Kanal T’de yayınlanan EkoPolitik Gündem Programı’nda konuk olan Birleşik Kıbrıs Partisi(BKP) Genel Başkanı İzzet İzcan çarpıcı açıklamalar yaptı.

Deniz Gürgöze’nin Cumhurbaşkanlığı konusunda sorduğu soruları cevaplayan İzcan, Akıncı’ya yapılan saldırıları kınayarak ‘’bundan hicap duymalıyız’’ dedi.

İzcan’ın konuşmasındaki satır araları şöyle;

‘’Kapalı Maraş uluslararası hukuka aykırı şekilde açılmak isteniyor, bunun için yollar aranıyor’’

Maraş konusunun böyle bir dönem konu edilmesinin yanlış olduğunu ifade eden İzcan, Maraş’ın Kıbrıs sorunu ile bağlantılı bir konu olduğunu söyleyerek Maraş ile ilgili geçmişte de buna benzer gelişmeler olduğunu hatırlattı.

İzcan konuşmasına şöyle devam etti;

‘’Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ayrı oy birliği ile karar aldı (550 sayılı karar) ve bu karara göre Maraş’ın ayrı bir şekilde açılamayacağını ve Maraş’ın yasal sahiplerine verilmesi kaydı ile BM inisiyatifinde sorunun çözülmesi yönünde bir karar var.

Uluslararası hukuk Maraş’ın açılmasını yasaklamıştır. Maraş Kıbrıs sorununun bir parçasıdır. Toprak sorununun bir parçası olarak toprak başlığı altında çözülecektir. Bu uluslararası hukukun BM sekretaryasının ve bugüne kadar yapılan görüşmelerden çıkan sonuçtur. Maraş’ta yapılması planlanan toplantı Maraş’ın Türk tarafının gözetiminde açılmasını isteyen kesimlerin hazırlığıdır. Bu kesimler belli bir süreden beri bu propagandayı sürdürüyor ve Maraş’ı Türk yönetimi altında açmayı planlıyorlar. Hatta bunun için Türkiye’den bir takım yatırımcılar bile ‘’biz varız’’ dediler.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof Dr Metin Feyzioğlu ve AKP hükumeti yetkilileri de 15 Şubat olan bugün bu toplantıya katılacak. Birleşik federal bir çözümle Kıbrıs meselsinin çözülmesine karşı olan kesimler ki bunların başında UBP, HP, DP ve YDP geliyor, bu partilerin de ön ayak olması ile böyle bir çalışma başlatıldı. Envanter çalışması yapacağız dediler ama 1976 yılında bir envanter çalışması yapılmış olmasına rağmen yine de ısrarla yapacağız dediler. Tüm bunları milliyetçiliği ve şovenizmi yükselterek yapıyorlar. Ayrılıkçılığı körükleyerek ve Kıbrıs sorunundaki çözüm sürecini bertaraf etmek için yapıyorlar. Bizim ve Sayın Cumhurbaşkanı Akıncı’nın da tepki koyma nedenimiz budur. Bunun ve zamanlamanın da yanlış olduğunu belirtti. Bizim böyle bir politikaya gitmemiz halinde uluslararası alanda ve BM nezrinde kaybedeceğimizi, uzlaşmaz taraf görüneceğimiz, görüşme sürecinin başlangıcını engelleyen taraf olacağımızı Sayın Akıncı da biz de söyledik. Tam da seçim üzeri yine bu gündemi ısıtarak önümüze koyuyorlar ve Maraş’ı tek taraflı açma yönünde bir çalışma içine giriyorlar.’’

‘’Maraş’ın inkişaf edilme gücü ne bizde ne de Türkiye’de yoktur’’

‘’1974 yılındaki darbe organize bir darbeydi. Nato karargahlarında Lizbon zirvesinde karar alınmış, Türkiye’nin askeri müdahalesi de bu kararların çerçevesinde gerçekleşmişti. Bunu sadece ben değil, Amerika ve İngiliz istihbarat arşivleri de söylüyor. Yani o dönemde Kıbrıs kontrol dışına çıkmıştı. Yunan cuntasına darbe, Türkiye’ye de askeri müdahale yaptırdılar ve sonuçta Kıbrıs ikiye bölündü. Kıbrıs'ın ikiye bölünmesi batının emperyalist dediğimiz bu emperyal güçlerin ve Nato’nun çıkarına olduğu için bugüne kadar böyle geldi. Ama bundan sonra nereye gider bunu bilmiyoruz. Biz şimdi Kıbrıslılar olarak ne istiyoruz ya da hangi taraftayız, sorunun çözümünü mü istiyoruz, devamını mı istiyoruz...Sorunun devamı bizi bir çatışmaya kadar taşıyabilir. Şimdi buna doğal gaz ve petrol de eklenince gerginlik hat safhaya çıktı. Bu nedenle yapılması gereken çözümün koşullarını zorlamaktır. Maraş’ın inkişaf edilme gücü ne bizde ne de Türkiye’de yoktur. Bu da işin diğer bir yüzüdür. Bu sorun karmaşık bir hal alırsa çözüm olmayacak hatta çatışmaya kadar gidecektir.’’

‘’Burada yaşayan ve halktan %60’ın üzerinde yetki alan Çavuşoğlu mu Akıncı mı?’’

‘’Bu kavgalar bir yıldan beridir artarak dozajını artırmaktadır. Neden Ankara'daki AK Parti ve MHP hükumeti ön cepheden direk Kıbrıs’a müdahale ediyor. Siyasi müdahaleyi bırakın hakarete varan tavırlar içine girmiştir. Bunların siyasi bir nedeni var. neden sürekli hükumetler bozulup kuruluyor. Neden AK Parti hükumeti Sayın Çavuşoğlu buraya gelip Cumhurbaşkanlığı Sarayında parti başkanlarını toplayıp, Cumhurbaşkanının önünde ‘’arkadaşlar artık biz ray değiştiriyoruz. Politika değiştiriyoruz. İki ayrı devlete dayalı bir çözümü zorlayacağız yani iki ayrı devletin yan yana yaşaması politikasına yöneleceğiz, yani taksime yöneleceğiz’’ diyor. Siyasetteki son dönemdeki kavgaların kaynağında bu yatıyor. Sayın Akıncı dün iyiydi de bugün fena mı oldu. Siyaset hukuk ve demokrasi çerçevesinde görüşlerinizin aktarılmasıdır. Halk destek verdiği sürece o görüşler ve o politikalar karar diye benimsenir ve hayata geçirilir. Sayın Akıncı’ya belli bir süreden beri bilinçli bir şekilde şahsına yönelik sistematik bir saldırı var. bu sistematik saldırıların temelinde de Sayın Akıncı’nın AKP ve MHP hükumetinin çizgisinde gitmemesi yatıyor. Ortaya görüş ayrılıkları çıkmasıdır. Biri ben Kıbrıs sorununu Güvenlik Konseyinin kararları temelinde, BM zemininde, iki bölgeli iki toplumlu federasyon çerçevesinde görüşeceğim ve çözülmesini istiyorum diyor, diğeri de hayır, bu politikadan vazgeçeceksiniz diyor. Peki burada yaşayan ve halktan %60’ın üzerinde yetki alan Çavuşoğlu mu Akıncı mı? Biz halkın iradesinin saygı görmesi gerektiğine inanıyoruz ve bunun için Akıncı’yı destekliyoruz.‘’

‘’Erdoğan Türkiye’yi demir yumrukla yönetiyor, Kıbrıs’a da her istediğini zorla yaptırmaya çalışıyor’’

‘’Dışarıda ister Ankara ister Atina olsun, orayı yönetenlerin buraya politika dayatması doğru değildir. Erdoğan hükumeti, Bahçeli ittifakı yani Ankara hükumeti Türkiye’yi demir yumrukla ezerek, döverek, zulmederek, kendinden farklı düşünenleri hapislere atarak, 6 yıl sonra Gezi direnişi adı altında insanları hapsederek, Cumhuriyet yazarlarını hapse atarak, Kemalistleri ve sosyalistleri tutuklayarak, Kürt halkının desteği ile parlamentoda 3. Parti olan HDP’nin ilçe başkanını, belediye başkanını ve genel başkanını hapse atarak ve yerlerine de kayyum atayarak yönetiyor. Türkiye’deki iktidarın demokrasi anlayışı budur. Bu iktidar şuan da Kıbrıs’a müdahale etmektedir. Kendi istediğini zorla yaptırmaya çalışıyor.’’

‘’Türkiye olan ilişki biçimimiz bize zarar veriyor’’

‘’Akıncı görüşünü söyledi diye siz başka bir ülkenin Cumhurbaşkanı’na ahlaksız, saygısız, hadsiz, terör destekçisi ya da terörist diyemezsiniz. Bize esas zarar veren Türkiye olan ilişki biçimimizdir. Siz eğer amir memur ilişkisine geçmişseniz, siz eğer devlet değil ilçe muamelesi görüyorsanız, hükümetiniz her ay el avuç açıyorsa, Ankara'daki hükümet size ekonomik paketler dayatıyorsa, TC Elçiliği bakanlıklar için burada ayrı masalar kuruyorsa , Eğitim Bakanlığınızda TC’li müşavirler görev alıyorsa, Merkez Bankası’nın başındaki kişiyi bile atayamıyorsanız, polisiniz size bağlı değil askere, asker de Genel Kurmaya bağlıysa, itfaiyeniz dahi size bağlı değilse esas sorgulamamız gereken bu rejimdir. Bu aslında iktidar kavgasıdır. Adı konmamış bir iktidar mücadelesi vardır. Buradaki düzeni ve rejimi Avrupa İnsan Hakları Türkiye Cumhuriyeti’nin alt yönetimi olarak tanımlıyor. Burada mülkiyet ile ilgili kesilen cezaları buranın mülk-i amiri ve buranın sorumlusu olarak Türkiye Cumhuriyeti ödüyor. Böyle bir ilişki biçimi vardır. bizim sorgulamamız gereken böyle bir ilişki biçiminden nasıl kurtulabiliriz, burası nasıl normal bir ülke olabilir, Kıbrıs ve Türkiye halkının menfaati ve çıkarı nerededir, nasıl bir ilişki biçimi ile hem kendi çıkarlarımızı hem de Türkiye halkının çıkarları için nasıl bir işbirliği yapacağız...yeniden şekillenmemiz gerekir. Bir ülkenin hukuk devleti olması ve insanların hukuk devleti içerisinde özgürce yaşaması kolay iş değildir. Ama insanlığın önünde bir hedeftir. Bunun için biz çalışacağız.’’

‘’Bu ülkeyi Ankara yönetiyor’’

‘’Bu nüfus nereye gidiyor. Nüfus 1 milyonu açtı ama henüz belli değil. Nüfusu hiçbir zaman doğru olarak açıklamadık. Bu ülkeyi Ankara yönetiyor. Bizi Ankara’yı yöneten iktidar kontrol ediyor ve istediğini de yaptırıyor. 12 bin yeni vatandaş yapacaksınız dediler, yaptırdılar. Maraş’ın açılması Türkiye’nin onayı ile gündeme geldi. Biz kendi kendimizi yönetemezsek bizi başkaları yönetir. Türkiye’yi yönetenler de bizi yönetir. Bu politika devam ederse Kıbrıs Türkiye’nin bir ili olacak. Bu ülkede Kıbrıs Türkü kalmadı. Kıbrıslı Türkler tükendi. Bu ülkenin mülkiyet yapısı altüst edilmiş. Kıbrıs Türk toplumunun kimliğini ve varlığını koruma var, ötekileştirme yok. her millet kendi kimliğini, kültürünü ve halkını korumak zorundadır.’’

‘’Arıklı oy toplamak için Akıncı’yı ötekileştirmeye çalışıyor’’

‘’YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı bir takım sözler söylüyor. Esas ayrımcılığı, ötekileştirmeyi, ırkçılığı yapan Erhan Arıklı’nın ta kendisidir. Ayrımcılık üzerinden oy toplamaya çalışıyor. Arıklı’nın Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci turda Akıncı’nın karşısında her kim kalırsa onu destekleyeceğiz sözünü söylemesi ayrımcılıktır. Arıklı Sayın Akıncı’yı ötekileştirmeye çalışıyor. Arıklı önce İnterpol'a hesap versin. Önce çıkıp Avrupa’ya gitsin bakalım gidebiliyor mu? niye gidemeyeceğini de kendi çok iyi biliyor. Güney’e niye geçemiyor? Çıksın bunları açıklasın. Herkes haddini bilecek. Çok bağıranlar haklıdır diye bir durum yok.’’

‘’Eğer bu düzen böyle devam ederse Kıbrıs Türkiye’nin vilayeti olacak’’

‘’Eğer bu düzen böyle devam ederse burası Türkiye’nin vilayeti olacak ve buraya bir vali atanacak. Sen buraya nüfus yığacaksın ve benim nüfusumu 120 binden aşağıya düşüreceksin, TC nüfusunu 1 milyona çıkaracaksın, sokaklarsa yürünemeyecek hale getireceksin, tüm yaşamıma müdahale edeceksin, ondan sonra da ayrımcılık var diyeceksin. Sonra da olası bir çözümü getirebilecek görüşme sürecini de bertaraf edecek ve taksimi savunup benden de taksimi savunmamı isteyeceksin. Sayın Akıncı’nın savunmadığı da budur. Bir halkının yok oluşu, iki taksim politikası.’’

Editör: TE Bilisim