Temel onkoloji uzmanı Mine Çağlar, genetik faktörlerin kanser oluşumundaki payının sadece yüzde 20 olduğuna dikkat çekti.

Kanser oluşumunda çevresel faktörlerin payının yüzde 80’ler olduğuna işaret eden Çağlar, bu faktörlerle ilgili önlem alınabileceğini vurguladı.

TAK muhabirinin kanser hastalığının nedenleri ve korunma yöntemleriyle ilgili sorularını yanıtlayan Çağlar, tütün mamulleri kullanımı, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, güneş ışınları, hareketsiz yaşam, stres faktörleri, kimyasal kanserojenler gibi çevresel risk faktörleriyle ilgili önlem alınması gerektiğini vurguladı.

Sigara kullanımının kansere bağlı ölümlerin üçte birinin sorumlusu olduğunun altını çizen Çağlar, sigara içen bireylerin kanserin olumsuz etkilerini genleri aracılığıyla sonraki nesillere aktardığını belirtti.

“KANSER BİRÇOK FAKTÖRÜN ROL ALDIĞI SİNSİ BİR HASTALIK”


Çağlar kanserin, birçok faktörün birlikte rol aldığı “sinsi” bir hastalık olduğunu söyledi.

Kanser hastalığının, vücuttaki tek bir hücrenin çeşitli dış faktörlerin etkisiyle kalıcı değişikliğe uğramasıyla oluştuğuna işaret eden Çağlar bu değişim sonucu hücrenin büyüyüp çoğaldığını, kontrolünü ve koruyucu tamir mekanizmalarını kaybederek kitleler meydana getirdiğini anlattı.

“GENETİK FAKTÖRLERİN PAYI YÜZDE 20… GERİSİ ÇEVRESEL FAKTÖR”

Kanser hastalığının oluşumunda genetik ve çevresel risk faktörlerinin rol oynadığını dile getiren Çağlar, genetik faktörlerin kanser oluşumundaki payının sadece yüzde 20 olduğuna dikkat çekti.

Temel onkoloji uzmanı Mine Çağlar şöyle devam etti:

“Genetik, kanser hastalığının oluşumunda kabaca yüzde 15- 20 oranında rol oynayan ve değiştirilmesi mümkün olmayan bir risk faktörüdür. Tütün mamulleri kullanımı, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, güneş ışınları, hareketsiz yaşam, stres faktörleri, kimyasal kanserojenler gibi çevresel risk faktörleri ise, büyük oranda değiştirilebilmesi mümkün olan faktörlerdir”

Özellikle yetişkinlerde çevresel risk faktörlerinden korunmak için önlem alınabileceğini söyleyen Çağlar, şunları ekledi:

“Bilimsel veriler ışığında kanser hastalığının oluşumunda yüzde 80–85 oranında etken olan çevresel risk faktörlerinden büyük oranda korunabilmemiz mümkündür. Bu yüzden kanser hastalığı için büyük oranda önlenebilinir ve erken tanı ile tedavi ve sağlıklı yaşam şansı yeniden kazanılabilinir diyebiliriz”.

“SİGARA KANSERE BAĞLI ÖLÜMLERİN ÜÇTE BİRİNİN SORUMLUSU”

Mine Çağlar, sigaranın tüm kanserlerin oluşumunda yüzde 30 oranında rol oynadığını ve kanser hastalığına bağlı ölümlerin yaklaşık üçte birinin sorumlusu olduğunu dile getirdi.

Sigaraya başlama yaşının, içilen sigara adedinin, içilen süre ve yoğunluğun kanser hastalığına yakalanma riskini arttıran faktörlerin başında geldiğine işaret eden Çağlar, şöyle devam etti:

“Sigaranın, ağızda başlayan, idrar ile vücuttan atılımına kadar geçen vücut yolculuğunda temas ettiği tüm organ ve sistemleri olumsuz etkilediği bilinen bir gerçektir. Ayrıca sigaranın bırakılmasından ancak 15 yıl sonra kanser riskinin önemli derecede azaldığı da bilinmektedir”

Sigaranın, başta akciğer kanseri olmak üzere diğer kanser türlerine, kalp-damar hastalıklarına ve solunum sistemi hastalıklarına yol açtığını dile getiren Çağlar, akciğer kanseri dışında ağız kanseri, larinks kanseri, özofagus kanseri, mesane kanseri, kadınlarda uterus ve serviks kanserinin de sigara içenlerde daha sık görüldüğüne işaret etti.

Çağlar, bilimsel çalışmalara göre akciğer kanserine yakalanan kişilerin yüzde 90’ının sigara içtiği verisini paylaşarak şöyle devam etti:

“Son zamanlarda mide kanseri, pankreas kanseri, meme kanseri gibi kanserlerin oluşumunda da sigaranın rolü olduğu ortaya çıktı. Sigara içimi ile akciğer ve diğer bazı kanser türleri arasındaki ilişki bilimsel olarak ispatlandı. Dolayısıyla, sigara kullanımı, kanser hastalığının önlenebilir en önemli ispatlanmış bilimsel nedenidir.

Akciğer kanseri riski, sigara içmekte olan kişilerde içmeyenlere göre 15–25 kat daha fazla olmakla birlikte, bu risk günde içilen sigara adedi ve içilen süreye bağlı olarak değişir”

“SİGARA İÇENLER GENLER ARACILIĞIYLA SONRAKİ NESİLLERİ DE ETKİLİYOR”


Sigara kullanmayan fakat sigara içen kişilerle aynı ortamı paylaşan kişilerin de akciğer kanserine yakalanma riskinin arttığına işaret eden Mine Çağlar, “Bana hiç bir şey olmaz” diye düşünmenin doğru olmadığını, sigara içen kişilerin sadece kendi sağlıklarına değil çevrelerindeki insanların sağlıklarına da zarar verdiğini vurguladı.

Sigara içen kişilerin genetik yapılarında meydana gelen zararları genleri aracılığı ile gelecek nesillere aktardığına işaret eden Çağlar böylece çocuklarının ve torunlarının kanser hastalığına yakalanma riskini artırdığını kaydetti.

“PASİF İÇİCİLİK DE KANSER RİSKİNİ ARTIRIYOR”

Pasif içiciliğin kanser riskini artırdığının bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış bir gerçek olduğuna işaret eden Çağlar, “Tüm dünyada ve ülkemizde de uygulanan ‘kapalı alanlarda sigara içme yasağı’, ne yazık ki ev ortamlarımız için geçerli değildir. Özellikle sigara içmeyen fakat sigara içilen ortamlarda bulunan kişiler de ‘pasif içici’ konumunda olup sigara dumanının oluşturduğu zararlı etkilere istemeden maruz kalıyor” diye konuştu.

“UZUN SÜRELİ STRES KANSERE YOL AÇABİLİR”


Çağlar, stresin kansere yol açıp açmadığı sorusu üzerine uzun süreli stresin vücut direncini ve vücut savunma mekanizmalarını zayıflatarak kansere yol açabileceğini ifade etti.

Mine Çağlar, “Uzun süreli stres, üzüntü, kaygılı, endişeli, olumsuz hayat bakışı anlayışı, umutsuzluk gibi olumsuz ruhsal durum sadece kanser hastalığı değil birçok önemli hastalığın oluşumuna ve ortaya çıkmasına zemin hazırlar” diye konuştu.

“KÖTÜ BESLENME ALIŞKANLIKLARI KANSERE ZEMİN HAZIRLAR”


Kansere neden olan faktörlerden bir diğerinin de beslenme alışkanlıkları olduğunu anlatan Çağlar, “Beslenme-kanser ilişkisine baktığımız zaman beslenme alışkanlıklarının kanser hastalığı oluşumundaki rolü, besin maddesinin üretim aşamasından tüketim aşamasına kadar geçen süreçteki tüm usulüne uygun yapılmayan uygulamalardan etkilenmektedir” dedi.

“BU BESİNLERDEN UZAK DURULMALI”

Çağlar sağlık nedeniyle uzak durulması gereken besinleri şöyle sıraladı: “Yaşlı hayvan etleri; çok yağlı etten hazırlanmış pastırmalar ve hamburger; yağlı etten yapılan köfteler; sucuk, sosis ve salam, konserve etler; hazır gıdalar; tereyağı; iç yağı; derin yağda kızartılmış besinler; tuzlanmış ve tütsülenmiş besinler; nitrit ve nitrat gibi koruyucu maddeler eklenmiş hazır besinler; doğrudan ateşte pişmiş ve yanmış kebaplar; mevsimi olmayan meyve ve sebzeler”

Kötü beslenme alışkanlıklarının, kanser hastalığının oluşumuna zemin hazırladığını sağlıklı bir beslenme ve yaşam tarzının ise hastalıktan korunmada önemli rol oynadığını kaydeden temel onkoloji uzmanı Mine Çağlar, beslenme konusunda yapılması gerekenlerle ilgili şunları söyledi:

“Yüksek enerjili diyetlerden kaçınarak, şişmanlıktan korunmak; yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazanmak; öğünlerde her besin grubundan besinleri ölçülü miktarda tüketmek; günlük tüketilen yağ miktarını azaltmak; yemek pişirirken yağları yakmamak; Omega-3 yağ asitlerinden faydalanmak için haftada 2-3 kez buğulanmış veya fırında pişirilmiş balık tüketmek; et, süt ve ürünlerini alırken az yağlı olanları tercih etmek; yağ, tuz ve koruyucu katkı maddesi içeriği fazla olan salam, sosis, sucuk, pastırma gibi işlenmiş et ürünlerinin tüketiminin sınırlandırılması; günlük beslenmede tahıl grubundaki besinlere ve özellikle posa içeriği güçlü besinlere yer verilmesi; besin maddelerinin içeriğinde var olan vitamin ve mineral kayıplarını en aza indirmek için kuru baklagillerin, makarnanın ve sebzelerin haşlama sularının dökülmeden pişirilmesi; sebze ve meyveyi mevsiminde tüketmek; mümkünse organik ürün tüketmek”

“ÇOCUKLARI KANSERDEN KORUMAK İÇİN SAĞLIKLI BESLENMELERİNİ, SPOR YAPMALARINI VE TEKNOLOJİK ALETLERİ BİLİNÇLİ KULLANMALARINI SAĞLAYIN”

Mine Çağlar sağlıklı beslenmenin çocukları kanserden korumak için de şart olduğunu belirtti.

Çağlar, çocukları kanserden korumak için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

“Teknolojik imkânlardan faydalanırken bilinçli davranmaları konusunda eğitmek; güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korumak ve korunmaları konusunda bilinçlendirmek; aile bireyleri olarak yanlarında sigara gibi tütün mamullerinin içilmesine izin vermemek ve yanlarında sigara içmemek; günlük yaşamlarında fiziksel aktiviteleri konusunda spor yapma alışkanlığını kazandırmak ve onlar için koşup oynayıp, deşarj olabilecekleri ortamlar yaratmak; çocuklarımızın sağlığını yakından takip ederek dikkat çekecek değişiklikler konusunda doktora gitmeyi geciktirmemek ve ihmal etmemek”

“KANSER HER YAŞTA GÖRÜLEBİLİR”

Kanserin ileri yaş hastalığı olarak bilindiğine işaret eden Çağlar, gerçeğin böyle olmadığını, kanserin her yaşta görülebildiğini kaydetti.

“Kanser hastalığı 40 günlük bebekten tutun da 90 yaşına gelmiş bir kişiye her yaş grubunda görülebilir” diyen Çağlar, kanserin yoğunlaştığı bir yaş grubu olmadığını anlattı.

Temel onkoloji uzmanı Mine Çağlar meme kanserini örnek vererek genelde 50–70 yaş aralığında görülen bu türün günümüzde 40 yaş civarında ve ender de olsa 25 yaş civarında görülebildiğine işaret etti.

“ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ”

Kanserin, başladığı doku ve organa farklı belirti ve bulgularla kendini gösterdiğini anlatan Çağlar, erken dönemde herhangi bir belirti ve bulgu görülemeyebileceğini kaydetti.

Bu nedenle, erken tanının hastalıkla mücadelede çok önemli olduğunu dile getiren Çağlar, vücudun herhangi bir yerinde gelişebilecek ve genel olarak dikkat edilmesi gereken belirtileri şöyle anlattı:

“Vücudun herhangi bir yerinde ele gelen kitle, topak, sertlikler; dışkılama veya idrar yapma alışkanlıklarında değişiklik; istemsiz iştah kaybı; kilo kaybı, halsizlik, yorgunluk, solukluk; sürekli uyuma isteği; nedensiz baş dönmesi; dengesizlik; çift görme; vücuttaki ben yapılarında şekil, renk, boyut değişikliği; anormal vajinal kanamalar (özellikle menapoz sonrası dönem); nedensiz öksürük; kanlı balgam çıkarma; nefes darlığı; ses kısıklığı ve güçsüzlük”

Bu belirtilerin her zaman için kanser hastalığı olmayacağı gibi, önemli bir kanser türünün belirtisi de olabileceğine işaret eden Çağlar, bu yüzden bu tür şikayetler gözlendiğinde hiç gecikmeden ilgili uzmanlık alanlarına başvurulması gerektiğini belirtti.

“KANSER HARİTASI ÇIKARILMALI”

Çağlar, ülkedeki kanser vakalarının dağılımıyla ilgili bir soru üzerine “Epidemiyolojik Harita” ya da kanser haritası çalışmaları tam olmadığı için bunun tam olarak bilinmediğini kaydetti.

Ülkede kanser tanısı almış tüm hastalara ait detaylı bilgilerin doğru, güvenilir ve eksiksiz bir şekilde, bu konuda eğitim görmüş kişiler tarafından kayıt altına alınarak uluslararası özel istatistik programlarına aktarılması gerektiğini söyleyen Çağlar, şunları söyledi:

“Bu işlemler neticesinde ortaya çıkacak olan veriler yani ülkenin kanser karnesi, o ülkenin kanser mücadelesindeki başarı ve başarısızlıklarını ortaya koyarak yapılması gerekenler konusunda bilgi verici bir pusula olarak görev görecektir.

Ancak bu şekilde gerçekleşecek çalışmalar neticesinde ülkede nerede yani hangi bölgede, hangi yaş grubunda, hangi kanser türlerinin ne sıklıkla görüldüğü ve nedenleri konusunda gerçek anlamda bilgiler alınabilir”.

Çağlar, böyle bir çalışma yapılması halinde, hangi bölgede hangi kanser türünün yaygın olduğunun bilinebileceğini; kanser verilerinin dünya kanser verileri ile kıyaslanabileceğini, hastalığın sıkılığıyla ilgili bilgi sahibi olunabileceğini ve kansere neden olan faktörlerin belirlenerek ortadan kaldırılmaya çalışılabileceğini ifade etti. 
Editör: TE Bilisim