Yakın tarihten başlayarak sağ partiler Kuzey Kıbrıs’tan çıkan Annan Planı referandum sonucuna göre, sol partiler ise Güney Kıbrıs’tan çıkan referandum sonucuna göre politikalarını yeniden gözden geçirmek ve yeni açılımlar yapmak zorunda.

Kıbrıs Türk sol’u ve sağ’ının bunalımı değişimi ve toplumu anlamada direnç gösterme ve değişen toplum karşısında kendilerine bir rol bulmaktaki başarısızlıklarından kaynaklanacak.

Kıbrıs Türk sol’u romantik/idealist amaçlarından vazgeçmeden siyasi rejimin dışında kalarak rejimi tanımama ve değiştirme özlemini hala daha içerisinde barındırdığı oranda, Kıbrıs Türk sağ’ı ise geçmişe bağlı kalarak geleceği kurma rolünü üzerine almamakta direndiği ve Kıbrıs sorununun çözümü iradesini sol’un tekeline terk ettiği oranda başarısızlığa uğrayacak.

Günümüzdeki toplumsal yapı ise geçmişi unutmadan fakat geçmişe saplanıp kalmadan geleceği kurmayı bizlere dayatmakta.

Günümüzde toplumsal iyiyi ve ideali bulmada yeni siyasi iradenin karşısındaki toplumsal siyasî yapı politik gücü ve görüşü homojen olarak algılayıp her seçimde aynı partiye oy veren yurttaş profili giderek sosyal erezyona uğramakta.

Kararsız/partisiz oyların yüzde 20’lerin üzerine çıkması ise böylesi bir olgunun en büyük kanıtı.

Kıbrıs Türk toplumu, millî mücadelesine ve devletine sahip çıkmakla birlikte yıllardan beridir süre gelen statükoya - siyasî rejim anlamında değil devlet ve kamu yönetiminin doğru yönetilmemesi anlamında kullanılmıştır - ideolojik farklılıklar olmasına rağmen tepki duymaya başladığını Kıbrıs Türk sağı ve özellikle de Ulusal Birlik Partisi’nin tavanı ve kadroları görmek zorunda.

Kıbrıs Türk siyasetine ve Kıbrıs Türk toplumunun milli davası ile var olma mücadelesinde misyonunu sürdürmek zorunda olan ise en örgütlü ve merkez sağın büyük partisi olması nedeniyle UBP’den bir başkası değil.

Ancak toplumsal yapı ve konjonktür UBP kadrolarına ve özellikle parti tavanına daha açık bir ifade ile UBP’nin seçilmişlerine yeni şeyler söylemeyi dayatmakta.

Ve KKTC’nin varlığını sürdürmesi karşısında iyiye doğru değişme zorunluluğunun hayat bulmasının olmazsa olmazı ise UBP’nin değişiminden başka bir şey değil.

Kıbrıs Türk sağı’nın 2005 sonrasında geleceğe dair bir vizyon neden ortaya koyamadığının özeleştirisini yapmalı, UBP.

UBP tavanının seçimden seçime nutuklardan öte gidemediği de acı da olsa gerçek.

Hükümete geldiğinde koltuk kavgası, kim Bakan olacak kavgasından başka da bir şey göstermedi, Kıbrıs Türk sağının en büyük partisi.

Çok başlılık ve çok “Başkanlılık” ! ile geçen 15 sene sonra bile, akıl tutulması ve lider yokluğunun cezasını tüm topluma çektiren bir Kıbrıs Türk sağı, bu toprakların kaderi olmamalı.

Ve bugün daha iyi anlıyor Kıbrıs Türk’ü, sloganlar ve süslü açıklamalar ile siyaset yaptığını, ülkeye hizmet ettiğini zannedenlerden başkası değildir, bu topraklara da, Devlete de, geçmiş ve geleceğimize de en büyük ihanet içerisinde olanların, onlar olduğunu.

Anavatan Türkiye ile birlikte ayni dili konuşan ve Devlet’e gerçekten sahip çıkan yeni bir UBP ile yeni KKTC mümkün.

Adil bir çözümün anahtarının da doğru yönetilen güçlü ve adil Devlet yönetimi ile KKTC olduğu vizyonunu icraat’a dönüştürmek zorunda UBP.

Geçmişi sömürmek ve geleceği de umut kapısı yapmak olan zihniyetlerin esiri olmamalı artık UBP.

Ve eğer KKTC değişmeli ise artık, önce UBP değişmeli.

Editör: TE Bilisim