Yine bir Kuzey Kıbrıs klasiği yaşandı, ülkeye ikiye bölündü.

“Geleneksel Medya Komitesi” daha kendini anlatamadan kısır bir tartışmanın aktörü haline geldi.

Geleneksel Medya Komitesi ile yemek yeme yarışına giren siyasetçiler, sus pus.

Kıbrıs Türk basını ve medyasının aktörlerinin sesi bile duyulmamaya başlandı, kısır tartışmalar arasında.

Medya, Devletten yardım almalı mı almamalı tartışmalarından önce, cevap arayan ve mutlaka cevabının bulunması gereken çok önemli başka sorular var aslında Kıbrıs Türk basını aktörleri, kalemleri ve örgütleri tarafından tüm şeffaflığı ve en önemlisi de mutlaka dürüstçe cevaplanması gereken.

Medyanın amacı nedir?

Daha açık soracak olursak, medyanın amacı herhangi bir görüş için kamuoyu oluşturmak mıdır, yoksa çeşitli görüşlerin bir arada ve özgürce tartışabilecekleri meşru bir tartışma alanı yaratmak mıdır?

Kamuoyu ve toplum adına her yerde ve herkese soru sorma hakkını kullanan gazeteciyi, bilginin ve toplumsal faydanın peşinde koşan bir Don Kişot’a dönüştüren veya Hükümetlerin politik/ideolojik çıkarı doğrultusunda medya patronu ve kendisinin siyasi otoriteden beklediği ekonomik çıkar arasında sıkıştıran ince çizgi ve çelişki nedir?

Ve bu çelişki de ne yaman bir çelişkidir, üstelik.

Gazeteci, patronunun siyasi erkten beklediği ekonomik çıkarlar ile siyasi erkin medya patronundan talep ettiği politik faydaya hizmet eden manipüle edilmiş ve kirletilmiş bilgi ile oluşan haberler arasında sıkışıp kalmış, değil midir bugün?

Ve bugün Kıbrıs Türk basını içerisinde eğilim, belirli bir görüş için kamuoyu oluşturmaya doğru kayarken, ne yazık ki demokrasi, çokseslilik, bilgi toplumu ve basın özgürlüğü bugünlerde en çok da medya üretimleri ile yara almıyor mu?

Kıbrıs Türk toplumunun, ideolojik toplumdan bilgi toplumuna geçişindeki rolünden bihabermiş gibi davranmayı seçen bugünün medyası, medyaya yapılan devlet yardımlarının Kıbrıs Türk demokrasisi ve çoksesliliğine müdahaleye kapı araladığını da görmekten uzak.

Kirletilmiş ve manipüle edilmiş bilginin kamuoyuna verildiği, toplumsal faydanın yerini ideolojik ve ekonomik çıkara bıraktığı günümüzde, Kıbrıs Türk basınında gazetecinin özgürlüğünden söz etmek ne yazık ki gitgide daha da imkansız bir hale gelmekte.

Medya ve siyaset ilişkisinin Devlet yardımları ile bir çıkar ilişkisine indirgenmesi, özgür ve bağımsız basının kalemine pranga olmaz mı?

Medyanın siyasetçiyi, siyasetçinin de medyayı kullandığı karşılıklı bir çıkar statükosu inşa etmek, Kıbrıs Türk basınının boynuna geçirilen ip olmaz mı?

Daha kısa bir ifade ile davulun tokmağını başkasına vermek değil midir, bu çarpık ilişki?

Devlet yardımı tartışmalarında önce, şüphesi Kıbrıs Türk basının cevaplaması gereken sorulara, kalıcı ve dürüstçe cevaplar bulması gerekmekte.

Toplum ve kamu faydası için, Kıbrıs Türk toplumunun bilgi toplumuna dönüşmesi için.

Medyaya devlet yardımı gerekli mi değil mi yarının tartışmasıdır.

Demoklesin kılıcı olmak ya da altın kafesteki bülbül olmak ise bugünün ikilemidir.

Editör: TE Bilisim