderleri üzerinde yarattığı psikolojik engeller ve önyargılar olduğu ülkemizin gerçeklerinden biri.

Ancak geçerli ve belki de hak verilecek kadar da ülkenin bir gerçeği olan böylesi bir olguya rağmen özel sektörde sendikalaşma önünde oluşturulan engellerin toplumsal barışı tehdit etmekten öte bir boyuta ulaşmasına ramak kaldı.

Çalışan tüm kesimlerin altında özellikle de özel sektör bünyesinde çalışan her kesimin, sendikalaşma hakkı olmalı ve çalışma koşulları elbette iyileştirilmeli.

Ancak sendikacılık da, Hükümetleri tehdit ederek, sermaye ve yatırımcıyı düşman olarak görmek olmamalı.

Ve tüm sendikalar, bırakmalı artık “Soğuk Savaş” dönemi lügatı ve yöntemleri ile mücadeleyi etme.

Hak aramak, şantaj yapmak olmamalı.

Dünde kalan dünyada savaş meydanı olan sendikal faaliyetler, bugünün dünyasında “ortak akıl”ın kalesi olmalı.

Sendikaların, tehdit ve şantaj dilini bırakması ile psikolojik engellerin kırılmaya başlaması paralel olgular.

Peki, özel sektörde sendikalaşmanın önüne konan politik engellerin kırılması mümkün mü?

Daha farklı bir bakış açısı ile yeniden sorulursa; özel sektörde sendikalaşmayı engelleyen sermaye dünyası mı yoksa ekonominin ana aktörlerinden biri olan iş dünyasından bağımsız bir yönetim ortaya koyamayan Hükümetler mi?

Özel sektörde çalışan kesimlerin sendikalaşmasının kime ne zararı olur sorusunun içerisinde gizli birçok cevap aslında.

Ana sorunsalın temel sorusunun cevabını vermesi gereken yegane kesim ise Hükümeti ve muhalefet partileri ile birlikte siyaset kurumunun tümünden bir başkası değil.

Daha adil bir yaşam için siyaset kurumunun aktörlerinin “kedinin kuyruğunda maşapa” olma tercihlerinden vazgeçmeleri olmazsa olmaz.

Ve kamu çalışanı ile özel sektör çalışanı arasındaki böylesi eşitsiz bir ikilem karşısında tüm kesimlerin çıkaracağı dersler bulunmakta.

Hükümeti ve muhalefet partileri ile birlikte siyaset kurumu ve sendikaların da bir çıkmaza hizmet eden böylesi bir ikilemden artık beslenmemeye karar vermeleri atılacak ilk adım olmalı.

Hükümeti ve muhalefet partileri ile birlikte siyaset kurumunun tümü ve sendikalar, kamu çıkarı ve toplumsal fayda adına ortak akılda buluşabilme erdemini ortaya koymadıkları takdirde özel sektörde sendikalaşmanın önündeki engellerin ortadan kalkacağına inanmak ise ölü gözünden yaş beklemek ile eşdeğer.

Tüm kesimler ortak akıl’da buluşma kararlılığı ve iradesini ortaya koymak zorunda.

Çağdaş sendikacılığın da sermaye karşısında bir tehdit olmadığını iş dünyasının kabul etmesi kadar iş dünyasını da düşman olarak görmemeli sendikalar.

Ve Hükümetlerin “önce insan” felsefesini politikanın karakterine yerleştirmeli.

Yerleştirmeli ki, özel sektör çalışanlarının neden sendikası yok sorusunun doğru cevabı hayat bulsun.

Hayat bulsun ki, daha adil bir Kuzey Kıbrıs var olabilsin.

Sendikalar dünün gölgesinden kurtulmalı Hükümetler ise oy uğruna taktıkları bugünün prangalarından.

Özel sektörde sendika ayıbı ortadan kaldırılmalı yeter ki önce Hükümetler ve muhalefet partileri ile birlikte tüm siyaset kurumu ve sendikalar istesin.

 

Editör: TE Bilisim