Kıbrıs’ın kuzeyinde işgal olmadığını kimse iddia etmesin.

Takke düştü, kel göründü artık.

Kıbrıs’ın kuzeyi işgal altında.

2005 sonrası Kıbrıs Türk sağı içerisinde yaşanan boşluk ve ezberin bozulmasının günahını çekiyor, Kıbrıs’ın kuzeyi.

Ve o günden  bugüne, Devletin tüm makamları işgal altında.

Hiçbir yol haritası, geleceğe dair politikası olmayan Kıbrıs Türk sağı tarafından Devletin makamlarının işgal edilmesinin acısını çekiyoruz.

Sahi 2005 sonrası ne oldu, ne yaptı, geleceğe dair bir vizyon neden ortaya koyamadı, Kıbrıs Türk sağı?

Üzerinde kafa bile yormadık.

Seçimden seçime nutuklardan öte gidemedi, Kıbrıs Türk sağı.

Hükümete geldiğinde koltuk kavgası, kim Bakan olacak kavgasından başka da bir şey göstermedi, Kıbrıs Türk sağı.

Kıbrıs Türk solunun tutarlı politik duruşuna paralele tutarlı bir vizyonsuzluktan başka hiçbir şey ortaya koyamadı, 2005’ten bugüne kadar Kıbrıs Türk sağı.

Çok başlılık ve çok Başkanlılık ile geçen 15 sene sonra bile, akıl tutulması ve lider yokluğunun cezasını tüm topluma çektiren bir Kıbrıs Türk sağı, bu toprakların kaderi olmamalı.

UBP ve DP kadroları ile iki merkezden türeyen ardıl YDP, öz eleştirisini hemen yapmalı.

Bakanlar ve Bakanlık hayali kuranlar, milletvekilleri ile milletvekili olma hayali ile yanıp tutuşanlar, kendilerini seçilmiş olmaktan öte Bakan olarak görenler, çok Başkanlı sağ siyasi partiler içerisindeki herkes, bireysel ve toplumsal sorunlara dikkat çekmek için evrensel temelde kabul gören günleri beklemekten başka bir şey yapmayan ve kendi kısırlığı içerisinde toplumu da günden güne umutsuzluğa iten bir Kıbrıs Türk sağının varlığı ortada.

Ve bilmeli ki Kıbrıs Türk’ü, sloganlar ve süslü açıklamalar ile siyaset yaptığını, ülkeye hizmet ettiğini zannedenlerden başkası değildir, bu topraklara da , Devlete de, geçmiş ve geleceğimize de en büyük ihanet içerisinde olanalrın, onlar olduğunu.

Geçmişi sömürmek ve geleceği de umut kapısı yapmak en iyi becerdikleri iş.

Çevre gününde en büyük çevreci, 8 Mart da en büyük kadın hakları savunucusu, milli günlerde en büyük Atatürkçü, AB gününde en büyük barış savunucusu, çocuk hakları gününde en büyük hak koruyucusu, turizm gününde en büyük turizmci, trafik haftasında en iyi sürücü, şehitlerimizi anma gününde en büyük milliyetçi, barış gününde en büyük ilerici ve barış savunucusu, 23 Nisan’da en sevimli çocuk, 19 Mayıs’ta en umutlu genç, yaşlılar gününde en yaşlı onlar, engelliler gününde en duyarlı yine hep ayni yüzler…

Bu mudur Kıbrıs Türk’ünün hak ettiği, bu mudur bu topraklara layık olan?

Yıllarca Kıbrıs Türk solunu, sistem içine çekmek için çaba sarf edenler, Kıbrıs Türk sağının işgalini ve ihanetini göremediler.

Ve, yeni sağı yaratmada geç kalınmanın acısı da gelecek kuşaklara miras kalacak.

Çünkü demokrasiler ve sağlıklı siyasi yapılar, güçlü sağ ve sol partiler ile yoluna devam eder, üretir ve geleceği kurar.

Ve insan daha az kızmaya başlıyor, Devleti yerden yere vurup da AB’ye bir an önce girme hayalleri peşinde koşanlara.

Ve daha çok da kızıyor insan olan, Kıbrıs Türk sağına mensup işgalcilere.

Ve bir tarih, bir Devlet de böyle değersizleştirilir, nasıl iyi yönetilmezi de daha iyi kavramaya başlıyor, insan olan.

Devlet işgal altında.

Ve işgali yapanlarda Devlet’i en çok sevdiğini söyleyenlerden başkası değil.

Kıbrıs’ın kuzeyi işgal altında.

Takke düştü, kel göründü.

Editör: TE Bilisim