Malum, popüler kültür hayatın her alanını etkiliyor.

Son dönemlerde de Osmanlı tarihinin bir dönemini anlatan Muhteşem Yüzyıl dizisi, Osmanlı kültür ve dönemini hiç olmadığı kadar popüler kültürün içine yerleştirdi.

Takılardan, kıyafetlere, ev aksesuarlarından, mutfak kültürüne kadar kendini açıklıkla gösteriyor, bu kültür artık.

Ve bu moda her geçen gün yayılmaya devam ediyor.

Son olarak Üsküdar Üniversitesi Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr Nevzat Tarhan’ın bir açıklamasını okudum, dün ajans haberlerinde.

Diyor ki, “çatışmalı evliliklerde eşler alternatif iletişim modelleri yaratarak bunları kullanmalı. Mesela Hürrem Sultan, buna iyi bir örnek olabilir. Alttan alarak ve farklı bir üslupla koskoca Osmanlı Padişahı’nı yönlendirip, avucunun içine alabiliyor.”

Uzmanlar, iletişim modelleri ile ilgili ne der bilmiyorum ama geleneksel Osmanlı kültürü ve ataerkil yapılardaki anlayışın ürünü olduğunu düşünüyorum, bu benzetmelerin.

Hani kadının mutfakta hizmetçi, yatakta fahişe olduğu modelleri tarif eden, ideal evlilik modellerinde olduğu gibi…

Bu anlayışlar hala dimdik ayakta durduğundan, bu yöntem günümüzde de işe yarayabilir.

Sonuçta bir cihan padişahına “senin kölenim” dedirtecek ve O’nu nikah masasına oturtan bir aşk, yüzyıllar sonra bugün bile hayranlıkla bahsedilen bir etkidir.

Özellikle yabancı basında son dönemlerde Türkiye Başbakanı Erdoğan’a da sıkça Osmanlı padişahı benzetmesi yapılıyor.

Siyasetinin Osmanlılaştırma hedefiyle benzer stratejiler içerdiği söyleniyor. Özellikle son yıllarda izlenen politika ve üsluba bakılırsa, bu son derece anlamı bir yaklaşım.

Son olarak dünyanın saygın gazetelerinden Washington Times’da çıkan bir haber yorum yazısında da Erdoğan, 4 Osmanlı Sultanı’na benzetildi.

Washington’un Erdoğan’a verdiği desteği eleştiren gazete, Erdoğan’ı matbaayı yasaklayan Sultan Beryazıd’a benziyor.

Türkiye şu anda tutuklu gazeteci sayısında ne yazık ki dünyada ilk sırada.

Washington Times aynı zamanda, yeniçeri ocağını kapatan Sultan Mahmut ile Ergenekon davasında askeri rejime darbe vuran Erdoğan’ı benzeştiriyor.

Kürt politikası nedeniyle Abdülhamit’e ve ODTU olaylarındaki tavrı nedeniyle, suikastle öldürülen 3. Selim’e benzetiliyor aynı zamanda, Erdoğan.

Şimdi bu durumda ister istemez, acaba bize de bir Hürrem Sultan mı gerekiyor diye düşünmeden edemiyorum.

Padişahı dize getirip, yönetecek, tatlı diliyle istediğini yaptıracak biri.

İrsen Küçük hükümetinin haremin yeni cariyelerinin heyecanında görünen tavrı ve her şeye sorgusuz biat eder tutumu, sorun olmakla birlikte bir alışkanlık da yaratıyor.

Türkiye Kuzey Kıbrıs üzerindeki siyasetini kendi başına yönlendirmeye devam ettikçe, bunu tersine çevirecek yeni alternatif diyalog yöntemlerine ihtiyaç olduğu ortada.

Belki bedel ödeyecek duruşlara, belki uzlaşı teknikleriyle iradeyi ele alacak liderliklere ihtiyacı var, toplumun.

Ama kesin olan şu ki, biat kültürü ile cariyelik modellerinden öteye geçmek zorunluluğu var.

Sözünü dinleten, siyasetini anlatan modellere...

Tabii bunun için de siyaset üretmeye…

En aciz durumda en azından bir Hürrem olabilmek gerekiyor.

(YENİ DÜZEN)
Editör: TE Bilisim