Kuzey Kıbrıs’ta ilk Kovid-19 vakasının görüldüğü tarihten bugüne 365 gün geride kaldı.

İlk vakanın görüldüğü tarih olan 10 Mart 2020’den bir gün önce ise Dünya Sağlık Örgütü’nün hastalığı küresel salgın diğer bir ifade ile pandemi ilan etmesinin ardından tehlikenin ve tehditin boyutu ortaya çıktı.

Alman bir turistte saptanarak Kuzey Kıbrıs’ta da varlığı somutlaşan Kovid-19 ile mücadelede KKTC bir yılı geride bıraktı.

Geçen 365 günde 24 vaka hayatını kaybederken 3 bin 285 kişinin tedavisi başarı ile tamamlandı.

3 hastanın yoğun bakım ünitesinde tedavisi devam ederken virüsü saptamaya yönelik bir yılda 596 bin 215 test yapıldı.

Anavatan Türkiye’de ise vaka sayısı 2 milyonun üzerine çıkarken 29 bin 160 can kaybı yaşandı.

Güney Kıbrıs’ta ise bugüne kadar 233 kişi Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybederken vaka sayısı 38 bine yaklaştı.

Dünya genelinde ise Kovid-19 sonucu hayatını kaybedenlerin sayısı 2 milyon 6 yüz bini  aştı.

Kovid-19 ile geçen 365 gün sonunda ülkenin tüm kesimlerin son bir yılın muhasebesini yapması toplumsal bir sorumluluktan öte bir zorunluluk.

Tüm yaşananlar bir yana tek bir gerçek var ki, geride kalan 365 günde toplum vicdanında en tepeye mücadelede özverili çalışarak en yüksek risk grubunda bulunan sağlık çalışanları ile Ankara’dan bir başkası değil.

Sınıfta kalanlar ise kısır tartışmalardan bir adım öteye gitme becerisini ortaya koyamayan ve 365 günü Kovid-19 üzerinden sadece ve sadece siyaset yapmak ile geçiren Hükümetler, muhalefet partileri ve aktif mücadeleye katılmadan siyasete alet olan veya olmak isteyen meslek örgütlerinden başkası değil.

Bugüne kadar anavatan Türkiye 100 bin doz Sinovac marka aşı gönderirken, AB’den sadece 10 bin 570 doz aşı KKTC’ye ulaştırıldı.

Avrupa Birliği tarafından neden az sayıda aşı gönderildiği ise sorgulanması ve tarihin tozlu raflarında kalmaması gereken bir “samimiyetsizlik ve ikiyüzlülük” örneği olarak toplumsal hafızada yerini aldı.

Güney Kıbrıs’a gönderilen aşı miktarı göz önünde tutulduğunda Kuzey Kıbrıs’a 7’ye 1 oranında aşı verilmesi düşündürücü olmaktan öte AB için utanç kaynağı olmalı.

Bin bir zorlukla geride kalan Kovid-19 ile geçen 365 günde doğru yapılan şeyler ile birlikte yapılan yanlışlar da hep tartışma konusu oldu, hala daha da olmakta.

Ancak yapılan yanlışların da ana kaynağı ise geçen sürede göreve gelen Hükümetlerin, muhalefet partileri ve meslek örgütlerinin Kovid-19’a dair partiler üstü ortak akılda buluşma becerisi ve olgunluğunu ortaya koyamamasından başka bir şey değil.

Ve, Kovid-19 ile geçen 365 gün tek bir şeyi bir kez daha ortaya koydu.

Ankara olmasaydı, tüm gücü ile anavatan Türkiye Kıbrıs Türk’ünün yanında olmasaydı daha yıkıcı ve felaket dolu bir yıl geride kalacağı ise diğer bir gerçek.

Pandemi hastanesi, PCR testleri, solunum cihazları ve aşılar ile Kıbrıs Türkünün yardımına koşulsuz koşan Ankara’nın tarihsel sorumluluğunu bir kez daha yerine getirmesini, toplum vicdanı ile ters düşmemek ve realiteyi kabul etmek adına artık tüm kesimler alkışlamalı ve yok saymamalı.

AB veya başka bir ülke düşmanlığına dair sığ yorumlardan kaçınarak söylenecek tek bir şey var geriye; bir kez daha anlaşıldı ki “bizim bizden başka dostumuz yok.”

Ve, geride kalan 365 günde, alkışlar Kovid-19 ile söylemde değil sahada savaşan sağlık çalışanlarına, sonsuz minnet ise anavatan Türkiye ile Ankara’dan başkasına değil.

Editör: TE Bilisim