BRT’de yayınlanan 14. Saat programına konuk olan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Fikri Toros, Kıbrıs sorunu ve hellimin coğrafi tescili ile ilgili sürece ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

İşte Toros’un bu yönde söylediklerinden öne çıkan başlıklar:

“AB KIBRIS SORUNUNDA TARAF DEĞİLDİR”

“Bir taraftan gerek mevcut siyasi koşullarda, gerekse çözüm sonrası oluşacak yeni koşullarda Kıbrıs tam teşekküllü bir AB üyesidir. Dolayısıyla AB’nin Kıbrıs’ı yeniden birleştirecek bir çözüm müzakeresinde bulunmak istemesi anlaşılırdır. Acaba o müzakere edilen çözüm modeli AB Müktesebatıyla uygun mu? Acaba Avrupa Konseyi’nin kabul edebileceği bir model mi orada müzakere ediliyor. Çünkü unutmayın çözümün ertesi saati müktesebat askıdan indirilecek. Ve tüm Adada uygulanmaya başlayacak. Dolayısıyla bu noktaya kadar yani kapsamlı çözüm müzakereleri yapılırken ve BM kararları ve parametreleri çerçevesinde bir federal çözüm oluşturulurken elbette AB’nin orada olması bana göre anlaşılırdır."

“Kıbrıs sorununa AB taraf mı? Hayır değildir. Kıbrıs sorunu Kıbrıslı toplumlar arasında bir sorundur. Ve garantör ülkelerin de belli başlı başlıklarda müdahil olması elbette gereklidir. Dolayısıyla AB, Kıbrıs sorununa taraf değildir. Dolayısıyla 5+1 toplantı masasında o masanın etrafında olacak olan bir taraf AB asla olmamalıdır. Görüşlerim böyle."

“GAYRİ RESMİ FİKİR ALIŞ VERİŞİ TOPLANTISIDIR”

“Yaklaşan Nisan sonu yer alacak olan toplantı müzakerelerin bir parçası değildir. Bu gayri resmi bir toplantıdır. Ve bu gayri resmi toplantıda müzakere edilmeyecektir. Mevcut pozisyonlar, liderlerin sürecin geleceğine dair görüşlerini ortaya koyacağı gayrı resmi bir fikir alış verişi toplantısıdır."

“AB’NİN ORADA OLMASINA GEREK YOKTUR” 

“Nisan sonu yapılacak gayri resmi 5+1 resmi müzakere toplantısı olmayacağı için AB’nin orada olmasına gerek yoktur. Hatırlarsanız Alman Başbakanı Angela Merkel aylar önce demişti ki; biz 2 konferans için destek vereceğiz ve öncülük yapacağız. Birincisi; Kıbrıs konferansı yani 5 tarafın katılacağı, ikincisi de Doğu Akdeniz bölge konferansı demişti. AB, Doğu Akdeniz Bölge Konferansında olabilir. Çünkü taraf olan AB üyesi ülkeler var. Ama Kıbrıs sorununda taraf değildir. Yine tekrarlıyorum. Dolayısıyla gayri resmi toplantıda olmaması bana göre daha anlaşılırdır.”

“MÜZAKERELERİN BİR PARÇASI DEĞİLDİR”

“Resmi müzakerelerde AB olması gerekir. Ama taraf olmadığı için gözlemci statüsünde olması gerekir. Aynen 2017 konferanslarında olduğu gibi. Nisan ayı sonunda gayrı resmidir. Müzakerelerin bir parçası değildir. Dolayısıyla ne taraf olarak ne gözlemci olarak orada olması şart değildir."  

 “SORUNUZUN CEVABI EVET BEKLİYORDUK”

TC Cumhurbaşkan Yardımcısı Fuat Oktay’ın Adaya gerçekleştirdiği ziyarette parti olarak bir görüşme beklentiniz var mıydı?  “Sadece Sayın Fuat Oktay’la değil TC’den buraya gelen tüm devlet yetkilileri ile Meclis’te temsiliyeti olan tüm siyasi partilerin başkanlarına ve başkanlarına eşlik eden heyetle birlikte her zaman bir diyaloğ içerisinde olduğunu yakın geçmişe kadar biliyoruz. Son zamanlarda bu diyaloğta aksama olmuştur. Herkesin gözü önünde. Dolayısıyla sorunuzun cevabı evet bekliyorduk. Ama sadece CTP olarak değil Meclis’teki tüm partilerle bu diyaloğu bekliyorduk. Bu yeni  stratejinin içinde ne vardır? İçini nasıl dolduruyorsunuz? Ne murad ediyorsunuz? Bizimle ve Meclis’te halkın temsiliyetine sahip olan partilerle bu istişareler esirgenmemelidir. Böyle şeyler geçmişte hiç olmadı. Umarım bu diyaloğ yeniden eskiden olduğu gibi normale döner. Bunu doğru bulmuyoruz."    

“DUYUM ALDIK. NET BİLMİYORUM”

“Cumhurbaşkanı’nın Meclis’i Kıbrıs konusunda bilgilendireceğine dair duyum aldık. Ama net bir şekilde ne gün ne saatte geleceğini bilmiyorum. Kendisi bir açıklamasında beni davet etsinler hemen gelirim dedi. Hatırlayacaksınız sanırım sayın Çavuşoğlu burada iken söylemişti, Meclis defalarca davette bulundu. Kürsüden de her hafta muhakkak birimiz bir muhalafet milletvekili bu çağrıyı yapıyor. Kıbrıs konusunu gaile edinen bir milletvekili bunu muhakkak yapıyor”. 

“HELLİMİ YEŞİL HAT TÜZÜĞÜ KAPSAMINA SOKMAK İÇİN MÜZAKERELER YAPTIK”

“Coğrafi işaret tescili Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum üreticileri kapsayacak şekilde kesinleşmek üzeredir. Biz sadece coğrafi işaret tescili müzakereleri yapmadık bu kadar senedir. Sizlerin bilgisi dışında başka işler de yaptık. Yeşil Hat Tüzüğü kapsamında olmayan süt ürünümüzü Yeşil Hat Tüzüğü kapsamına sokmak için müzakereler de yürüttük. Ve bunun da olumlu yönde son aşamaya geldiğini size büyük bir mutlulukla müjdelemek isterim. Henüz kesinleşmedi ama son aşamaya geldiğini size söylüyorum. Ve üçüncü söylemek istediğim; gerek coğrafi işaret tescili gerekse Yeşil Hat Tüzüğü kapsamına hellimin girmesi eş zamanlı olacak. Dolayısıyla o noktadan itibaren bu ne anlama gelecektir? Hellimimiz için takriben 500 milyon nüfuslu Avrupa Birliği pazarına erişim mümkün hale gelecek."

“5-7 YIL ARASI GEÇİŞ SÜRECİ OLACAK”

“Buna hazır olan üretici var, olmayan var veya az hazır olan üreticilerin tam hazır olabilmesi için de henüz kesinleşmemiş olmasına rağmen 5-7 yıl arası bir geçiş süreci tanınacaktır. Ve süreç esnasında ticareti mümkün kılabilmek için gerekli olan sağlık sertifikaları AB Sağlık Komiserliği’nin belirlediği sağlık ve hijyen standartları var. O satndartlarıan eriştiğinizde sahip olmanız gereken bir sertifika var. Bu standartlara erişimi ve bu sertifikalar haiz olma süreçlerini de AB Komisyonu hem teknik olarak hem de mali olarak destekleyecektir."

“KÜÇÜKBAŞ HAYVAN SÜTÜ ÜRETİMİ ARTIRILMALI”

“Bizim yapmamız gereken ivedilikle küçükbaş hayvancılığı geliştirip, küçükbaş hayvan sütü üretimini artırmaktır. Bu geçiş süreci sonunda bilinmelidir ki hellimin coğrafi işaret tescili mühürünü alabilmek için küçükbaş hayvan sütü oranının büyükbaş hayvan sütü oranının üzerinde olması gerekir. Bu geçiş süresinin sonunda bu hedefe ulaşmak zorundayız."

“BÜYÜK KAZANIMLAR VAAD EDİYOR”

“Hellimin gerek Yeşil Hat Tüzüğü kapsamına girmesi gerekse coğrafi işaret tescili alması Kıbrıslı Türk hellim üreticilerine ve hellim üretimi ile ilintili olan diğer tüm alanlara tarladan sofraya kadar çok büyük kazanımlar vaad eden bir şeydir."

“ŞU AN YÜZDE 5-6 ORANINDA OLAN SÜT YÜZDE 50’LERE ÇIKARTILMALI”

“Ama bu vaadedilen kazanımları gerçekten elde etmek için bizim de yapmamız gereken küçükbaş hayvancılığı geliştirmemiz lazım. Şuanda yüzde 5-6 oranında olan küçükbaş hayvan sütünü yüzde 50’lere çıkarmamız lazım bu süre içerisinde. Avrupa Komisyonu Sağlık Komiserliği’nin belirlediği o standartlara haiz noktaya gelmemiz lazım. Tarladan sofraya kadar sektörün tüm halkalarında.."

“HELLİM TESCİLİ AÇISINDAN YEREL IRK HAYVAN NÜFUSU GELİŞTİRİLMELİ”

“Küçükbaş hayvan sütü sadece hellim için ihtiyaç değildir. İçmek için de et için de ihtiyaçtır. Hellim dışındakji diğer süt ürünleri için de ihtiyaçtır. Dolayısıyla bizim yerel ırk hayvan nüfusumuz madem ki bu kadar küçüktür. Ve geliştirilmeye muhtaçtır hellim tescili açısından. O zaman yerel ırk olan hayvanları sadece hellime kullanalım. İthal edeceği hayvanları yerli hayvanlarla aynı çiftliğe koymaması lazım. Niçin? AB’de üçüncü ülkeden süt ve et ürünü ithal etmek yasaktır. Dolayısıyla hellim üretimi için ithal hayvan sütü kullanamam. Yerli ırk hayvan sütü kullanmak zorundayım."

“İTHAL EDİLECEK HAYVANLAR 7 YIL SONRA YEREL IRK KATEGORİSİNE GİRECEK”

“İthal edilecek olan hayvanlar 7 yıl sonra yerel ırk kategorisine gireceklerdir. 7 yıl yabancı olacaklardır. O yabancı oldukları süre içerisinde yerel hayvanlarla aynı çiftlikte yaşamamaları lazım. Eğer bu hatayı yaparsak hellimin tescil denetiminde o coğrafi işaret tescili mühürü almadan önceki denetimde sınıfta kalacağız. Bunları biz hep anlatıyoruz. Biliyorum Tarım Bakanlığı da anlatıyor. Bu konuda sayın Nazım Çavuşoğlu ile çok yakın istişarelerim vardır. Avrupa Komisyonu’na birtakım mektuplar yazıyorlar. Bilgi veriyorlar, teknik yardım talep ediyorlar."

Editör: TE Bilisim