Kıbrıs Sorunu’nun çözümüne yönelik devam eden görüşme sürecinin İsviçre’de yapılan son turunda yaşananlar nedeni ile kesintiye uğraması adamızın her iki yanında yaşayan çözüm isteyenler arasında hayal kırıklığına neden olmuştur.
Çözüm umutlarının yükseldiği bu dönemde devam eden pazarlık sürecinde yaşanan temel uyuşmazlık konularının toplumlara iyi anlatılmadığı ortadadır. Bunun yerine tarafların karşı toplumun hassasiyetlerini anlamadan suçlama oyununa dönen açıklamalar yapmaları ayrılıkçı, faşist, ırkçı, çözüme karşı olan çevreleri de sevindirmektedir. Yaşanan uyuşmazlık noktalarını aşacak formüller üretme yerine diplomatik dilden uzak duygusal açıklamalar yapmak veya kendini karşı toplumun yerine koymadan empatiden uzak Türkiye’den taşınan on binlerce insanı görmezlikten gelerek “Kuzeye gelecek Rumların büyük bölümü öldü” gibi açıklamalarla Rum tarafının taleplerine olumsuz yaklaşmak doğru bir strateji değildir. Kıbrıs Türk tarafı olarak önemli olan öncelikle Kıbrıs Türk toplumunun ve Kıbrıs’ın çıkarlarını öne alan ülkemizin birleşmesini, yabancı asker ve silahlardan arındırılmasını öne çıkaracak teklifleri masaya taşımamız şarttır. Ülkemizin her iki yanındaki statükodan nemalananlarla, çözüme karşı olanları memnun edecek ve garantörlerin çıkarlarını koruyacak bir çözümden kaçınılmalıdır. Bu gerçekler ışığında özellikle garantörlerin Kıbrıs’ın bütününe yönelik garantörlük sorumluluklarının bir hak olarak görmeleri konusu açığa kavuşturulmalıdır. Toplumların “güvenlik endişelerini” garantörlerle çözme gibi tarafları keskin anlaşmazlığa sürükleyen öneriler yerine kalıcı bir güven sağlayan ırkçılığın, etnik ayrımcılığın en sert şekilde cezalandırılıp, yasaklandığı bir düzen yaratılmalıdır. Bu çerçevede görüşmelerin devam etmesi gereken bu süreçte toplumların işbirliğini artıracak, her iki toplumu bir çözüme hazırlayacak ve ateşkes koşullarını ortadan kaldıracak adımlar da eş zamanlı atılmalıdır. Bunun için;
1- Her iki toplumdaki eğitim sistemleri ele alınmalı, kitaplar, müfredatlar, ders materyalleri şovenizmden, ırkçılıktan arındırılmalı, hoşgörü ve barış eğitimi esas alınmalıdır.
2- Her iki toplumda Türkçe ve Yunanca “iletişim kurma düzeyinde” zorunlu ders olarak okutulmalıdır.
3- Telefon sistemleri birleştirilmelidir.
4- Araç geçişlerinde çifte sigortalanmaya son verilmelidir.
5- Geçiş kapısı sayısı artırılmalı, askerler, nöbet kulübeleri, dikenli tellerden oluşan sınır sistematik bir plan çerçevesinde idari sınıra dönüştürülmelidir.
6- Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sağlık sisteminden yararlanırken eşit haklara sahip olmasının önü açılmalıdır.
7- Ortak para birimi olarak Euro’ya geçilmelidir.
8- Maraş yasal sahiplerine iade edilmelidir.
9- Maronitlere ait köylere yerleşime izin verilmelidir.
10- Kıbrıs’ın AB toprağı olduğu gerçeğinden hareketle adaya girişler, kontrol altına alınmalıdır.
11- AB gözetim ve denetiminde eş zamanlı nüfus sayımı yapılmalı, iki toplum arasındaki doğal dengeyi bozan vatandaşlık dağıtma gibi uygulamalara son verilmelidir.
12- Federal Kıbrıs’ın öngördüğü toprak düzenlemeleri çerçevesinde mülk sahiplerinin talebi olması halinde yer değişikliği öngörülen yerlerde yaşayan Kıbrıslı Türklere yönelik iskan ve rehabilitasyon projeleri başlatılmalıdır.
13- Federal Kıbrıs’ın geleceğine yönelik su ve enerji alanlarında ortak projeler başlatılmalıdır.
14- Ekonomik alanda ortak işbirliklerine yönelik teşvik projeleri uygulanmaya konmalıdır.
15- Dini mekanlar, mezarlıklar, kutsal yerler karşılıklı saygı çerçevesinde temiz tutulmalı ve tamir edilerek hizmet verilmesine olanak sağlanmalıdır.
16- Mülkiyet konusu ile ilgili tazminat, takas, iade prensibine bağlı olarak mağdur kesimler karşılıklı olarak tazmin edilmeli, Türkiye’nin de adamızın kuzeyinde yarattığı bu mülkiyet sorunu ile ilgili maddi sorumluluğunu yerine getirmelidir.
17- Tüm askeri güçler dağıtılmalı, adada iç güvenliği sağlayacak polis gücünden başka bir güvenlik gücüne izin verilmemelidir.
Yukarıda sıraladığımız siyasi açılımlar yapılırken, bir yandan da yapıcı ve samimi bir şekilde görüşme sürecine devam edilerek yılsonuna kadar bir çerçeve antlaşması ortaya çıkarılmalıdır.
İki toplumun seçtiği liderlerin sorunu çözmeye yönelik adımlarına, garantörlerin müdahale etmesi, toplumların siyasi iradesine saygısızlıktır. Garantörlerin Kıbrıs’a karşı sorumluluklarını yerine getirmedikleri ve tamamen kendi çıkarlarını ön planda tuttukları bir gerçekliktir. Bugüne kadar sürdürülen görüşmelerde Türkiye’nin Sn. Akıncı’nın görüşme masasındaki tutumuna yönelik müdahaleleri, Yunanistan’ın ise son zirveye yönelik açıklamalarında ortaya koyduğu tutumu sorunu çözmeye yönelik çabaları açıkça baltaladığı görülecektir. Kıbrıs Sorunu’nun varlığı, garantörlerin ülkemizi bir çatışma alanı olarak görmelerinin bir sonucudur.
Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası; Genel Kurul kararları doğrultusunda, Kıbrıs Sorunu’nun insan haklarına saygı ve 1968 yılından beri devam eden görüşme süreçlerinde tarafların karşılıklı uzlaşmaya vardığı temel ilkeler çerçevesinde federalist bir anlayışa bağlı olarak çözülmesine yönelik girişimlere destek vermeye devam edecektir. Adamızın bölünmesi veya Türkiye’ye entegrasyonu ile ilgili tüm girişimlere ve işgal koşullarının Kıbrıs Türk Toplumunun toplumsal varlığına yönelik tüm saldırılarına karşı durmaya devam edecektir. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bizlere verdiği siyasi eşit toplumsal ortaklık haklarından vazgeçmeden mücadele sürdürülecektir.
Kamuoyuna Saygılarımızla.

Şener Elcil
KTÖS Genel Sekreteri
Editör: TE Bilisim