Harmancı, bunlardan 34’ünün direkt direnişçinin kendisi tarafından, 40’ının mekanizma yoluyla, 26’sının sivil toplum veya duyarlı bir yurttaş aracılığıyla, 12’sinin de bir belediye personeli aracılığıyla sığınma evine ulaştığını belirterek, “Bu sayılarla hem Koordinasyon Mekanizması’nın direnişçilerin koruma ve destek mekanizmalarına erişimindeki önemini, hem de toplumsal farkındalık çalışmalarımız ve aile içi şiddet konusunda gerçekleştirdiğimiz personel eğitimlerinin etkisini görebiliyoruz” dedi. 
Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı Mehmet Harmancı, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle açıklama yaptı. Harmancı, LTB Kadın Sığınma Evi’nin işleyişi, yapılan başvurular ve sonuçları ile kadın ve aile içi şiddete yönelik değerlendirmelerde bulundu. 
Harmancı, “sosyal adalete ve insan haklarına önem veren anlayışla” göreve başladıkları günden itibaren toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları için mücadeleyi ve çalışmayı belediye politika ile uygulamalarının merkezine oturtmaya çalıştıklarını kaydetti. 
LTB Kadın Sığınma Evi’nin açılmasıyla sadece Lefkoşa değil tüm ülkeye, vatandaşlık veya muhaceret durumu gibi konularda hiçbir ayrım yapmadan hizmet sunduklarını ifade eden Harmancı, sadece güvenli barınma desteği değil, sığınma evine yerleşmiş olsun veya olmasın şiddetle mücadele eden “direnişçilere”, ihtiyaç duydukları her türlü dış desteği sunduklarını kaydetti. 
Bunun yanında kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin bütünlükçü ve koordinasyon içinde yürütülen bir devlet politikası haline gelmesi için çalışmalar yaptıklarını ve bu amaçla “Aile İçi Şiddetle Mücadele Koordinasyon Mekanizması”nın kurulmasına öncülük ettiklerini ifade eden Harmancı, özellikle Lefkoşa Polis Müdürlüğü altında “Kadına Yönelik Şiddete Müdahale Şubesi”nin kurulması ve bu mekanizmaya müdahil edilmesiyle bu mücadelede çok önemli bir yol kat ettiklerini belirtti.   
Harmancı şöyle devam etti:
“1 Ocak – 24 Kasım 2019 tarihleri arasında LTB Kadın Sığınma Evi’ne gelen toplam destek başvuru sayısı 114 oldu. Bunlardan 34’ü direkt direnişçinin kendisi tarafından, 40’ı mekanizma yoluyla, 26’sı sivil toplum veya duyarlı bir yurttaş aracılığıyla, 12’si bir belediye personeli aracılığıyla sığınma evine ulaştı. Bu sayılarla hem Koordinasyon Mekanizması’nın direnişçilerin koruma ve destek mekanizmalarına erişimindeki önemini, hem de toplumsal farkındalık çalışmalarımız ve aile içi şiddet konusunda gerçekleştirdiğimiz personel eğitimlerinin etkisini görebiliyoruz.
Bu dönemde LTB Kadın Sığınma Evi’ne gelen başvuruların %55’i sığınma evine yerleşme başvurusuydu. Ülkenin tek kadın sığınma evi olması ve kapasitesinin 7 kadın ve 14 çocukla sınırlı olması nedeniyle, barınma başvurularında ‘şiddete uğramış olma’ veya ciddi ‘şiddet riski altında olma’ kriterini ve 2016 yılında Lefkoşa Türk Belediyesi Belediye Meclisi tarafından onaylanan yönergede belirtilen hamilelik, devletin sunduğu sosyal yardımlardan faydalanama, alternatif bir barınma seçeneği olmama gibi öncelik kriterlerini dikkate aldık. LTB Kadın Sığınma Evi, 2019 yılında bugüne kadar 28 kadın ve 36 çocuğa ev sahipliği yaptı. Bu direnişçilerin yeni ve şiddetsiz bir hayata başlayabilmeleri için ihtiyaç duydukları ve talep ettikleri tüm desteklere ulaşabilmeleri sağlandı. 

“CİDDİ BİR EVSİZLİK SORUNU VAR… EVSİZLİK VE AİLE İÇİ ŞİDDET BİRBİRİNİ BESLEYEN OLGULAR”
Sığınma evine yapılan yerleşme başvurularından yaklaşık %56’sı yukarda belirtilen kriterlere uymamalarından, aile içi şiddet değil evsizlik vakaları olmalarından dolayı barınma talepleri diğer dış destekler sunulmak şartıyla reddedilmek durumunda kalınmıştır. Bu da şu anda toplumumuzda ciddi bir evsizlik sorununa işaret etmektedir. Ancak evrensel verilere ve literatüre bakarak biliyoruz ki evsizlik ve aile içi şiddet birbirini besleyen olgulardır. Yine LTB Kadın Sığınma Evi’nin yaptığı saha çalışmalarından yola çıkarak biliyoruz ki bir yandan evsizlik korkusu birçok direnişçiyi şiddet ilişkisi içine çaresizlik duygusuyla hapsederken, diğer yandan da makul fiyatlı alternatif ve güvenlikli barınma imkanı bulma zorluğu sığınma evine giriş-çıkış akışını yavaşlatmaktadır. Bu bağlamda içinde olduğumuz günlerde yeniden gündeme gelen “sosyal konut” meselesinin bu bağlamda da değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Direnişçilerin kayıtlı istihdama geçişiyle kesilen sosyal yardımların barınma/kira desteğine dönüştürülmesi de bu konuda önemli bir katkı olacaktır.
Bir yandan kadına yönelik şiddetle mücadelenin toplumsal ve politik olması gerektiği bilinciyle hareket ederken; diğer yandan bu 25 Kasım’da ‘şiddet varsa, sevgi yoktur’ diyerek kültürel olarak bireysel ilişkilerimizde şiddetin kıskançlık, koruma gibi farklı kisveler altında meşrulaştırılmış olduğunu vurgulamak istedik. Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti sonlandırmak için hem bireysel, hem kurumsal, hem toplumsal mücadele etme gereği bilinciyle hareket etmeye devam edeceğiz.” 

Editör: TE Bilisim