1878 yılı.

Kıbrıs Türk’ünün İngiliz’in çizmesi altında geçirdiği karanlık günlerin başlangıcı.

İngilizler ile Akdeniz’in şımarık çocuğu Rum’un insafına bırakılmış, bırakılmak zorunda kalınmış, Kıbrıslı Türkler..

Türk Bayrağı asmak ve bulundurmak yasak.

Mücadelesinin yüzyıla yakın süreciğini bilmeden karanlık günlere direnerek asla özünden vazgeçmeyerek Türklüğünü unutmadı Kıbrıs Türk’ü.

1915 yılı.

Kıbrıs Türk’ canı pahasına, İngilizler tarafından Kıbrıs’taki esir kamplarına Çanakkale’den getirilen Türk askerlerini kaçırıp, sakladı.

Anadolu’nun, anavatanının emaneti olan Türk askerlerinin Anadolu’ya kaçak yollardan dönmelerine yardım etti.

Milli tiyatrolar yazıp, gizli gizli oynatarak, oyunlardan toplanan parayı Kurtuluş Savaşı’na katkı için Anadolu’ya gönderdi…

Anadolu’ya gidip Kurtuluş Savaşı’nda canını anavatanına feda etti..

İngiliz sömürge yönetimine sosyal etkinlikler adı altında izcilik dernekleri ve futbol kulüplerinin kurulmasını kabul ettirerek, izcilik ve futbol faaliyetleri gölgesinde yeni nesillere Türklük ve İslamiyet’i anlatarak, tarihlerinden ve geleceklerinden kopmamalarını sağladı…

İngiliz sömürge döneminin sona ermesi ile mücadelesini canını vererek Rum’a karşı sürdürdü.

1964 yılı.

Geleceklerini, sağ görüş veya sol muhalif duruşlarını bir kenara bırakıp, üniversite eğitimini boş vererek Erenköy’de destan yazdı bu toplumun genç kuşakları…

455’i yurtdışından gelen ve 290 Erenköy yerlisi olmak üzere 745 Kıbrıslı Türk, ağır silahlar ile donatılmış 2000 kişilik Rum Milli Muhafız ordusuna karşı Erenköy’ü kahramanca savunmaları bir destan değil de, nedir?

Eczacılık eğitimini yeni bitiren ve ailesine haber vermeden Erenköy’e koşan ve hala daha nasıl olduğu üzerinde sır perdesinin aralanmadığı Erenköy’ün Yunan savaş uçaklarınca bombalanması sırasında şehit olan Mehmet Mazhar (Eray) ve ay-yıldız uğruna toprağa düşüp şehit olan niceleri ile gazi olanlar, Erenköy Direnişinde kahramanlıkları ile Kıbrıs Türkü’nün kaderini değiştirdiler.

Türk kamuoyu belki bilmez, belki unutmuştur ama bu topraklarda her sol düşünce vatan haini değildir.

İspatı, bir avuç vatan toprağı olan Erenköy’dür.

Türkiye’nin de desteği ile Erenköy’de Çanakkale gibi destan yazdı sağcısı ile solcusu ile kahraman Kıbrıs Türk’ü.

1974 yılı.

Anavatan geldiğinde Kıbrıs Türkü’nü yatağın altında saklanırken bulmadı.

Son mermisini mevzide sıkarken yetişti Anadolu… Omuz omuza bugünleri var etti Mücahit ile Mehmetçik.

Kıbrıs Türk’ü, Kıbrıs Barış Harekatı’nda Erenköy’de olduğu gibi solcusu sağcısı birlikte savaştı Rum’a karşı.

Ve elbette sadece birkaç örnek olay ile de sınırlandırılmamalı Kıbrıs Türk’ünün mücadelesi.

1878 yılından 1974’e kadar geçen 96 yıl boyunca Kıbrıs Türk’ü canını ve malını feda ettiği binlerce saldırıya karşı Türklüğü için direndiğini tarih kitapları ve arşivler de yerini korumakta.

2005 yılı.

Annan Planı Referandumunda yine Ankara’nın ortaya koyduğu iradeye uydu Kıbrıs Türk’ü.

2005 referandum sonrasında Kıbrıs Türk toplumu içerisinde “evet” e dair ortaya çıkan güçlü toplumsal eğilimi yanlış yorumlayarak siyasi eşitliği ve Garantörlüğü tartışmaya açanlara 5 senecik sonra sandıkta tokat atanın da Kıbrıs Türk’ü olduğunu unutmamalı Ankara.

Tıpkı 2015-2020 yılları arasında Kıbrıs Türk’ü ve Türkiye’nin kırmızı çizgilerini için tartışma zemini yaratan eski Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın seçimleri kaybederek yerini anavatan ile ayni dili konuşan Ersin Tatar’a bırakmasında ortaya koyduğu irade ile Kıbrıs Türk’ü geçmişine ve geleceğine sahip çıktığının mesajını tüm dünyaya verdi.

Ve Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanlığı seçilmesinin ardından Ankara’dan yapılan bazı açıklamalar Kıbrıs Türk’ünün vicdanında yara açmaya gebe.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a oy vermeyen yüzde 48.5 oranında kesimin Türk düşmanı olduğunu ima eden veya Türk olanların oyları ile yeni Cumhurbaşkanının seçimleri kazandığına dair açıklamalar Kıbrıslı Türk toplumu içerisinde yeni bir huzursuzluğun kaynağı olmak üzere.

Kıbrıs Türk solu içerisinde Türkiye düşmanlığı üzerinden kurguladıkları siyasi duruş ile aşırı uçlarda duran bir azınlığın mevcudiyeti de bir gerçek ancak her muhalif duruş’u ihanet içerisinde olan hain olarak kabul etmek vicdanen bir kez daha düşünülmesi gerekli bir olgu.

Kıbrıs Türk’ünün yüzyıldan fazladır ortaya koyduğu mücadele ve irade sayesindedir bugün Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin hakkını sürdürmesi ve bu topraklarda Türklüğün devamı.

Her türlü eleştiri yapılabilir Kıbrıs Türkü’ne ama tek bir şey söylenemez, hainlik ve Türk olmadığı suçlaması yapılamaz..

Çünkü Anadolu’ya ihanet etmeyen tek topluluk bir avuç Kıbrıs Türk’ü olmuştur tarih boyunca…

Erenköy’ü unutarak, Mehmetçiğin 1974’te gelişine kadar Kıbrıs Türkü’nün mücadelesine bakmadan, bir üst bakış ile Kıbrıs’ı anladığını zannetmek en basit ifade ile fotoğrafın tamamını görememek ve Kıbrıs Türk’ünün tarihi ile varlığına ihanet etmektir.

Kıbrıs Türkü, 1878 yılından beri bu topraklarda Türklük ve İslamiyet’in yok olmaması için çok büyük bedeller ödemiştir, bir gün bile yaptığı mücadeleden de pişman olmadan.

Anavatan Türkiye, uluslar arası hukuka dayanarak gerçekleştirdiği 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile ada’ya ayak bastığında, sağcısı ve solcusuyla birlikte mücahit Kıbrıs Türkünü yatağın altında saklanırken bulmadığını, Türk bayrağının yere düşmemesi ve bu toprakların Yunan adası olmaması için son mermisini sıkarken Mehmetçiği bağrına bastığını, Ankara ve Türk dış politikasına yön verenler unutmamalıdır.

Küçücük bir kesimin hadsiz açıklamalarını Kıbrıs Türk’ünün yüzde 48.5’ine ve Kıbrıs Türk solunun bütününe mal etmek, en yakınımız tarafından en uzaktan anlaşılmak değil de nedir?

Kıbrıs Türk toplumu vicdanında yaralar açan benzer açıklamalar eksik enformasyon mudur, yanlış ve keyfi bilgi akışı mıdır bilinmez ancak Anadolu ve Kıbrıs’ın kuzeyi birbirine resmi açıklamaların gölgesinde hem bu kadar yakın hem de bu kadar uzak olmaya dur demeli.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türk Dışişleri ile diğer resmi yetkililer, 92 yıllık mücadelesi ile Kıbrıs Türk’ünü değerlendirmeli.

Kıbrıs Türk’ü tarih boyunca ortaya koyduğu mücadelesinin Ankara tarafından yok sayılmasından veya görmezden gelinmesinden yara almakta.

Osmanlı İmparatorluğu ihanet çemberi ile yanıp dağılırken Kurtuluş Savaşı’nda ve sonrasında Kıbrıs Türk’ü Anadolu’ya ve tarihine asla ihanet etmedi…

Ve unutulmamalı Anadolu sadece, Kıbrıs Türk’ünden hainlik görmedi..

Ankara, Kıbrıs’ta ortaya koyduğu mücadeleyi unutarak ve yok sayarak ihanet etmemeli, Kıbrıs Türk’üne.

Kıbrıslı Türklerin Ankara’dan görmek istediği ve psikolojik olarak hissetmeye en çok da ihtiyacı olan tek şey ise anavatan Türkiye tarafından Kıbrıslı Türklerin bir stratejik ortak ve kader birliği olan bir kardeş Devlet olarak görülmesi.

Ankara ve Lefkoşa’nın ise hem bu kadar yakın hem de bir o kadar uzak olabilmeyi başarmaktan vazgeçmesi ise tarihsel bir sorumluluk ve belki de hiç bitmeyecek bir ödev.

15 Kasım Cumhuriyet Bayramı törenleri dönüm noktası ve yeni bir dönemin habercisi olmalı.

Editör: TE Bilisim