Ekonomi ve Mali İşbirliği Protokolü tam bir yılan hikayesine döndü.

Dünün muhalefeti bugünün Hükümeti, Ekonomi ve Mali İşbirliği Protokolünün imzalanmamasının nedeni olarak ülke tarihinin en geniş tabanlı hükümeti ancak en büyük hayal kırıklığı yaratan 4'lü koalisyon CTP-HP-DP-TDP Hükümetini göstermesi hala hafızalardaki yerini koruyor.

Tufan Erhürman Hükümeti ile Ersin Tatar Hükümeti arasındaki tek fark ise, TC-KKTC Ekonomi ve Mali İşbirliği Protokolüne taraflarca imzaların konulması.

Ve bugün Kıbrıs Türk toplumu, protokole konulan imzalardan bir adım öteye gidilememesinin, protokole dair kaynak akışının başlamamasının zorluklarını yaşıyor.

Ve sorguluyor Kıbrıs Türk'ü, yine bir Hükümet değişikliği olursa ne değişecek veya olası bir erken seçim çare olur mu diye.

Günden güne de gelmiş geçmiş tüm Hükümetlere ve siyasete güvenini yitirmeye devam ediyor.

Toplumsal ve ekonomik sorunlara dair çareler ve çözümler üretme görevini unutan ve ülke sorunları karşısında bahaneler üretmekten öteye gidemeyen bir siyaset kurumu ile tarihinin en talihsiz dönemini yaşamakta, Kıbrıs Türk'ü.

Ve yılan hikayesine dönen, TC-KKTC Ekonomi ve Mali İşbirliği Protokolüne, ideolojik gözlüklerimizi çıkarıp, siyasi görüşlerimizden sıyrılarak bakarak sorgulamak gerek.

Protokole dair ev ödevimizi yaptık mı?

Protokole dair sorumluluklarını yerine getirme iradesini ortaya koyan KKTC hükümetlerinden protokolde olmayan farklı beklentiler de talep edildi mi?

Gençlik ve Spor Koordinasyon Ofisinin kurulmasına siyasi yelpazenin en sağından en soluna kadar el birliği Kıbrıs Türk siyasetinin aktörleri neden engel oldu?

Avrupa Birliği (AB) yardımlarında ve hibelerinde uygulanan hak edişe dayalı şartlı kaynak akışı ile projelerin hayata geçme modeline karşı çıkmayan Hükümetlerin, TC-KKTC Ekonomi ve Mali İşbirliği Protokolüne karşı duruşları ve iç siyasete protokolü alet etmeleri, siyasi olgunluğa ve Devlet ciddiyetine ne kadar yakışıyor?

Tüm soruların ardından bir gerçek var ki, ev ödevini yapmayan ve mutfağını temizlemeyen siyaset kurumundan dolayı, Kıbrıs Türk'ünü zor günler bekliyor.

TC-KKTC Ekonomi ve Mali İşbirliği Protokolüne ideolojik önyargılar ile saldırmak her ne kadar topluma karşı bir kötülükse, kaynak akışının başlamamasının nedenleri arasında Ankara'nın protokolde yazmayan bazı taleplerine karşı Hükümetlerin direnmesini neden göstermekte en basit ifadesi ile parmağının arkasına saklanmaktan başka bir şey değildir.

TC-KKTC Ekonomi ve Mali İşbirliği Protokolünün ruhu ve karakterinin, Devletin daha kurumsal bir noktaya gelmesi ve hizmet ile icraat temelinde Devletin gereklerini yerine getirme kapasitesi ve becerisini olması gereken noktaya taşıyarak Kıbrıs Türk'ünün daha rahat daha insanca yaşaması sağlamaktan öte bir şey olmadığını anlatmak hem Lefkoşa'ya hem de Ankara'ya düşen önemli bir sorumluluktan öte gelinen aşamada artık bir zorunluluktur.

Daha basit bir ifade ile siyaset kurumunun hizmet ve icraat ödevini Kıbrıs Türk'ü için layıkı ile yerine getirmesi için bir yol haritasından öte bir şey değildir.

Ve ne acıdır ki, kabul etmek zorundayız ki Kıbrıs Türk'ünün artık güvenmediği siyaset kurumuna, Ankara'da eskisi gibi güvenmiyor.

Daha öncelere gitmeden 1983 yılından itibaren Kuzey Kıbrıs'a gönderilen maddi yardımlar ve yapılanlar daha doğru bir ifade ile yapılmayanlar düşünüldüğünde de itiraf etmek zor da olsa, Ankara duyduğu güvensizlikte haklı bir noktada.

Öküz altında buzağı aramadan ve iç siyasete de Protokolü alet etmeden, önce aynaya bakmalı ve mutfağını temizlerken ev ödevini de artık yerine getirmeli, Kıbrıs'ın kuzeyindeki siyaset kurumu ve aktörleri.

Ve artık çare yerine bahaneler üreten siyaset kurumu ve politikacılarına karşı Kıbrıs Türk'ünün de Anadolu halkının da ne sabrı kalmıştır ne de umudu.

Editör: TE Bilisim