ÜTK kısa adı.

Kurucu Başkanı Mehmet Ali Talat’ın olduğu Kıbrıslılar Öğrenim ve Gençlik Federasyonu’nun (KÖGEF) devamı niteliğinde olan öğrenci örgütünün açık adı ise;

Üniversite Temsilciler Konseyi.

KÖGEF ve ÜTK’nın işlevlerinden biri de kimlerin CTP milletvekili veya bürokrat olmaya hak ettiğini de belirleyen bir süzgeç görevi görmesidir denilse iddialı bir yorum olmaz.

KÖGEF, ÜTK ve ardılı KGP’nin diğer bir işlevi ise sessiz ve adı konmamış yazılı olmayan gizli bir kural olan “CTP’li olunmaz , CTP’li doğulur” ilkesinin vücut bulduğu çatı olmasından başka bir şey değil.

1986-1999 (bazı kaynak kişilere göre 2000) yılları arasında faaliyet gösteren Üniversite Temsilciler Konseyi’nin (ÜTK) faaliyette olduğu dönem içerisinde çıkardığı derginin adı ise Üniversiteli Genç Kıbrıslı.

Dergi içerisinde ÜTK’nın ilkeleri ise  “bağımsızlık, barışçılık, demokratiklik, toplumculuk ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni kabulü” olarak sıralanır.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin ruhu ve karakteri olarak ikinci maddesinde vurgulananHerkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasal ya da herhangi bir başka inanç, ulusal ya da toplumsal köken, varlıklılık, doğuş ya da herhangi bir başka ayrım gözetilmeksizin bu Bildiri'de açıklanan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir….”  ilkesi ile çelişen uygulamalar ve kararlar 1990’lı yılların sonunda ÜTK içerisinde görüş ayrılıklarının nedenlerinden biri olur.

Çünkü ÜTK’nın ilkeleri olan “bağımsızlık, barışçılık, demokratiklik, toplumculuk ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni kabulü”nü harfiyen kabul eden ve sosyalist bir siyasi düşünceye sahip olan bazı bireylerin öğrenci örgütünün süreli yayını olan Üniversiteli Genç Kıbrıslı dergisine fikir yazısı yazma talepleri engellenir.

Fikir yazısı, şiir, karikatür vb üretimleri yayın kurulana vermek isteyenlerin engellenme ve sansüre uğramalarının nedeni ise tek kelime ile açıklanır ;

Çünkü onlar Türkiyeli.

Çünkü onlar Türk.

Bugün Kıbrıs’ın kuzeyini memleket olarak gören 1974 sonrasında Kıbrıs’a göç eden Türkiye kökenli insanlarımıza yönelik Kıbrıs Türk solu içerisindeki egemen bakışın nedenlerinden biri ise o günlerde ÜTK içerisinde egemen olan zihniyetin temsilcilerinin bugün milletvekili olarak Meclis çatısı altında olması veya devletin çeşitli kademlerinde görevlerde bulunmaları yanında sol partilerin organlarında aktif siyaset yapmalarından başka bir şey değil.

Türkiyeli sosyalist bir bireyin sırf Türk olduğu için ÜTK’nın dergisine yazı yazmasını engelleyen zihniyet dün evrensel değerler ve demokratiklik ilkeler ile çelişmesinin bugünkü karşılığı ise ayni zihniyetin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde özellikle İskele bölgesinde yaşayan Anadolu kökenli insanlarımızın siyasi tercihlerine saygı göstermeme, saldırma ve suçlamalarda bulunmasında yine karşımıza çıkmakta.

Halbuki Annan Planında Kıbrıs’ın kuzeyinde evet çıkmasının en önemli itici güçlerinden olan veya 5 yıl önceki Cumhurbaşkanlığı seçimlerin kazananı sol aday’a verdikleri oylar ile destek olan Anadolu kökenli insanlarımız dün iyi ve istenen iken bugün Kıbrıs Türk solu tarafından kötü ve istenmeyen olarak ilan edilmelerinin ne demokratiklik ile ne de insan hakları evrensel bildirgesi ile en önemlisi de sol değerler ile yakından uzaktan ilgisi var mı?

Var mı bir faydası 1974 sonrası vatandaş olan insanımız ile Kıbrıs Türk’ünü karşı karşıya getirmenin?

Ötekileştirmek sol değerlerin hangisi ile bağdaşır?

Hümanizm ve sol değerler ihanet etmek değil midir yapılan ayrımcılık?

Ve elbette KÖGEF ve ÜTK ile ardılı KGP içerisinde politika üreten her bireyin çağımıza yakışmayan böylesi bir zihniyette olduğunu iddia etmek haksızlık olacaktır ancak bir gerçek var ki CTP ve TDP ile diğer yapıların temsil ettiği Kıbrıs Türk sol’unun hümanist, evrensel, demokratik, barışçı, toplumcu ve diğer sol değerlerin gerçek anlamlarını teoriden pratiğe samimiyetle indirmesi memleket dediğimiz ve hepimizin olan bu topraklara karşı kutsal bir ödev ve tarihsel bir sorumluluk olmalı.

Dün, Türk olduğu için sosyalist birinin şiirini bile yayınlamaktan hicap duyan ideolojik önyargılı ve egosantrik sol düşüncenin bugün, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde özellikle İskele bölgesinde sandıktan çıkan iradenin sahiplerine saldırmaktan önce yapması gereken tek şey ise  (kabul etmek ne kadar acı ve zor da olsa) parti adayları Tufan Erhürman’ı neden yeteri kadar ve ne sebeple desteklemediklerinin özeleştirisini yapmaktan başka bir şey değil.

Prangalarını kıramayan sol ise “ikiyüzlülüğünü” sürdüredursun çelişkilerinden kurtulamayan Kıbrıs Türk solu ise evrensel değerler ve sol kültürün gerisinde kalmaya mahkum.

Ve CTP, TDP ile diğer yapılarının içerisinde yer bulmaya devam eden ve sol politikalara yön veren böylesi bir sol düşünce artık bu toprakların ve Kıbrıs Türk’ünün kaderi olmamalı.

Editör: TE Bilisim