Törene, Örek’in ailesinin yanında, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Meclis Başkanı Sibel Siber, Başbakan Hüseyin Özgürgün, İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Üçüncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Türkiye Cumhuriyeti’nin Lefkoşa Büyükelçisi Derya Kanbay, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Ömer Paç, Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Yılmaz Yıldırım, ana muhalefet Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman, Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı Mehmet Harmancı ve bazı kurum kuruluş temsilcileri katıldı.

Lefkoşa Devlet Mezarlığı’ndaki törende Osman Örek’in kabrine çelenkler bırakıldı, saydı duruşunun ardındanİstiklal Marşı eşliğinde bayraklar göndere çekildi. Daha sonra konuşmalar yapıldı.

AKINCI: “ÜZERİNE DÜŞENİ FAZLASIYLA YAPMIŞ BÜYÜKLERDEN…”

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı törende yaptığı konuşmada, Osman Örek’in 1940’lı yıllardan vefat ettiği 1999’a kadar “Kıbrıs Türkü’nün adadaki varoluş mücadelesi için üzerine düşeni fazlası ile yapmış büyüklerden” olduğunu, Kıbrıs Türkü’nün bu mücadelenin neferlerinden olduğu için her zaman Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Raif Denktaş ile birlikte anıldığını söyledi.

Akıncı, Örek’in Kıbrıs ve Türkiye’nin dışında da Kıbrıs Türkü’nün davasını ve mücadelesini ileriye götürmek için çalıştığını, üstlendiği görevlerinde her zaman “güzellik ve iyiliklerle” anıldığını belirtti.

Cumhurbaşkanı Akıncı, “Örek, Kıbrıs Türk halkının iyiliği için, bu topraklarda var olabilmesi için, eşit bir halk olarak geleceğe taşınabilmesi için elinden geleni yapmıştır” dedi.

1950’deki plebisitin halkın kendi kendini yönetme düşüncesiyle değil, adayı Yunanistan’a bağlama düşüncesiyle yapıldığını kaydeden Akıncı, sadece Kıbrıslı Rumların oy verdiği plebisitin self determinasyon hakkının ifası olarak takdim edilmek istendiğini ancak gerçekte adayı Yunanistan’a bağlama girişimi olduğunu kaydetti.

“YANLIŞTAN DÖNMEK DE BİR ERDEM”

Cumhurbaşkanı Akıncı, Enosis plebisitinin okullarda onurlandırılması için Kıbrıs Rum Meclisi’nde yasal düzenleme yapılmasının Kıbrıs Türkü’nün topyekun tepkisine neden olduğunu, kararın infialle karşılandığını hatırlattı.

Akıncı, bu yanlışın düzeltilmesi için adımlar atıldığını, “yanlıştan dönmenin de bir erdem olduğunu”, yanlışı düzeltmeleri halinde Kıbrıs Türk tarafının da olumlu tavrını ortaya koyacağını kaydetti.

“KARAR BERTARAF EDİLDİKTEN SONRA MÜZAKERELER KALDIĞI YERDEN BAŞLAYABİLİR”

Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Nikos Anastasiadis ile ay sonu sosyal bir buluşma gerçekleştirebileceklerini kaydeden Akıncı, “Genel Kurul’da bu karar geçtikten sonra, karar bertaraf edildikten sonra müzakereler de kaldığı yerden başlayabilir” dedi.

“NİSAN VE MAYIS HAYATİ İKİ AY OLACAKTIR”

Kıbrıs Rum kesiminde Şubat 2018’de öngörülen seçimlerden dolayı, seçim davullarının çalmaya başladığını, bunun göstergelerinin de bir bir ortaya çıkamaya başladığını kaydeden Akıncı, “(Çözüm için) Nisan ve Mayıs hayati iki ay olacaktır” dedi.

“3 ŞEY İSTİYORUZ: ÖZGÜRLÜK, EŞİTLİK VE GÜVENLİK”

Kıbrıs Türk tarafının üç şey istediğini kaydeden Akıncı, bunların özgürlük, eşitlik ve güvenlik olduğunu, bunların Osman Örek’in de istekleri olduğunu kaydetti. Akıncı, Kıbrıs Türkü’nün geçmişten beri, özgür ve kimsenin tahakkümü altında olmamak, eşit halk varlığının sindirilmesini, iki eşit kurucu devletin içselleştirilmesini, Kıbrıs Türk kesiminin güvenlik taleplerini anlamak ve Türkiye’nin güvencesinin reddedilmemesini istediğini anlattı.

Kıbrıs Türk tarafının bu taleplerine saygı duyulur ve bu saygı fiiliyatta da gösterilirse çözüme ulaşılabileceğini kaydeden Akıncı, ancak bu yoksa Kıbrıs Türk halkının devletinden vazgeçmeyeceğini, KKTC’nin yoluna devam edeceğini bu nedenle ülkedeki sorunları erteleme lüksünün bulunmadığını söyledi.

SİBER: “’YAPAMAYACAĞIZ’ DUYGUSU EN BÜYÜK KÖTÜLÜK”

Meclis Başkanı Sibel Siber de, Kıbrıs Türk halkının varlığı için verilen mücadelenin hatırlanması, toplum belleğinin bu konuda tekrar canlandırılması, o günlerdeki halk dayanışma ve sevgisinin Kıbrıs Türkü’nün geleceği için önemli olduğunu kaydetti.

Bugün ülkede yaşanan sorunları büyüterek, “yapamayacağız” duygusunu yaymanın halka yapılacak en büyük kötülük olacağını kaydeden Siber, “Bugün içinden çıkılmaz gibi görünen ve bizi umutsuzluğa iten iç sorunlarımız, ümidimizi kırılma noktasına getiren sorunlar bir bir çözülebilir” dedi.

Kıbrıs Türk tarafının her zaman adada eşitlik temelinde yaşayabilir bir çözüm istediğini kaydeden Siber, 1971’de Kıbrıs sorunuyla ilgili yapılan ilk kapalı oturumun tutanaklarının açıldığını, bu tutanaklarda da Kıbrıs Türk tarafının çözüm isteğinin tüm gizli tutanaklarda görülebileceğini söyledi.

Sibel Siber, “Karşı tarafın istekliliğinin ne kadar önemli olduğunu son yaşanan süreçte de gördük. O yüzden bir taraftan akılcı mücadelemizi sürdürürken bir taraftan da iç meselelerimizi çözelim ki aidiyeti güçlü özgüveni yüksek bir halk haline gelelim” dedi.

GÜMÜŞDAĞ: “ÖMRÜNÜ VAR OLMA MÜCADELESİNE ADADI”

Osman Örek’in kızı Dr. Yeşim Örek Gümüşdağ ise törendeki konuşmasında, babası Osman Örek’in, Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Raif Denktaş gibi ömrünün tümünü Kıbrıs Türkü’nün adada var olma mücadelesine adadığını kaydetti.

Kıbrıs Rum kesiminde 1950’de yer alan Enosis plebisitinin anılması yönde alınan kararın manidar olduğunu kaydeden Gümüşdağ, Enosis plebisitinin önemini vurgulamak için konuşmasında Osman Örek’in notlarını paylaştı.

Gümüşdağ, 1944’te Atlantik Deklarasyonu yayımlandığını, bu deklarasyonda İkinci Dünya Savaşı’nda Britanya için savaşacak sömürge halklarına kendi geleceklerini belirleme hakkı tanınacağı, bu çerçevede adadaki İngiliz idaresinin plebisit düzenlenmesine izin verdiğini, ancak bu plebisitin kiliselerde ve aforoz tehdidi ile sadece Kıbrıslı Rumların katılımıyla yer aldığını, Kıbrıslı Türklerin ise Enosis’e karşı Türkiye’de temaslar yaptığını ve ilk mitingini 1948’de gerçekleştirdiğinin, Osman Örek’in notları arasında olduğunu kaydetti.

Gümüşdağ, “Osman Örek’in bu satırları, müzakere süreci devam ederken, plebisit anma gününün ne kadar tehlikeli olduğunu anlatmaya yeter sanırım” dedi.

Editör: TE Bilisim