Tatar, “Cumhurbaşkanı olarak benim asli görevim; devleti, egemenliği,  halkımın hak ve çıkarlarını korumak, halkımı Rum’un azınlığı yapabilecek bir süreci engellemek ve anavatan Türkiye ile sarsılmaz bağlarımızı daha da güçlendirmektir” ifadelerini kullandı. 

Ersin Tatar, KKTC’nin bir parçası olan Kapalı Maraş’ı açma kararının, yıllardan beridir mallarına ve mülklerine gidemeyen eski sakinlerinin ve hak sahiplerinin mülklerinin iadesini mümkün kılacak, son derece önemli bir açılım olduğunu ifade etti. Tatar, Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilen kararla, Kapalı Maraş’ın yüzde üç buçuğuna tekabül eden bölgenin, askeri bölge statüsü kaldırılarak, Maraş açılımımızın ikinci aşamasına geçileceğini söyledi. 

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs adası etrafında kıta sahanlığındaki doğal kaynaklara eşit hak sahibi olarak Anavatan Türkiye ile birlikte sahip çıkma kararlığı içerisinde olduklarını vurguladı. 

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı kutlamaları çerçevesinde Dr. Fazıl Küçük Bulvarında düzenlene törende konuştu. 

Tatar, Kıbrıs Türk halkını aydınlığa, özgürlüğe ve bağımsızlığa kavuşturan 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı’nın 47. yıldönümünü bir kez daha büyük bir coşku ve heyecanla kutlarken, aynı zamanda mübarek Kurban Bayramı’nın da birinci gününü idrak ettiklerini kaydetti. 

Tatar, “Bu vesileyle bu tarihi günde kalpleri bizimle atan, Anavatan Türkiye’deki kardeşlerimizin, halkımızın ve dünyanın dört bir yanında bizleri izleyen tüm İslam âleminin mübarek Kurban Bayramı’nı yürekten kutlar, sağlık ve esenlikler dilerim dedi. 

Kıbrıs Türk halkına bugünleri miras bırakan aziz şehitler ve liderler Dr. Fazıl Küçük ile Rauf R. Denktaş’ı, dönemin Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit ile Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan’ı da rahmet ve minnetle anan Tatar, gazileri hürmet ve saygıyla selamladı. 

Zürih ve Londra anlaşmaları ile Türk ve Rum halklarının eşit kurucu ortaklığında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ömrünün ancak 3 yıl sürdüğünü ifade eden Tatar, şöyle devam etti: 

“Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ‘Enosis’e sıçrama tahtası’ olarak değerlendiren Rum liderliği, Kıbrıs Türk halkının imha planı olarak bilinen Akritas Planı’nı hazırlarken, Anayasa’da Türklere tanınan haklar da ayaklar altında çiğnenmekteydi. Makarios, Türk ulusunun Kıbrıs’taki uzantısı olan Kıbrıs Türk halkının etnik temizliği sonuçlanmadan Enosis hedefinin tamamlanamayacağını açık açık söylemekteydi. Kıbrıs’ı, Yunanistan’a ilhak etmeyi hedefleyen Akritas Planı, 21 Aralık 1963 tarihinde, Kıbrıs Türklerine yönelik silahlı saldırılar başlarken, halkımız diri diri katliam çukurlarına gömüldü, bebekler acımazsızca öldürüldü, çocuklarımız banyo odalarında katledildi. Kıbrıs Türk halkı, 11 yıl  Rum-Yunan saldırılarına karşı direnmiş, göğsünü siper etmiş, 103 köyden kovulmuş, adanın yüzde 3’üne sıkıştırılmış,  yıllar boyu göçmen olarak çadırlarda  yaşamış ,  utanç barikatlarında  horlanmış, ancak tüm acılara rağmen Anavatan’ından hiç umudunu kesmemiştir. Mücahit ruhuyla direnirken, Rum mevzilerinden kasıtlı olarak Türkçe seslendirilen ‘Bekledim de gelmedin’ şarkılarını duymazlıktan gelmiş, gözünü bir an bile Toros’lardan ayırmamıştır. Sayın Erdoğan’ın zaman zaman kullandığı, uyarı niteliğindeki ‘Bir gece ansızın gelebilirim’ sözü 20 Temmuz 1974 sabahında paraşütlerin dalga dalga semalarımızda görülmesiyle en büyük müjdeye dönüşmüştü. Gözlerde yaş, yüreklerde ‘ne olacağız’ tasası ve hüznü varken, asla Anadolu’ya, Beşparmak Dağları’nın ötesine bakmaktan vazgeçmemiştir.  Yaşanan tüm acılar, zulüm, eziyet ve işkenceler asla Kıbrıs Türkü’nün varoluş ve mücadele azmine mani olmamıştır.” 

Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesinde çok şehitler verdiklerini, Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’nda görev yapan Elazığlı Tabip Binbaşı Nihat İlhan’ın ailesinin de gaddarca şehit edildiğini ve bu vahşetin Kıbrıs Türk Mücadele tarihine “banyo katliamı” olarak geçtiğini kaydetti. 

Yaşanan bu acı olayın, çocukluk yıllarında içini dağladığını, yüreğinde bir yara olarak her zaman yaşadığını ifade eden Tatar, vefa duygusuyla üç hafta önceki Elazığ ziyaretinde Mürüvvet Hanım ve 3 çocuğu Murat, Kutsi ve Hakan’ın kabirlerini ziyaret ederek, şehit edildikleri evden aldığı toprağı kabirlerine bıraktığını, onlara dualar ettiğini söyledi. 

Evinin İlhan ailesinin evinden 2 mahalle ötede olduğunu, kendisi ve ailesinin de yüzlerce vatandaş gibi şehit olmuş olabileceğini ifade eden Tatar, “Tüm şehitlerimizi ve onları da unutmayacağız, unutturmayacağız” dedi. 

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, 4 Mart 1964 tarihinde aldığı haksız ve siyasi bir kararla Rum devletine dönüşen Kıbrıs Cumhuriyeti’ni “Kıbrıs’ın tek meşru hükümeti” olarak tanırken; bu kararın yarattığı dengesizliğin, çözümün önündeki en büyük engeli teşkil ettiğini belirten Tatar, şöyle devam etti: 

“Nitekim, bu karardan cesaretlenen Rum-Yunan ikilisi, Enosis hedeflerine ulaşabilmek için Yunanistan’daki askeri Cuntanın desteğiyle, 15 Temmuz 1974 tarihinde Makarios yönetimine karşı silahlı bir darbe gerçekleştirip, bir an önce adayı Yunanistan’a ilhak teşebbüsünde bulunmuştur. Bunun bilincinde olan dönemin Kıbrıs Türk liderliği ile Türkiye hükümeti hemen harekete geçerek,  diğer garantör ülke olan İngiltere nezdinde girişimde bulunmuşlardır. Ancak İngiltere, darbeye karşı müdahaleye yanaşmazken, Türkiye uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan hakkını kullanarak, hiç tereddüt etmeden Barış Harekatı’nı başlatmıştır. 20 Temmuz 1974 sabahının erken saatlerinde, Mehmetçik, Girne sahillerine ayak basarken,  paraşütlerle de gökten yağmur gibi toprağa iniyordu. O Cumartesi sabahını, halkımız ile Mücahitlerimizin, Mehmetçikle kucaklaşmasını, sevinç göz yaşlarını ve yaşananları unutmak mümkün değildir. Verilen bu onurlu varoluş mücadelesi neticesinde, gözyaşları dinmiş, yasın yerini artık sevinç gözyaşları almıştır. Kıbrıs Türk halkı artık ufka baktığında karanlığı değil,  aydınlık yarınları görmeye başlamıştır.”

Tatar, o günlerde Türk askerinin ulaşamadığı bölgelerde tam bir soykırım ve katliam yaşandığını, Rum kuşatması ve işgali altında bulunan köylerde insanların katliam çukurlarına gömülürken, büyük bir vahşet ve barbarlık sergilendiğini ifade etti. 

Atlılar, Muratağa, Sandallar, Taşkent ve diğer bölgelerde yaşananların bunun en büyük kanıtı olduğunu ifade eden Tatar, “Düşmanlık gütmemekle birlikte daha güvenli yarınlara ulaşabilmek için geçmişte yaşananları hatırlamak, hatırlatmak ve dikkate almak zorundayız” ifadelerini kullandı. 

“Ayşe Tatile Çıksın” parolasıyla başlayan Barış Harekatı’nın ikinci aşamasının da büyük bir zaferle tamamlanırken, üzerinde devletin ve halkın yaşam bulacağı sınırların da çizildiğini ifade eden Tatar, “1975 yılında Viyana görüşmelerinde sağlanan nüfus mübadelesi anlaşması da bir diğer önemli başarımızdır. Kıbrıs Barış Harekatı gerçekleşmeseydi, ikinci bir Girit faciası yaşanacak, bölgenin en stratejik yeri olan Kıbrıs, Yunanistan’a ilhak edilecek, Türkiye’nin güney sahilleri  kuşatma altına alınacaktı” dedi. 

Tatar, gençlere, şair Mehmet Akif Ersoy’un İstiklâl Marşı’ndan; “Bastığın yerleri toprak!diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı; Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı” dörtlüğüyle seslendi ve şöyle devam etti: 
 
“Barış Harekatı ile Cunta yönetimi yıkılırken, Yunan halkı özgürlüğüne ve demokrasiye kavuşmuştu. Darbeye karşı çıkan Rumlar da katliamdan kurtulurken, Kıbrıs adasında hem Türklere hem de Rumlara barış ve istikrar ortamı yaratılıyordu. 1974’ten buyana hiç kan dökülmemiş, barış tesis edilmiştir.

Ama ne yazık ki, tüm bu  yaşananlara  rağmen Barış Harekatı ile Anavatan Türkiye’ye dil uzatanlar, tarihi gerçekleri çarpıtmaya devam ediyorlardı.  

Dış güçler ile  bazı çevreler  Türkiye’yi ‘işgalci’ olarak gösterme çabalarını sürdürmektedir. 

Ancak Kıbrıs’ta esas işgalci, EOKA terör örgütünü organize eden, Akritas Planı’nı hazırlayan, faşist darbeyi gerçekleştiren ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ısrarla bir Rum devletine dönüştürmek isteyen Yunanistan’ın ta kendisidir.”

Tatar, Enosis hedefli 1963 kanlı Noel saldırılarında Kıbrıs Türk halkının, silah zoruyla eşit kurucu ortağı olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nden dışlanırken, ayağa kalkmasını bildiğini, kimsenin tahakkümü altına girmediğini, yönetimler oluşturduğunu, çeşitli evrelerden sonra 15 Kasım 1983’te, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmek suretiyle, bir asırlık özgürlük ve varoluş mücadelesinin taçlandırıldığını kaydetti. 

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Barış Harekatı sonrasında başlayan müzakere süreçlerinde, Federal zeminde bir anlaşmayı, Türkiye’nin garantörlüğünü kaldırmak ve Türk askerini Kıbrıs’tan uzaklaştırmak olarak gören Rum tarafının, eşitliği, yönetimi ve zenginliği Türk tarafıyla paylaşmak istemediğini belirtti.

Rum tarafı siyasi eşitliği reddederken, “sıfır asker, sıfır garanti ve Rum hakimiyetinde üniter bir devlete evrilecek bir çözüm” şeklini ısrarla talep etmeye devam ettiğini belirten Tatar, 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Başbakan ve UBP Genel Başkanı olarak “2 devletli bir çözümü” gündeme getirerek ısrarla savunduğunu ve bu yeni vizyonu büyük bir heyecanla halkı ile paylaştığını söyledi. 

Seçimi kazanmasıyla halkın da destek verdiği yeni bir irade ortaya çıktığını ifade eden Tatar, “Bu başarıyı hazmedemeyenler gerçeği saptırarak dış güçlerin ekmeğine yağ sürmektedirler” ifadelerini kullandı. 

Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin “bu sefer farklı olmalıdır” vurgusuyla kendisini, Rum lider ve üç garantör Dışişleri Bakanlarıyla 27-29 Nisan tarihlerinde Cenevre’ye davet ettiğini ifade eden Tatar, Cenevre’de gerçekleşen gayri resmi 5 artı BM toplantısında bir anlaşma için “egemen eşitlik ve uluslararası statü zemininde, mevcut iki devlet arasında işbirliği öngören çözüm modelini” ilk kez Birleşmiş Milletlere sunduğunu söyledi. 

Bunun “tarihi bir adım ve dönüm noktası” olarak tarihe geçtiğini, bu bağlamda dış temaslar ve Cenevre toplantılarında kendilerine güçlü destek veren, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na sonsuz teşekkürlerini sunan Tatar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Rum tarafının köhnemiş ve ırkçı zihniyeti, Annan Planı referandumunun sonucu ve 2017’de Crans Montana’da yaşananlar, Kıbrıs’ta federal zemine dayalı bir çözümün mümkün olmayacağını ve yaşatılamayacağını açıkça ortaya koymuştur. 

Annan Planı referandumunda ‘hayır’ demelerine rağmen haksız, hukuksuz ve tek yanlı olarak, AB üyesi yapılan Rum tarafı, bu üyeliği de kullanarak, tehdit ve şantaj politikası uygularken, AB’nin buna seyirci kalması da dikkat çekicidir.

Annan Planı ile ilgili referandumda ‘Kıbrıs Türk tarafı evet derse, insan haklarına aykırı ambargolar ile izolasyonlar kaldırılacak’ şeklinde verilen sözler maalesef yerine getirilmemiştir.

Türk tarafı olarak biz; müzakere yolu ile adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir anlaşmadan yana olduğumuzu belirtirken, bunun gerçekleşebilmesi için yaklaşık 60 yıldır var olan gerçek, 2 devletin varlığının kabul edilmesi gerekmektedir.”

Tatar, Cumhurbaşkanı olarak asli görevinin, devleti, egemenliği,  halkın hak ve çıkarlarını korumak, halkını, Rum’un azınlığı yapabilecek bir süreci engellemek ve anavatan Türkiye ile sarsılmaz bağları daha da güçlendirmek olduğunu vurguladı. 

KKTC’nin bir parçası olan Kapalı Maraş’ı açma kararının, yıllardan beridir mallarına ve mülklerine gidemeyen eski sakinlerinin ve hak sahiplerinin mülklerinin iadesini mümkün kılacak, son derece önemli bir açılım olduğunu ifade eden Tatar, bu konuda şunları söyledi:

“Amacımız, buradaki mağduriyeti gidermektir. Kapalı Maraş açılımı, Taşınmaz Mal komisyonu üzerinden mülkiyet haklarına saygılı ve hukuka uygun bir şekilde gerçekleştirilecektir. Bu çerçevede, Bakanlar Kurulumuz tarafından kabul edilen kararla, Kapalı Maraş’ın yüzde üç buçuğuna tekabül eden bölgenin, askeri bölge statüsü kaldırılarak, Maraş açılımımızın ikinci aşamasına geçilecektir. Bu adımla, iade talebiyle başvuran hak sahiplerine, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun bu yönde bir karar vermesine olanak sağlanacaktır. Gelinen bu aşamada, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin; Maraş’ın açılması için almış olduğumuz kararlara verdiği güçlü destek için minnettar olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum.”

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs adası etrafında kıta sahanlığındaki doğal kaynaklara eşit hak sahibi olarak Anavatan Türkiye ile birlikte sahip çıkma kararlığı içerisinde olduklarını ifade etti. 

Mavi Vatanın, Anavatan Türkiye ile aradaki bağları perçinleyen, Doğu Akdeniz’deki ulusal çıkarların korunmasında, hak ve hukukun müdafaasında çok önemli bir stratejik boyut olduğuna işaret eden Tatar, şöyle devam etti: 

“Egemen eşitlik temelinde, Kıbrıs adası etrafındaki hidrokarbon zenginliklerinden yararlanmak konusunda Güney komşumuza, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak yaptığımız iş birliği önerilerimizin, halen masada olduğunu bu vesileyle yinelemek istiyorum.”

Tatar, son bir buçuk yıldır Anavatan Türkiye’nin de desteği ile pandemiye karşı büyük bir mücadele verdiklerini, Dijitalleşme ve yükselen teknolojilerin etkisiyle Covid sonrası dönemde yeni kuralların oluşmakta olduğunu ifade etti. 

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, salgının dünyayı nasıl değiştirdiğini iyi okuyarak, dijitalleşme ile çok daha farklı bir konuma gelebileceğini ifade eden Tatar, Salgın döneminde, büyük bir fedakârlık gösteren doktorlar ve başta sağlık çalışanları ile tüm emeği geçenlere teşekkür etti. 

Tatar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatları iki buçuk ay gibi kısa bir sürede hizmete açılan Acil Durum Hastahanesi ve aşı ile tıbbi malzeme konusunda büyük yardımlarda bulunan Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’ne, şahsı ve halkı adına şükranlarını sundu. Tatar, Anavatan Türkiye’nin desteği ile 500 yataklı, tam donanımlı yeni bir hastanenin yapılması için de çalışmaların süratle sürdüğünü söyledi. 

Cumhurbaşkanı Tatar, “Bu bağlamda Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın, Kıbrıs’ın her sorunuyla tek tek ilgilenmesi, KKTC’nin gelişmesine sektör sektör eğilmesi, tüm bakanların Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki projeleri, Türkiye’deki yatırımlardan ayırmadan titizlikle takip etmesinin Kıbrıs Türk halkı için çok kıymetli ve değerli olduğunu ifade ediyorum” dedi.

Tatar, şöyle devam etti:

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti; turizmde, yüksek öğrenim sektöründe, bilişimde, hafif sanayi hizmetlerinde ve emlak sektöründe, su projesi ile endüstriyel tarım ve hayvancılıkta ileri gitmek için çok uygun koşullara sahiptir. Bugün öğleden sonra Sayın Cumhurbaşkanı ile yapacağımız yeni yatırım projeleri açılışları ve temel atma törenleri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin alt yapısının güçlenmekte olduğunu, bir kez daha göstermekte, istikrarla istikbalimize umutla bakabilmemizin güvencesini oluşturmaktadır. Diğer yandan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne su getirme düşüncesi bazıları tarafından ‘gerçekleşmeyecek bir hayal’ olarak değerlendirilirken, bu hayal 2010 yılında dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla gerçek olmuştur. Anadolu’dan gelen, yıllık 75 milyon metreküp suyun yarısı içme suyu, yarısı da  tarımsal sulamada kullanılacaktır.  Bu çerçevede suyun Güzelyurt ve Mesarya ovalarına akıtılması için 2017 yılında başlatılan KKTC Sulaması iletim Projesi çalışmaları devam etmektedir. Bu arada Güzelyurt ve Mesarya Ovası Ortak Sulama Tüneli  açılmış olup, proje tamamlandığında tarım sektörümüz çağ atlayacak, üretim ve refah artacaktır.”

Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs Türk halkının en büyük gücünün Türkiye Cumhuriyeti olduğu bilincinde olan dış güçler ile içlerindeki bazı çevrelerin, Türkiye ile olan bağları kopartmak için her yolu ve yöntemi büyük bir inat ve ısrarla kullandıklarını kaydetti. 

Ana hedeflerinin ise Kıbrıs Türk halkını yalnız bırakmak ve istedikleri çözüm şeklini empoze ederek dayatabilmek olduğunu ifade eden Tatar, 20 Temmuz Barış Harekâtı’nın 47. Yıldönümünü kutladıkları bugünlerde de Türkiye ile olan bağları kopartmaya yönelik saldırıların ve provakasyonların gündeme getirildiğini gördüklerini söyledi. 

Dikkat çekici olanın ise, bu saldırı ve provakasyonların bir boyutunun AKEL milletvekili tarafından organize edilmesi olduğunu ifade eden Tatar, “Halkımız bunlara karşı dikkatli ve uyanık olmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin desteği olmadan Kıbrıs Türk halkının var olamayacağı unutulmamalıdır.” ifadelerini kullandı. 

İki bayramı büyük bir coşkuyla kutladıkları bu önemli ve tarihî günde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ve heyetini aralarında görmekten büyük bir memnuniyet duyduklarını ifade eden Tatar, şöyle devam etti: 

“Dost ve kardeş ülkelerden aramızda bulunan misafirlerimize teşekkür ederken; kardeş ülke Azerbaycan’dan aramızda bulunan milletvekillerine, Karabağ zaferlerinin bizleri de ne kadar gururlandırdığını, bu vesile ile şahsım ve halkım adına belirtmek isterim. 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramınızı ve mübarek Kurban Bayramı’nızı kutlar, sevgi ve saygılarımı sunarım. Ne mutlu Türküm diyene.”
 
 

Editör: Haber Merkezi