Erçin Şahmaran’ın hazırladığı programda, Kıbrıs sorununa çözüm bulunması için başlaması beklenen müzakereler öncesinde tarafların durum ve tutumu ile son gelişmeler tartışıldı.


Eski Dışişleri Bakanı Vedat Çelik “Maraş konusunda tahrik edildik”


“Eski bir Bakan ve Milli Konsey koordinatörü olarak, Dünya Kıbrıs Türkleri Vakfı mütevelli Başkanı olarak son gelişmeler ve özellikle Maraş’la ilgili tartışmalarda hassasiyetlerim var. Maraş konusunda büyük haksızlıkları uğradığımıza ve uluslararası hukuka aykırı işlemlere tabi olduğumuza inanıyorum. Bu yolda çalışmalar başlattık. Geçen hafta bir konferans düzenledik. Ve aslında bu konunun tartışılması da bu konferanstan sonra oldu. Rum tarafının Maraş’ı verin ve müzakereler yeniden iyi niyet çerçevesinde başlasın yaklaşımı da aslında bizi tahrik etti.”

“Örnekleri Türkiye de var”

“Uğraşımız gasp edilen Vakıf mallarının gündeme getirilmesidir. Bunun hukuk bakımında incelenmesini istiyoruz. Elbette aradan çok uzun yıllar geçti. Önümüzde büyük güçler var. Kolay değildir ama öreği Türkiye de var. Türkiye son yıllarda geçirilen yasalarla ki Fener Rum Okulu mesela AİHM gitti ve kazandı. Ermeni kilisesi gitti kazandı. Türkiye tazminat ödedi. Bunların Maraş’la benzerlikleri var. Vakıf malıdır. Yani hayır amaçları için Allaha tahsis demektir ve değiştirilemez. Tüm dinlerde, tüm mallar için geçerlidir. Satılamaz, devredilemez. Zaman aşımına uğrayamaz. Türkiye de kazananlar böyle kazandı. İade edilecek mallar iade ediliyor, iadesi mümkün olmayan mallarda tazmin ediliyor.”

“İngiliz hiçbir kolonisinde bunu yapmadı”

“Konu yalnız Maraş değil. Çok ötesinde, başka Vakıf malları da var gasp edilen. 1878 yılında bir anlaşma imzalandı. Osmanlı ile İngiliz arasında ve orada iki madde Vakıflarla ilgilidir. Ve şöyle diyor; Adanın üçte biri Vakıf malıdır. Bu konularla ilgili zaman aşımı nedeniyle el değiştiremez. Yani İngiliz döneminde bile bu kabul edildi. İngiliz giderken bunu Anayasaya koydu. Bu bizim Anayasamızda da böyledir. 1906 yılında yine İngiliz bir başka yasa geçirdi. İtirazsız ve kesintisiz bu malları on yıl kullananlara tapu vereceğim dedi ve verdi. Yanlışlık burada başladı. Bu noktaya Vakıf mallarını koymamalıydılar. Bu yanlıştan İngiliz kolay kolay kurtulamayacak. Uluslar arası hukuk ve tüm dinlerde yeri var. Vakıf malları bu uygulamaların dışındadır. İngiliz hiçbir kolonisinde bunu yapmadı. Nitekim bir başka yasayla 1941 de bunu kaldırdı.”

“Bize farklı uygulama var”


“ANNAN planı döneminde BM yetkilileri Türk koçanlarını reddetti. Kullanıcının hakkı var ama mülkiyet hakkı eski sahibinindir dediler. Eğer bu doğruysa demek ki senin Vakıf malları için verdiğin de kullanım hakkıdır. Mülkiyet hakkı değildir verdiğin. AİHM’in de Türkiye’ye söylediği budur. Ve mahkûm ettiler Türkiye’yi. Buradan hem Rum tarafı hem de üçüncü ülkeler bir mesaj almalıdır. Farklı uygulama sadece bizim için mi geçerlidir?”.

''Gerekirse Maraş konusunda AİHM'e gideceğiz”.


“Biz de çok ihmal var. İhmal veya suçu kim yaptıysa yaptı. Bunlar hak aramaya engel değil, bunlar Vakfiyeyi değiştirmez. Evkaf bu konuda pasif davranıyor. Evkaf Vakıfların sahibi değildir, yöneticidir. Bu mal ve haklara sahip çıkmalıdır. Sanki kuzeydeki Kilise malları da bize verildi durumu dengeledik diye bir hesabın içinde midirler anlayamadım. Biz haksızlığa uğradık Vakıflar konusunda. Bunu uluslar arası hukuk da kabul ediyor. Lordos davasında Vakıflar da müracaat etti ve taraf olmak istedi. Mal esasen benimdir dedi. Biz her türlü mücadeleyi vereceğiz. Gerekirse Maraş konusunda AİHM’ne gideceğiz”.

Akademisyen, Kıbrıs gazetesi köşe yazarı Dr. İsmail Kemal “Rumlar da Maraş’ın verileceğine inanmıyor”


“Son zamanlara da Maraş konusunu sanki Sayın Anastasiadis gündeme getirdi gibi bir izlenim var ama öyle değil. Daha öncede bu konu öneri olarak ortaya çıkarılmıştı. Onlar bu konuda sürekli bir çalışma içindedirler. Müzakerelere başlamadan önce Türk tarafı bize Maraş’ı verirse bir iyi niyet olur diye atıyorlar ortaya. Bu konu bu öneri uluslar arası arenada seslendirildi. Bunun ivme kazandıracağı beklentisi var. Aslında Rumlar da bunun olacağını beklemiyor. Çünkü genellikle taraflar her konuyu görmeyi ne alacağını, ne vereceğini görmek ister. Bu ulusal kamuoyuna bir mesaj ve içte de destek arayan siyasetçilerin en önemli argümanıdır. Çünkü güneyde her kesim bu konuda ayni fikirde. Toprak konusunu Rumlar ilk, Türk tarafı en son görüşelim diyor. Bu da tesadüf değildir. Türk tarafı merkezi hükümette ne kazanacağımıza göre toprağı koşalım noktasındadır. Ekim de görüşmelerin başlama ihtimali var. Umarım ekim de bir aksilik olmaz ve süreç yeniden başlar.”

“Son bir raunt daha”

“Benim beklentim BM’de ve özellikle Genel Sekreterle yapılacak görüşmelerde ki bu dönemde bu görüşmeler yoğun olacak, her iki tarafa da Genel Sekreter sormalı; müzakerelere başlamak için öncelikleriniz nelerdir? Bizim tavrımız esasen net. Biz müzakerelerin kaldığı yerden devam etmesini istiyoruz. Güney gerekli hazırlık yapılsın sonra diyor. Bundan ne çıkarılabilir? Anlatılmak istenen nedir? Bunun altı doldurulmalı. Sanki Ekim ayında yeniden başlama olmama ihtimali de var gibi geliyor bana. New York’ta yapılacak görüşmeler çok önemli bu noktada. Hem Genel Sekreterle hem diğer ülkelerle. Sonuçta ya ekim ayında yeniden başlanacak ya da bu konu yine ötelenecek. Uluslar arası kamuoyunun beklentisi son bir raunda daha gidileceği”.

“Sayın Anastasiadis’in başka öncelikleri var”

“Tarihe baktığınızda güneyde Başkanlık koltuğuna oturulduğunda daha önceki söylemler ve icraatlar değişir. Hatırlayın Sayın Hristofyas BM Genel Sekreteri adaya geldiğinde Sayın Talat’la yaklaşılan konuları bile söyleyemedi. Bunu bile yapmadı. İktidar da olunca farklıdır. Sayın Anastasiadis geçen hafta açıkladı ekonomik krizden Kıbrıs sorununu çözerek çıkabiliriz diye. Fakat daha sonra daha farklı bir yaklaşımla zemin hazırlansın sonra başlayalım dedi. Sonra güneyde hükümet ortakları var. Onların öncelikleri hassasiyetleri var. Bunlar Sayın Anastasiadis’in daha çok önem verdiği konulardır. Politikacıların duruma göre düşünce değiştirmesi normaldir.”

“Gündemi Rumlar belirliyor”

“Gündemimizi maalesef güney beliriliyor. Diplomaside bu çok önemlidir. Biz neden gündem belirleyemiyoruz? Sadece Rum tarafının yaptığı açıklamaları tartışıyoruz. Onlar belirliyor konuşulacak olanları. Mesela neden doğalgaz konuşulmuyor. O ayrı bir konudur diyor Rumlar neden? Çünkü kendilerinin işine gelen odur. Biz de kendi önceliklerimize göre tavır belirlemeliyiz. Bir eksikliğimizde bizim basınımızın hep Rum basınını kaynak alması. Bizim basınımızın da özellikle Kıbrıs konusunda bazı haberleri üretmesi gerek. Sadece Rum basınına göre haber yapmak yetersiz.”





 
Editör: TE Bilisim