Kuzey Kıbrıs Üniversiteleri Kıbrıs Türk toplumunun dışarıya açılan pencereleri olmanın ötesinde bir konumda.

Rum soykırımının ardından dünya devletlerinin eli ile Kıbrıslı Türklere uygulanan ambargolar “politik bir yıldırma stratejisinin” ötesinde evrensel insan haklarının görmezden gelindiği bir utanç vesikası olarak sürmekte.

Ülke üniversiteleri, bilimin evrensel gücü ile Kıbrıslı Türklere uygulanan insan haklarına aykırı ambargoların kırılmasının dinamik merkezleri ve itici gücü.

Ve ülke üniversiteleri “ortak akıl” da olmanın gücü ile bugün tüm dünyaya Cenevre öncesinde çok güçlü ve bir o kadar da stratejik önemi olan bir mesaj vermekte.

Gayri-resmi 5+1 Cenevre toplantısı öncesinde Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a 21 üniversite tarafından verilen destek, Kıbrıs Türk toplumu tarihinde bir dönüm noktası hatta bir kırılma noktası.

Kıbrıs meselesinin çözümü noktasında “ortak akıl” da bir araya gelinebileceğinin kanıtı olmanın ötesinde partiler üstü bir duruş ile “bilim merkezleri ve akil insanların” öncülüğünde birlikte hareket etmenin Kıbrıs Türkünün haklarının korunması noktasındaki etkisini ortaya koyması açısından ayrıca önemli.

Ve tüm yaşanan olması gereken ve belki de geç kalınmış böylesi güçlü bir desteğin sesini kesmeye çalışan kesimlerin açıklamaları ise düşündürücü olduğu kadar tüm yönleri ile de artık değerlendirilmesi gereken bir olgu.

21 Üniversitenin imzası ile verilen desteğe neden bazı sendikalar ve bazı bilim insanları karşı çıkmakta?

Cenevre öncesi böylesi bir destekten neden bazı sendikalar ve bazı bilim insanları rahatsız olmakta?

Cenevre öncesi Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a değil de kime destek verilmesiydi beklenen diye sormadan da sorgulamadan da edemiyor, insan olan.

Derin bir sessizlik hatta suskunluk ile “tarafsızlık!” altında dolaylı taraf durumuna düşerek akıl ve vicdan tutulmasının devamı ve zihinleri pranga altına alan sol “statüko”nun müzakere masasında hala sürmesini bekleyen kesimler artık ezberlerin bozulduğu ve artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını görmek zorunda.

Kıbrıs’taki gerçekleri ve geçmişi saklayarak, tarihi bulanıklaştırarak ve masadan her zaman kaçarak “çözümsüzlük çözümdür” siyasetini yıllardır sürdüren Rum tarafını “siyaseten aklama” çabalarını artık sonu gelmeli.

Ve daha da önemlisi, böylesi çabaların yarattığı “mahalle baskısı”nın da gerçekleri gölgelemesine izin verilmemesi gereken yeni bir dönem “ortak akıl” temelinde artık başlamalı.

Bilim ve ilimin merkezleri olan ülke üniversitelerinin tamamının böylesi bir süreci başlatması ise ayrıca önemli ve her türlü destek ile takdiri hak etmekte.

İdeolojik körlük ve sol statükonun ezberleri ile müzakere masasını baskı altında tutmak isteyen kesimlerin de önünde iki seçenek durmakta; ya marjinalleşerek gerçeklerden ve toplumdan daha fazla uzaklaşacaklar ya da “ortak akıl”a katılarak geçmişe ve geleceğe ihanet etmekten uzaklaşacaklar.

Dünya devletleri tarafından uygulanan haksız ambargoları bilimin evrensel gücü ile kırarak Kıbrıslı Türklerin kaderinin değişmesinde rol oynayan ülke üniversitelerinin Kıbrıs sorunun da “ortak akıl” ve “tarihsel gerçeklikler” temelinde buluşması ise Kıbrıs sorunu müzakere masasının kaderini değiştirecek bir etkinin ilk adımı olarak toplumsal vicdanda yerini aldı.

Cenevre öncesi Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a ülke üniversitelerinin tamamının destek verilmesini eleştirenler ve rahatsız olan kesimler ise açıklamaları toplumsal vicdanda yara açmaya daha fazla devam etmemeli.

“Ortak akıl” ile Kıbrıs Türk tarafı müzakere masasına daha güçlü oturmak için Cenevre’ye gidiyor.

Vakit, “ortak akıl”ı kalıcı hale getirme ve müzakere masasında “yeni şeyler” söyleme zamanıdır.

Editör: TE Bilisim