Medyanın amacı veya gazetecinin görevi nedir?

Daha açık soracak olursak, medyanın amacı veya gazetecinin görevi herhangi bir görüş için kamuoyu oluşturmak mıdır, yoksa toplumsal fayda ve kamu çıkarına hizmet etmek için çeşitli görüşlerin bir arada ve özgürce tartışabilecekleri meşru bir tartışma alanı yaratmak mıdır?

Kamuoyu ve toplum adına her yerde ve herkese soru sorma hakkını kullanan gazeteciyi, bilginin ve toplumsal faydanın peşinde koşan bir Don Kişot’a dönüştüren veya Hükümetlerin politik/ideolojik çıkarı doğrultusunda medya patronu ve kendisinin siyasi otoriteden beklediği ekonomik çıkar arasında sıkıştıran ince çizgi ve çelişki nedir?

Ve bu çelişki de ne yaman bir çelişkidir, üstelik.

Ve bugün Kıbrıs Türk basını içerisinde eğilim, belirli bir görüş için kamuoyu oluşturmaya doğru kayarken, ne yazık ki demokrasi, çokseslilik, bilgi toplumu ve basın özgürlüğü bugünlerde en çok da medya üretimleri ile yara almakta.

Kirletilmiş ve manipüle edilmiş bilginin kamuoyuna verildiği, toplumsal faydanın yerini ideolojik ve ekonomik çıkara bıraktığı günümüzde, Kıbrıs Türk basınında gazetecinin nesnellik ve tarafsızlığından söz etmek ne yazık ki gün geçtikçe daha da imkansız bir hale gelmekte.

Kısa süre önce ısmarlama haberler ile saldırı altına alınan kişi ve makamların bir süre sonra yine ayni kalemlerce gökyüzüne çıkarılması ise çarpıklığın kanıtlarından sadece biri.

Medyanın siyasetçiyi, siyasetçinin de medyayı kullandığı karşılıklı bir çıkar statükosu inşa etmek, Kıbrıs Türk basınının boynuna geçirilen ip misali varlığını sürdürmekte.

Ve işin garip yanı da böylesi bir çarpık ilişkiden utanan gazeteci sayısı da günden güne azalmakta.

Daha açık bir ifade ile boynunda asılı olan davulun tokmağını başkasına vermek ten hicap duymayan bir zihniyet medya alanını teslim almış durumda.

Medya ve medyaya yön veren gazetecinin karşısındaki bugünün ikilemi Demoklesin kılıcı olmak ya da altın kafesteki bülbül olmaktan başka bir şey değil.

Kıbrıs Türk toplumunun, ideolojik toplumdan bilgi toplumuna geçişindeki rolünden bihabermiş gibi davranmayı seçen bugünün medyası, Kovid-19 dönemindeki yayınlar ile Kıbrıs Türk demokrasisi ve çoksesliliğine ile toplumsal barış’a en büyük darbeyi vurduğunu da görmekten uzak.

Medya ve medyaya yön veren gazeteci, Kovid-19 karşısında yayınları ile “korku imparatorluğu” yaratmamalı.

Böylesi bir hassas kırılgan dönemde medya ve mensuplarına önemli sorumluluklar düşmekte.

Gazetecilik ilkelerinin unutularak yapılan haberler ile kurumlar ve kişiler büyük yaralar alıyor.

En büyük yarayı ise toplumun vicdanı ve toplumsal barış almakta.

Kovid-19 salgın dönemi ve devam eden mücadelede büyük rol ve görev düşen kurumların başında medyanın geldiğini unutmamalı medyaya yön verenler.

Ve her şey bir yana en azından Kıbrıs Türk toplumunun geçtiği hassas ve bir o kadar da kırılgan böylesi bir dönemde toplumsal çıkar ve kamusal fayda kararlılığı egemen olmalı ve yön vermeli medya ile mensuplarına.

Çünkü hem geçmişe hem de geleceğe dair toplumsal çıkar ve kamusal fayda adına hiç bitmeyen sorumluluk ve ödevlerimiz var.

Editör: TE Bilisim