Kıbrıs Türk’ü, çırpındıkça kar topunu büyüten Hükümetleri ve sanki “çorbada tuzları yokmuş” ve sanki dün iktidarda olan “onlar” değilmiş gibi davranan ve yangına körük ile giden ülke muhalefetini izlemekten bıktı, usandı.

Kovid-19 salgının yarattığı kaotik halden Devlet ve toplumu çıkarmak için ortak akıl’ı ret eden, çatışma siyaseti güderek salgın dönemi üzerinden siyaset yapmayı sürdüren ülke muhalefetinin de “sınıfta kalmaya” devam ettiğini söylemek iddialı bir yorum olmaz.

Kıbrıs Türk’ü sorguluyor, Kovid-19 salgını başlamadan 10 ay kadar önce Başbakan kimdi ve o dönemden salgın döneminin yarısı kadar sürede de Hükümet olup Başbakan yardımcılığı yapan kimdi diye.

Tufan Erhürman, Kudret Özersay ve Cemal Özyiğit yaptıkları açıklamalar ve “yapıcı olmayan” muhalif duruşları ile toplumsal hafıza ile dalga geçerken toplum vicdanında komik duruma düştüklerinin farkındalar mı, şüpheli.

Halkın Partisi’nin eski bakanları Tolga Atakan ve Ayşegül Baybars’ın açıklamaları ise tam bir trajik komedya.

Sadece 3 ay öncesinde Hükümet de olan da, Bakanlık koltuklarında oturan da, Bakanlar Kurulunda söz sahibi olanlar da bunlar değil miydi diye sokağın sesini duymamak ve umursamamak mı yapılanlar yoksa Kıbrıs Türk toplumunu “balık hafızalı” zannederek aşağılamak mıdır, bilinmez.

Fildişi kulede yaşamak böyle bir şey olsa gerek.

Kovid-19’un yarattığı istikrarsızlık karşısında “sorumlu muhalefet” anlayışı ile hareket etmek olgunluğunu ortaya koyma becerisini göstermek zorunda, muhalefet partileri ve kanaat önderleri.

Kovid-19’un yarattığı istikrarsızlıktan siyaseten nemalanmak için ortak akıl ile kamusal fayda ve toplumsal çıkardan uzaklaşmak en basit ifadesi ile “ilkel muhalefet” değil de nedir?

Kovid-19 ile mücadelede ortaya konan başarıyı küçümsemek ve yok saymak “sorumlu muhalefet” yaptığını iddia edenlerin eylemleri ile bağdaşmamakta.

Kovid-19 ile mücadelenin toplum sağlığı ile ilgili en önemli bacağı olan “aşılamada” Kuzey Kıbrıs’ın dünya’da ilk 3 içerisinde olduğu gerçeği bir başarı hikayesidir.

Ve böylesi bir başarıda farkında olmasalar bile muhalefetin de az da olsa katkısı vardır.

Kıbrıs Türk toplumunun yüzde 15’lik kesiminin aşılanmasını küçümsemek veya bir başarısızlık olarak gösterme çabası CTP,HP ve TDP’ye yakışmamakta.

Avrupa Birliğinden (AB) aldıkları desteğe rağmen Güney Kıbrıs’ta aşılanma oranının yüzde 5 olması bile anavatan Türkiye’nin desteği ile KKTC’nin Kovid-19 ile mücadelede başarısını ortaya koymakta.

Böylesi bir dönemde, Hükümet de muhalefet de siyaseti bir süreliğine “buzdolabına” kaldırmak zorunda.

Unutmamalılar ki “onlar” da bugün Hükümet olsa daha fazlasını yapamayacaklardı ve üstelik de“çorbada tuzları” da yok değil.

Kovid-19 üzerinden siyaset yapmanın sonucu olarak sağduyu ve ortak akıl ile hareket etmemenin kamusal çıkar ve toplumsal faydadan uzaklaşmak olduğunun muhalefet tarafından önemsenmediği izliyor, Kıbrıs Türkü.

Muhalefet yangına ateş dökerek “oy avcılığına” en azından böylesi olağanüstü dönemlerde soyunmamalı.

İlkel muhalefet olmayı da sürdürecekse eğer CTP,HP ve TDP, “yiğidin de hakkını vererek öldürecek” cesareti ortaya koymalılar.

Editör: TE Bilisim