KTÖS, Sağlık Bakanlığı önünde yarın saat 12.00’de basın toplantısı düzenleyeceğini belirtti, ayrıca özel eğitim okullarında çocuğu olan velilere, risk ortadan kalkıncaya kadar çocuklarını okula getirmemeye çağırdı.

KTÖS Eğitim Sekreteri Burak Maviş yazılı açıklamasında, gün geçtikçe artan vaka sayıları göz önüne alındığında, herkesin sağlığının riske atıldığını ifade ederek, özel gereksinimli öğrencilerinin -ailelerinin ve bu kurumlarda bulunan öğretmen ve çalışanların diğer öğrenci-aile, öğretmen ve çalışanlardan farkı olmadığını kaydetti.

Özel eğitim veren kurumların bu şartlarla bulaş riski yüksek bir konumda yüz yüze eğitime devam etmesinin, 1 Ekim’e kadar eğitime verilen arayı herhangi bir bulaşın gerçekleşmesi halinde daha da artırmak zorunda bırakacağını ifade eden Maviş, “Özel eğitim kurumlarının da bu süreç içerisinde uzaktan eğitime başlaması için gerekli yatırımları talep ederken, okulların açık kalma durumu ile ilgili alınmış kararın Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi tarafından yeniden gözden geçirilmesini talep ediyoruz” dedi.

DEĞERLENDİRME RAPORU BAKANLIĞA VERİLECEK

Burak Maviş, KTÖS’ün Özel Eğitim Okulları aracılığı ile Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi’ne hazırladığı raporun yarın Sağlık Bakanlığı’na gönderileceğini de belirterek, raporun özetini şöyle paylaştı:

 “Ülkemizde ilk olgunun resmi olarak bildirildiği 09 Mart 2020 tarihinden bu yana geçen 5 ayı aşkın sürede Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre 12 Eylül itibarıyla toplam 140,284 test yapılmış ve toplam 573 kişi Covid-19 hastalığına yakalanmış, 4 yurttaşımız kaybedilmiş, 243 hastanın ise tedavileri gerek yataklı gerekse pandemi otellerinde sürmektedir. Okulların da içinde yer aldığı birçok kurumu ilgilendiren kapanma stratejisi ve diğer önlemler sayesinde salgın eğrisi Mayıs ayının sonlarından itibaren aşağıya doğru bükülmeye başlamış, bu durum yeniden açılmanın başlatıldığı Haziran ayına kadar sürmüştür.

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nin uyarılarına rağmen ve karantinasız girişlerle hızlı ve kontrolsüz olarak başlatılan yeniden açılma döneminde hasta sayılarında uzun bir yatay seyirden sonra sayılar Temmuz ayından beri artış göstermeye başlamış, özellikle de eylül ayının ilk günlerinden itibaren ise yeniden katlanarak ve yerel bulaş artışındaki aşırı çoğalmalar ile normal kabul edilebilecek olan bulaş hızı/ vaka rakamların üzerine çıkmıştır.

Bu süreçte okulların açılma kararını vermenin önkoşulu salgının kontrol altına alınmış olmasıdır. Salgının yayılma hızı kontrol altına alınmadan verilecek bir açılma kararının hastalığın toplum içinde yayılma hızını artırabileceği bilinmelidir.

Bu bağlamda ülkemizde ilk ve orta dereceli okulların açılması önlemler gereğince ertelenmiş, yalnızca özel eğitim okulları/merkezleri kapatılmamış ve hizmet sunmaya devam ettirilme kararı alınmıştır.

Özel gereksinimli bireylerin eğitimi için yakın temas kurmak ve birebir ilgi esastır. Bu salgında en önemli korunma maske, hijyen ve sosyal mesafedir. Okulların açık kaldığı bir hafta içerisinde maske takma, hijyen kuralları, sosyal mesafe ve taşımacılıkla ilgili riskler gözlemlenmiştir.”

Maviş, gün geçtikçe artan vaka sayılarının, öğrenciler ve öğretmenlerin sağlığını ve güvenliğini riske attığını ifade ederek, alınan kararın yeniden gözden geçirilmesi için görüşlerini şöyle belirtti:

ÖZEL GEREKSİNİMLİ ÖĞRENCİLER AÇISINDAN MEVCUT RİSKLER

“Korona salgını, biyolojik etkileri olduğu kadar çocuğun yakın çevresinde yaşanan kaostan dolayı mevcut özel gereksiniminin dışınd.a abartılı ek psikolojik ve davranışsal sorunlara da sebep olmaktadır.

Bulaşan sadece virüs değil, aynı zamanda toplumsal travmanın çocuk üzerinde yarattığı aşırı fobik reaksiyonlar, depresyon, takıntı ve aşırı saldırganlık gibi yıkıcı davranışlar artmaktadır.

Pandemi sürecinde özel gereksinimli öğrencilerimiz, öğrencilerimizin aileleri, özel eğitim öğretmenlerimiz ve okul personeli için risk oluşturacak faktörler

Özel gereksinimli öğrenciler maske takmakta zorluk yaşamaktadır. Maske takmaya zorlandıkları zaman yıkıcı problem davranışların artmaktadır. Bu bağlamda, gerek otobüste gerek okulda/ sınıfta maske takmayan öğrenciler (ağız salgısı, tükrük vs. ile) virüs açısından bulaş riskini arttırmaktadır.

Öğretmenlerin takmakta oldukları maske, siper, eldiven ve önlükler çocuklarda korku, panik ve endişeye yol açmakta ve huzursuz olmalarına öfke, korku nöbeti geçirmelerine neden olmaktadır.

Maske takmada problem davranışların yanı sıra, birebir eğitim esnasında maskeden kaynaklı öğretmenin jest ve mimiklerinin göremeyen öğrencide taklit becerilerinde gerileme, model almada zorluk yaşanma ortaya çıkabilmektedir.

Özellikle okuma yazma ve dikte çalışmalarında, ses çalışmalarında, işitme yetersizliği olan öğrencilerimizin dudak okumalarında, jest ve mimiklerin önemi fazla iken maskeli eğitim bu durumu oldukça zorlaştırmaktadır.

Tuvalet eğitimini tamamlamamış olan öğrenci velilerinin okulda bulunma isteği bulaş riskini arttırmaktadır.

Özel eğitimde akademik becerilerde de çoğunlukla fiziksel temas gerekmekte ve öğrenci ile öğretmen yüz yüze değil neredeyse deyim yerindeyse ağız ağıza mesafede eğitim sürdürmektedirler. Bu da sosyal mesafe kurallarının maalesef uygulanamadığı gerçeğini yansıtmaktadır.

Ders sırasında veya serviste öğrencilerin birbirlerinden uzak olması için temas kontrolünün sağlanmasının zorluğu, birbirlerinden yiyecek ve/veya eşya alışverişini kısıtlamanın zorluğu öğrencilerin birbirlerine virüs bulaştırma riskini kaçınılmaz şekilde arttırmaktadır.

Öz bakım becerilerinde ‘el-yıkama’, diş fırçalama, beslenme ve temizlik becerilerinin öğretimi genellikle fiziksel yardım ile çalışıldığı için öğrencilerimizle temas kaçınılmazdır. Bu durum bulaş riskini arttırmaktadır.

Eğitimde yaşanan bireysel farklılıklardan dolayı kalem tutma becerisi olmayan öğrencilerde ve kas çalışması gereken (oyun hamurları, ipe boncuk dizme çalışmaları vb.) becerilerde kullanılan materyallerin okul bütçesinin yetersizliğinden dolayı sınırlı materyal kullanımı hem akademik hem de virüs bulaşı açısından çift taraflı eksiklik ve sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu materyallerin hijyeninin tam anlamıyla sağlanamaması, (okul bütçesi yetersizliği, temizlik ürünlerinin bakanlık ve/veya bağışçılar yoluyla sağlanmasından dolayı yaşanan stok güçlüğü) ve ailelerin bu ürünlerin temini için gerekli mali desteği sağlama amaçlı işbirliğine girmek istememesi, her öğrencinin en azından kendi materyalini getirememesi de bulaş riskini ciddi şekilde arttırmaktadır.

Problem davranışların yanı sıra doğru davranışlarda sosyal pekiştirmeye alışık olan öğrencilerimizin, doğru davranışlar sonrasında öğretmenlerin ‘Çak’ gibi sosyal pekiştireçleri kullanamaması ve mesafeli duruşu öğrencilerde psikolojik bir boşluk yaratmakta, yetersizlik hissi uyandırmaktadır.

Okullarda bireysel eğitim yapmanın devlete sağlayacağı taşımacılık yükü, (aynı zamanda bu çocukları getiren servislerin çocuklar indikten sonra okul çıkış vaktine değin normal taşımacılıkta da 1-2 sefer yaptığı göz önüne alındığında) okul ortamına getireceği virus bulaş riskinin yüksek olması

Ailelerin Koronavirus önlem şartlarını ne derece yerine getirdiğinin takibinin zor olması, ve hijyenik ortamlarda bulunup bulunmadıklarının bilinememesi bulaş riskini arttırmaktadır.

Ailelerin çalışma koşullarının, iş ve sosyal yaşamlarındaki temas riskinin tam olarak tespitinin zorluğu tehlikeyi arttırmaktadır.

Ailesinde veya yakın çevresinde yurt dışı seyahati yapmış veya yurt dışından gelmiş birilerinin olup olmadığının ancak veli bildirirse (veya tesadüfen) öğrenileceği, o vakte kadar ise temaslı olacak öğrencinin hem öğretmenlere hem okul personeline hem de diğer öğrencilere bulaştırma riskini kontrol etmenin imkansızlığı ciddi bir tehlike arz etmektedir.

Özel gereksinimli çocuk hastalığa yakalanma ve temaslı olma durumunda karantina uygulamasına veya tedavi sürecine uyum sağlayamayacağı ve bireysel olarak bu süreci geçiremeyecektir.

Sosyal uyum ve kaynaştırma amaçlı yarı zamanlı başka okullarda veya açık olup hizmet veren “özel özel eğitim kurumlarında” da bulunan birtakım öğrencilerin her iki okulda da risk altında olduğu ve aynı riski diğer okullara da taşıma (asemptomatik) ihtimali de önemli derecede tehlike yaratmaktadır.

Çocuğun okulumuz dışında gitmiş olduğu “özel özel eğitim merkezlerinde” hijyen kurallarının ne şekilde uygulandığı bilinmemekle birlikte bahsi geçen tüm riskler o kurumlar için de geçerli ve aynı oranda tehlikeli ve öğrencilerin temas ettikleri kişilerin takibinin bu bakımdan imkânsızlığı bulaş riskini kat ve kat arttırmaktadır.

Gerek özel gerekse devlet bünyesinde hizmet veren özel eğitim okullarındaki öğretmenlerce / personelce de bağışıklık sistemi düşük olan özel gereksinimli öğrencilere virüse bulaştırılma riski eşit derecede yüksek ve aynıdır.”

Editör: TE Bilisim