Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs konusu ile ilgili düzenlenen çalıştayda, Güney Kıbrıs’taki ekonomik sıkıntının iki tarafın yararına olabilecek bir fırsat olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, adanın etrafında bulunacak doğal gazın boru hattı ile Türkiye’ye tahliye edilmesi olasılığının, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumlar için bir kazan-kazan ortamı yaratabileceğini belirtti.

Eroğlu ayrıca, çıkarılacak doğal gazın Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından kurulacak bir fona yatırılması ve daha sonra borç karşılığı söz konusu fon teminat gösterilerek bono verilmesinin kabul edilemez bir durum yaratacağını vurguladı.

Eroğlu, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Kuzey Kıbrıs Kampusu (ODTÜ KKK) Akdeniz Araştırmaları Çalışma Grubu tarafından organize edilen “Kıbrıs Sorununa İlişkin Vizyon Çalışması” konulu çalıştayın açılışına katıldı.

Kültür ve Kongre Merkezi’nde yarın da sürecek toplantının bugün yer alan açılış oturumuna İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Başbakan İrsen Küçük de katıldı.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu konuşmasında, günlük yaşamı iyileştirmeye yönelik çalışmalar yürüten teknik komitelerin başarılarına da değindi.

Eroğlu, çok dinamik bir süreçten geçildiğini, ada ve bölge üzerindeki dengelerin sürekli değiştiğini, Türk tarafının ise yaşanan değişikliklere göre yeni politika ve stratejiler saptamak zorunda olduğunu ifade etti.

Yaşanan gelişmelerin çalıştayı bir o kadar daha önemli kıldığını belirten Eroğlu, çalışmada üretilecek fikirlerin Kıbrıs Türk tarafına ışık tutacağını söyledi.

Kıbrıs Türk tarafının görüşmeler yoluyla, adil, kalıcı ve iki halkın hür iradesiyle ulaşacağı bir uzlaşı istediğini kaydeden Eroğlu, bu yönde bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da elinden gelen her türlü çabayı göstereceğini kaydetti.

Eski Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon ile toplam beş kez üçlü görüşme gerçekleştirdiğini ve zirvelerin tümüne sonuç alıcı öneriler götürdüğünü kaydeden Eroğlu, “Ancak, karşımızda bize sürekli olarak ‘Rum Ulusal Konseyi’nden ve ‘ohi’lerden bahseden bir tutum bulduk. Sayın Hristofyas, çeşitli bahanelerin arkasına sığındı ve bu zirvelerden sonuç alınamamasını bir başarı olarak takdim etti” dedi.

GÖRÜŞMELERİN DURMA NOKTASINA GELMESİNİN NEDENİ…

Ocak 2012’de yer alan son zirvenin ardından liderler arası görüşmelerin durma noktasına geldiğine işaret eden Eroğlu, bunun nedeninin ise Kıbrıs Rum Lideri Hristofyas’ın, Rum Ulusal Konseyi’nin “zaman takvimine, hakemliğe arabuluculuğa ve garantörlerin de katılacağı çok taraflı bir toplantıya karşı duruşu kararını” zirvede de sürdürmesi olduğunu belirtti.

KAYDEDİLEN GELİŞME KIBRIS TÜRK TARAFININ PROAKTİF POLİTİKASININ SONUCU

Ümitlerin tamamen kaybolmaması adına, Türk tarafının önerisi üzerine her iki tarafta günlük yaşamı iyileştirmeye yönelik teknik komitelerin çalışmalarını sürdürdüğünü ve sınırlı da olsa başarı elde edildiğini ifade eden Eroğlu, bunun en somut örneklerinden birisinin de KKTC’nin ve insanlığın önemli kültürel eserlerinden Apostolos Andreas Manastırı’nın restorasyonu konusunda atılan adım olduğunu kaydetti.

Eroğlu, “Bu konuda kaydedilen gelişme, Kıbrıs Türk tarafının inisiyatif alıcı, proaktif politikasının bir sonucu olmuştur. Rum Ortodoks Kilisesi’nin finansman konusunda sergilediği olumsuz tutum ve Kıbrıs Rum tarafının bunun arkasına saklanarak, gerek Kıbrıs Türk tarafı gerekse BM Kalkınma Örgütü (UNDP) ile bu konuda işbirliğine gitmeyi reddetmesi yüzünden bir sorun haline gelen restorasyon çalışmaları, Kıbrıs Türk tarafının finansmanı kendisinin karşılayacağı şeklindeki açıklamasıyla aşılmıştır” dedi.

UNDP’nin finansman sağlama konusunda Kıbrıs Türk Vakıflar İdaresi ve Rum Ortodoks Kilisesi ile ayrı ayrı ve eşzamanlı anlaşmalar imzaladığını belirten Derviş Eroğlu, restorasyonun gerçekleşmesi doğrultusunda çalışmaların devam ettiğini kaydetti.

GÜNLÜK YAŞAMI İLGİLENDİREN KONULARDAN GELİŞMELER KAYDEDİLEBİLİR

Ocak 2013’de ara bölgede düzenlenen yangın söndürme tatbikatının da kriz yönetimi Teknik Komitesi’nin başarısı olduğunu kaydeden Eroğlu, “Bu tatbikatlar, istendiği ve siyasi irade olduğu takdirde günlük yaşamı ilgilendiren bu gibi konularda olumlu gelişmeler kaydedilebileceğini göstermektedir” dedi.

Güney Kıbrıs’ta seçimleri kazanan Nikos Anastasiadis’e Kıbrıs konusunda nasıl ilerleme sağlanabileceğini görüşmek üzere erken bir zamanda bir araya gelme teklifini hem telefoniyen hem de yazılı olarak ilettiğini anımsatan Eroğlu, “Anastasiadis, yazmış olduğu cevabi mektubunda, hem yönteme hem de içeriğe ilişkin olarak, sürece yeni bir ivme ve daha büyük hız kazandırabilecek fikirlerinin mevcut olduğunu, gerginliği düşürecek ve sonuç odaklı müzakereler için daha yapıcı bir ortam yaratabilecek bir takım girişimler yapmayı düşündüğünü ifade etti” dedi.

BİZİM İLERİYE DÖNÜK YOL HARİTAMIZ BUDUR

Anastasiadis’in mektubunda yer alan güzel ifadelerin fiiliyata geçip geçmeyeceğini zaman göstereceğini kaydeden Eroğlu, “Bizim sonuç alıcı müzakereler için masada bulunan bir önerimiz vardır, bu da bir zaman takvimi, bir al-ver egzersizi ve bunun sonunda yer alacak ve garantörlerin de katılacağı çok taraflı bir toplantının gerçekleşmesidir. Bizim ileriye dönük yol haritamız budur. Bunun çözüme ulaşmak için etkili bir yol olduğu kanaatindeyiz” dedi.

EKSİK OLAN SİYASİ İRADE

Müzakerelerin başladığı 1968 yılından itibaren çeşitli planların ortaya konulduğunu kaydeden Eroğlu, “Ama geldiğimiz noktaya baktığınızda, aynı şeyleri tekrar tekrar konuştuğumuz görülmektedir. On yıllardır süren bu süreç içerisinde Kıbrıs sorununun tartışılmamış, öneri getirilmemiş, üzerinde çalışılmamış bir noktası kalmamıştır. Tüm yöntem ve öneriler neredeyse tüketilmiştir. Ortada bir siyasi irade eksikliği vardır ve bu karşı taraftan kaynaklanmaktadır. Bakalım Sayın Anastasiadis, yeni seçilen Kıbrıs Rum lideri olarak bu sorunu aşabilecek mi veya dinamikler ve etkenler kendisine bu olanağı verecek mi?” dedi.

Anastasiadis’e “makul bir süre tanınması gerektiğini” belirten Eroğlu, “Güney’deki ekonomik hayatın kısa zamanda normale dönmesini temenni ettiğimizi ifade etmek istiyorum. Çünkü biz bir halk olarak, ekonomik olsun, siyasi olsun, insani olsun, bu sıkıntıların acısını on yıllardır yaşamaktayız. On yıllardır ambargolar, kısıtlamalar ve gayri insani uygulamalarla karşı karşıya olan bizleriz” dedi.

Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Güney’de yaşanmakta olan ekonomik krizi aşmak için bir fon kurulmasını ve bu fona katkıda bulunacak yerli özel ve tüzel kişiler yanında yabancı devletlere katkıları karşılığında, ada etrafında bulunan ve her iki halka ait olduğu tüm taraflarca kabul edilen hidrokarbon yataklarından elde edilecek gelir karşılığında bono verilmesini gündeme getirdiğini kaydeden Eroğlu, bunun, Eurogroup ile imzalanan son anlaşmada bir unsur olup olmadığının henüz bilinmediğini kaydetti.

ADANIN GELECEĞİNİ İPOTEK ALTINA ALACAK BU TÜR YAKLAŞIMLARI KABUL ETMEYECEĞİZ

Eroğlu, “Ancak, Ada’da eşit ortaklık hakları bulunan Kıbrıs Türk halkının haklarına tecavüz edecek, olası bir uzlaşının içeriğine hale getirecek ve adanın geleceğini ipotek altına alacak bu tür yaklaşımları kabul etmeyeceğimizi tüm ilgililere duyurmuş bulunuyoruz. Böylesine bir durum, Kıbrıs Rum tarafının tek yanlı olarak sürdürdüğü faaliyetlere bir yenisini daha ekleyecek, iki taraf arasındaki güven eksikliğini derinleştirecek, başlatmaya çalıştığımız görüşme sürecine ve bölgedeki istikrara ilişkin sıkıntılar yaratacaktır. Kıbrıs Türk tarafı olarak, anavatan Türkiye’nin işbirliği ve yardımlarıyla bu bölgede bulunan haklarımızı savunma konusunda kararlıyız ve bu tutumumuz ilgili taraflarca da net bir şekilde bilinmektedir” dedi.

HİDROKARBON KONUSU

Kıbrıs Türk tarafının gerek Eylül 2011, gerekse Eylül 2012’de BMGS’ye ada etrafındaki hidrokarbon yataklarının ortak kullanımı konusunda Rum tarafına iletilmek üzere iki öneri sunduğunu anımsatan Eroğlu, bulunacak kaynakların Türkiye üzerinden Avrupa pazarlarına iletilmesinin de önerildiğine dikkat çekti.

RUM TARAFININ BU KONUDA BİZİMLE İŞBİRLİĞİNE GİTMESİ HALİNDE, TÜRKİYE DE DESTEK VERECEK

Eroğlu, “Geldiğimiz noktada başpiskopos dahi bu yolun en uygun yol olduğunu kabul etmek durumunda kalmıştır. Rum tarafının bu konuda bizimle işbirliğine gitmesi halinde, Türkiye de çıkarılacak gazın ilgili pazarlara ulaştırılması konusunda gereken desteği verecektir” dedi.

KIBRIS TÜRKLERİ İLE İŞBİRLİĞİ YAPMAK RUM KOMŞULARIMIZ İÇİN BİR FIRSAT

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, “Güney’de yaşanmakta olan ekonomik krizin aşılmasında da Kıbrıs Türkleri ile işbirliği yapmak Rum komşularımız için bir fırsat teşkil etmektedir. Bu, her iki taraf için de bir kazan-kazan durumu oluşturabilir” dedi.

Kıbrıslı Rumların Türkiye ile ilişkilerini normalleştirmenin yolunun Kıbrıs Türk tarafından geçtiğini anlaması gerektiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Eroğlu “Kıbrıs Türk tarafının iradesinin olmadığı, yok sayıldığı hiçbir süreç geçerli olamaz” dedi.

Zaman zaman uzlaşı konusunda “Kıbrıs Rum liderini yeterince zorlamadı” diye kendisine yöneltilen eleştirilerle ilgili olarak Eroğlu, eleştirilerin haksız olduğunu söyledi.

KARŞI TARAF İSTEMEDİKÇE BİR UZLAŞIYA VARMAK MÜMKÜN DEĞİL

BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’un 31 Ocak 2010’da adayı ziyaretinde, BM Genel Sekreter’i ile İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın tüm ısrarlarına karşın, eski Kıbrıs Rum Lideri Hristofyas’ın iki lider arasındaki yakınlaşmaların açıklanmasını reddettiğini anımsatan Eroğlu, “Bu da gösteriyor ki, ne kadar zorlama yapılırsa yapılsın, karşı taraf da istemedikçe ve buna hazır olmadıkça, bir uzlaşıya varmak, hatta bu doğrultuda ilerleme kaydetmek mümkün değildir” dedi.

Kıbrıs Rum tarafının tutumunun hiçbir zaman değişmediğini belirten Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, “Kıbrıs Rum tarafında bu güne değin yedi lider değişmiş, ancak ciddi bir tutum değişikliği olmadığı için hiç birisiyle bir uzlaşıya varmak mümkün olmamıştır” dedi.

SÜRE ÇOK UZUN OLDUĞU TAKDİRDE UZLAŞI ÜMİTLERİ DAHA DA ZAYIFLAYACAK

Güneydeki ekonomik sorunların, yarım asırdır gündemde bulunan Kıbrıs sorununun sonuç alıcı bir şekilde ele alınmasına engel teşkil etmemesi gerektiğini ifade eden Eroğlu, “Başlatacağımız erken bir diyalog, gerek kendi halklarımıza gerekse dış dünyaya da bu konuda irade sahibi olduğumuza dair olumlu mesajlar verecektir. Bunun her iki taraftaki gelecek nesillere karşı tarihi bir sorumluluğumuz olduğunu düşünmekteyim. Ancak bu süre çok uzun olduğu takdirde, her iki halk arasında esasen zayıflamış olan uzlaşı ümitlerini daha da zayıflatacaktır” dedi.


Görüşmelerin bir zaman takvimi olmadan ucu açık bir şekilde devam edemeyeceğini, statükonun hem Kıbrıs Türk halkının hem de Kıbrıs’ın bütününün ve bölgenin çıkarına olmadığını belirten Eroğlu, “Bunun en ağır bedelini on yıllardır Kıbrıs Türk’ü ödemektedir. Ancak son olaylar, bunun herkes için bir bedeli olabileceğini göstermiştir. Biz bu yüzden, sonuç odaklı bir süreç konusunda işbirliği yolları aramaya devam edeceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu konuşmasının sonunda: “Gelecek yıl Kıbrıs sorunu 50. yılını doldurmuş olacaktır. Yaşanan kriz ortamını fırsata dönüştürmek iki tarafın elindedir. Biz bu konudaki kararlılığımızın bir ifadesi olarak elimizi Kıbrıs Rum tarafına uzatmış bulunuyoruz. Uzattığımız bu barış ve dostluk elini tutmalarını bekliyoruz” dedi.

Eroğlu, toplantıyı düzenleyen OTDÜ’ye teşekkür ederken bu toplantının düzenlenmesinde öncelikli rol oynayan Öğretim Üyesi, Emekli Büyükelçi Sayın Rafet Akgünay’a özel teşekkürlerini iletti.
Editör: TE Bilisim