Tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs salgınında, ülkemizde görülen ilk vakanın ardından Sağlık Bakanlığı tarafından kurulan Koronavirüs Bilim Kurulu, her gelişmede sağlık alanında yapılan açıklamalarla gündeme geliyor. Üyelerden Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, Kıbrıs’ta tarihe ‘Kanlı Noel’ olarak geçen olayda eşi ve çocuklarını kaybeden Tabip Binbaşı Nihat İlhan’ın oğlu. O günleri Hürriyet'e anlatan Prof. İlhan, 57 yıl önce yaşanan olayları bir kez daha yaşadı.

KANLI NOELDE 3 ABİSİ VE BABASININ EŞİ ŞEHİT EDİLDİ

21 Aralık 1963 tarihi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için en karanlık günlerden biriydi. EOKA örgütü olarak bilinen Rum çetesi, Kıbrıslı Türkleri adadan silmek için kanlı saldırılar yapıyordu. O dönemde Kıbrıs'ta bulunan askeri hastanenin yöneticiliğini yapan Tabip Binbaşı Nihat İlhan'ın küvette kurşuna dizilen üç çocuğu ve eşi, yüzlerce masum sivilin katledildiği bu saldırıların sembolü olarak tarihe geçti. ‘Kanlı Noel’ olarak bilinen olayın yıldönümünde, Nihat İlhan'ın oğlu olan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, yeniden o günlere döndü:

“Ben Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanıyım. Aynı zamanda da 1963 yılında eşi ve 3 çocuğu Rumlar tarafından şehit edilen Tabip Binbaşı Nihat İlhan'ın oğluyum. Bundan 57 yıl önce 21 Aralık 1963'te Rumlar ayaklanarak o sırada birlikte yaşanan Lefkoşa'da Türk mahallelerini basıyorlar. Ledra Palas dediğimiz Birleşmiş Milletler Karargâhı’na çok yakın mesafede ve şu an Mürüvvet İlhan Sokak olan mahalleye geliyorlar. Önlerine çıkan evlerdeki Türk vatandaşlarını tarayarak ilerliyorlar. Bizim evimize girdikten sonra evin banyosunda saklanmış olan rahmetli 3 abim; Murat, Kutsi, Hakan ve anneleri Mürüvvet İlhan’ı tarayarak şehit ediyorlar. Aynı zamanda ev sahibimiz, onun eşi ve kızını da tarıyorlar.

"GÜVENLİ BÖLGE OLDUĞU İÇİN SORUN ÇIKMAYACAĞINI DÜŞÜNMÜŞLER"

"Babam 1963 yılında Kıbrıs'taki alayın baştabipliği görevini yapıyor. Hem genel cerrah hem ortopedi uzmanı askeri doktor. O sırada görev için orada bulunmakta. Kendisi çatışmaların bulunduğu bölgede askeri hastanenin sorumluluğunu yürütüyor. Burada da çatışmalarda yaralanan hem Türk tarafından hem de Yunan tarafından kişilerin tedavisini sağlıyor. Ev BM Karargâhı Ledra Palas'a kuşbakışı baktığınız zaman 500 metre bile olmayan bir yerde. Bu bölge güvenli olduğu hem de şehrin merkezinde olduğu için bir sorun olmayacağını düşünüyor.

"ÇOCUKLARIN ARTIK SÜT İÇEMEZLER"

Olaydan birkaç gün sonra haberi oluyor. Hatta nasıl haberi olduğu konusu da çok acı bir konudur. Orada çocuklara süt götüren bir çobanı görüyor. ‘Bizim çocukların sütünü ihmal etmiyorsun değil mi’ diyor. Çoban bembeyaz oluyor. Sonra 'Artık onlar süt içemez' gibi bir şey söylüyor. O sırada görevli subaylarla beraber askeri araca biniyorlar. Evin önüne kadar geliyorlar. Evin kapısı taranmış, dış tarafı yanmış. Evin içine girmeyeceksin, elçiliğe gideceğiz diyorlar. Elçiliğe gidiyorlar beraber. O zaman ki büyükelçi diyor ki, 'Binbaşım senin eşin ve 3 çocuğun şehit oldu'. Babam 'Vatan sağ olsun' diyor.

"TÜRK IRKININ KURUTULMASINA YÖNELİK BİR EYLEM"

"Türkiye Cumhuriyeti'nin Kıbrıs'a müdahalesinin en haklı gerekçelerinden birisidir bu. 21 Aralık 1963'te tarihe 'Kanlı Noel' olarak geçen gecede ayrıca, sırf bizimkiler değil oldukça fazla Türk vatandaşı da orada katlediliyor. Bu açıdan bakıldığında bunun planlı bir eylem olduğu, resmen Türk ırkının kurutulmasına yönelik bir eylem olduğunu görüyorsunuz.

Daha sonra babasının cenazelerle memleketi Elazığ’a gelip çocuklarını ve eşini toprağa verdiğini belirten İlhan, “Evlat acısı hiçbir şeye benzemez. Hepimiz bunu biliyoruz. Bizim rahmetlilerden iki numaranın adı Kutsi'ydi. Kutsi kızıl saçlıydı. Benim oğlum da Nihat Demirhan İlhan, o da yine kızıl saçlı. Aradan 40 yıldan fazla zaman geçtikten sonra torun sahibi olmasına rağmen, benim oğlumu hâlâ 'Kutsi' diye sevdiğini hatırlıyorum” dedi.

KANLI NOEL OLAYI NEDİR?

Kanlı Noel, 20 Aralık ya da 21 Aralık 1963 tarihinde Kıbrıs Türklerine karşı başlatılan silahlı saldırılara verilen isimdir. Adadaki toplumlararası çatışmaların başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Olaylarda toplam 364 Kıbrıs Türkü ile 174 Kıbrıs Rumu ölmüştür.

İsviçre'nin Zürih şehrinde Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık arasında yapılan görüşmelerde hazırlanan anayasa ile 16 Ağustos 1960 tarihinde Kıbrıs Cumhuriyeti bağımsız bir devlet olarak kuruldu.[5] Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ilk başkanı olarak seçilen III. Makarios, 1961 yılında mevcut anayasa ile Kıbrıs'ın yönetilemeyeceğini iddia etmeye başladı ve Kasım 1963'te anayasada on üç maddelik bir değişiklik yapılmasını önerdi.

Kıbrıs Türk Cemaatinin bu değişiklikleri kabul etmesi için Kıbrıs Rumu fanatikler Akritas Planı adı verilen prensipler çerçevesinde adada gerginliği arttıran gazete yayınlarını Aralık ayı boyunca sürdürdü.

20 Aralık 1963 gecesi, Lefkoşa'nın Tahtakale semtinde otomobillere açılan ateş sonucunda Zeki Halil ve Cemaliye Emirali öldürülmüştür.

İlk başta 30 köy saldırılara maruz kalmıştır. Toplamda ise 103 köye saldırılar yapılmıştır. Lefkoşa’nın Küçük Kaymaklı semti kuşatma altına alınmıştır. Kanlıdere bölgesinde Türklere karşı saldırı düzenlendi. Larnaka ve Tuzla'da Türk evlerine ateş açılmış ve dokuz kişi öldürülmüştür. Bölgedeki 13 Türk köyünün sakinleri de 23 Aralık gününden itibaren daha büyük Türk köylerine göç etmiştir.

1 Ocak 1964 günü Daily Herald olayları şöyle bildirmiştir:

"Türk evlerine geldiğimde dehşete düştüm. Duvarlar dışında tamamen yok olmuşlardı. Bir Napalm saldırısının bile bu kadar büyük bir yıkım yaratabileceğinden şüphe etmekteyim."

AYVASIL'DAKİ OLAYLAR
Ayvasıl'da da Türklere saldırılar yapıldı. Bu saldırılar 21-22 Aralık günü gerçekleşti. Halil Sadrazam, köyde ilk önce 12 kişinin öldürüldüğünü belirtmektedir. Daha sonra, öldürmeye devam ettiklerini söylemektedir. 3 Ocak 1964 tarihinde, 9 kişinin cesedi bulunup gömülmüştür. 13 Ocak 1964 tarihine kadar devam eden kazılarda toplam 21 kişinin cesedi bulunmuştur. Öldürülenler Lefkoşa Tekke Bahçesi (Şehitliği)'ne defnedilmiştir.

KUMSAL BASKINI
24 Aralık 1963'te Lefkoşa'nın Kumsal semtinde 11 kişi öldürülmüştür. Bunlardan 4'ü Emekli Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan (o dönemde 1960 anlaşmalarına göre Kıbrıs'ta görev yapan 650 kişilik Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı Komutanlığı'nda görevli Binbaşı)'ın ailesiydi. İlhan'ın evinin banyo küvetinde eşi Mürüvet İlhan ve çocukları Murat, Kutsi ile Hakan ölü olarak bulunmuştur. Baskının yapıldığı ev daha sonra Barbarlık Müzesi adıyla ziyarete açılmıştır.

SONUÇLARI
364 Kıbrıs Türkü ile 174 Kıbrıs Rumu hayatını kaybetmiş, 8.667 Kıbrıs Türkü yaşadığı 103 köyü terk etmiştir. 22 Aralık 1985 tarihli Milliyet gazetesinde ise göç etmek zorunda kalanların sayısı 25 bin olarak verilmekte, 23 Aralık 1993 tarihli gazetede ise sayının 30 bin olduğu belirtilmektedir. John Terence O'Neill ve Nicholas Rees de 30 bin Kıbrıs Türkünün göç etmek zorunda kaldığını belirtmiştir. 25 Aralık'ta Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı mevzilere konuşlandırılmış ve Türk Hava Kuvvetleri'nin savaş uçakları Lefkoşa üzerinde uyarı uçuşlarına başlamışlardır. Olaylar üzerine 30 Aralık 1963 günü toplanan Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan hükümetleri Yeşil Hat'tı belirleyen Yeşil Hat Antlaşması yapıldı.

İHA

Editör: TE Bilisim