Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Amerikan Üniversitesi Barış ve Anlaşmazlık Çözümü Akademik Programı Direktörü Prof. Eleftherios A.Michael ve öğrencilerinden oluşan heyeti kabul etti.

Eroğlu, öğrencilere Kıbrıs ve Kıbrıs Sorunu hakkında bilgiler vererek sorularını yanıtladı. Kabulde Cumhurbaşkanı’nın Özel Temsilcisi Osman Ertuğ da hazır bulundu.

Eroğlu, Kıbrıs sorununu özetlediği konuşmasında, adadaki sorunların 1800’lere kadar dayandığını ve bugüne kadar Kıbrıs’ta masaya getirilen tüm çözüm önerilerinin Rum tarafı tarafından reddedildiğini kaydetti.

Rum tarafında 6 cumhurbaşkanı, Türk tarafındaysa 3 cumhurbaşkanının 45 yıllık görüşmelerinin henüz adaya bir çözüm getiremediğini söyleyen Eroğlu, her yeni liderin yeni bir çözüm ümidi getirdiğini ama müspet bir sonucun halen elde edilemediğini kaydetti.

Rum tarafının üzerindeki ağır ekonomik krizi atlatmasını da dileyen Eroğlu, yaz aylarında yeniden başlaması beklenen görüşmelerde Kıbrıs Sorunu’na çözüm bulunmasını istediğini kaydetti.

Eroğlu, daha sonra öğrencilerin sorularını yanıtladı.

EĞİTİM SİSTEMİ

Eroğlu, adadaki Türk ve Rum eğitim sistemleri hakkındaki soruya karşılık Türk tarafının kitaplarında düşmanlığı körükleyecek ifadelerin değiştirildiğini fakat Rum tarafında ilkokul seviyesinden başlayarak Türk düşmanlığının aşılanmaya devam edildiğini söyledi.

Türk ve Rum gençlerinin çeşitli ortamlarda bir araya geldiklerini ortak etkinliklerde bulunduklarını da hatırlatan Eroğlu, buna karşın bu etkinliklerin çözüm yönünde bir fayda sağlamadığını, Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün esas nedeninin Rum tarafında gerçek anlamda bir istek olmayışı olduğunu kaydetti.

Eroğlu, adada bunlar olurken, Kıbrıslı Türk gençlerin ada dışındaki tüm uluslararası organizasyonlara katılma çabalarının da Rum tarafınca engellendiğini görmenin ayrıca üzücü olduğunu belirtti.

KRİZ KATALİZÖR OLARAK KULLANILABİLİR Mİ?

Rum kesimindeki krizin çözüm yolunda bir katalizör olarak kullanılıp kullanılamayacağı yönündeki soruyu da Eroğlu; “Bu niyete bağlı” şeklinde yanıtladı.

Türk tarafının Rum krizinden faydalanma gibi bir niyeti olmadığını söyleyen Eroğlu, krizin bu denli büyük olduğu bir durumda Rum liderin, masada popülaritesini kaybetmiş olarak oturacağından, bir çözümü halkına kabul ettirme şansının düşük olduğu görüşünü bildirdi.

Eroğlu, Kıbrıslı Türklerin halen ambargo altında olduğunu da hatırlatarak, Güney’in çözümsüzlüğün kendilerine de sıkıntı yaratacağını bilmesi gerektiğini, çöküşten çözüm yönünde bir irade çıkması yönünde faydalanılabileceğini kaydetti.

DOĞAL KAYNAKLAR

Eroğlu, ada çevresindeki doğal kaynakların kullanımı konusunda Rum tarafına 2 öneri yaptıklarını bunlardan birisinin geçen Eylül ayında Genel Sekreter vasıtasıyla verildiğini söyleyerek, bu önerinin en kısa aynı zamanda en ucuz çözüm olan “gazın TC yoluyla doğrudan Avrupa’ya aktarılması” önerisi olduğunu hatırlattı.

Aksi durumda bu doğal gazın sıvılaştırılması için Rum tarafının tesisler kurması ve buna 8-10 milyar Euro gibi bir meblağ harcaması gerektiğini söyleyen Eroğlu, 12. parselde sondaj yapan “Noble Energy” firmasının kendi payını da alacağının da düşünüldüğü zaman Rum kesiminin böylesi bir durumdan kâr elde etmesinin uzak bir ihtimal olduğunu söyledi.

Rum tarafının şu an bu kaynakları bono olarak düşünüp kazanca çevirmeye çalıştığının altını çizen Eroğlu, bu kaynaklardan elde edilecek gelirin Genel Sekreterin Özel Danışmanı başkanlığında oluşturulacak bir özel komite vasıtasıyla barış sürecine harcanması önerisinin de henüz Rum tarafından kabul görmediğini kaydetti.

“RUM TARAFI AB VE BM TARAFINDAN ÇÖZÜME MOTİVE EDİLMELİ”

Başka bir soruya karşılık Eroğlu, Rum tarafının yaklaşık 50 yıllık süreçte tüm öneri ve planları reddeden taraf olduğunu ifade ederek, Rum Kesimi’nin BM ve AB tarafından çözüme motive edilmesi gerektiğini söyledi.

Türklerin 1963’te Kıbrıs Cumhuriyeti’nden dışlanmasının ardından 4 Mart 1964’te BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı yanlış kararın alınmamış olması durumunda Kıbrıs Sorunu’nun çoktan çözülmüş olabileceğini de kaydeden Eroğlu, BM’nin Rum tarafına “Kıbrıs Cumhuriyeti” sıfatını vermesiyle aslıdan kendi kendini aldattığını ifade etti.

Eroğlu, AB’nin de sorunu olan bir ülkeyi bünyesine kabul ederek Adadaki çözümsüzlüğe çanak tuttuğunu, dolayısıyla bu iki kuruluşa bugün çok büyük görevler düştüğünü söyledi.

“AB AMBARGOYU KALDIRMALI, BM KARARLARINI GÖZDEN GEÇİRMELİ”

“AB bizim ambargomuzu kaldırması gerekir” diyen Eroğlu, BM’nin de KKTC’nin tanınmaması yönünde aldığı Güvenlik Konseyi kararlarını “yeniden tartışabiliriz” şeklinde bir açıklama yapması halinde, bunun Rum tarafı üzerinde teşvik edici olmaya yeteceğini belirtti.

“GENÇLER VE SANATÇILAR RUM TARAFINDA BASKI UNSURU OLUŞTURSUN”

Eroğlu, ayrıca Kıbrıslı Türklerle sık sık bir araya gelen Rum gençlerin, sanatçıların, az da olsa kadın örgütlerinin bireysel ve zümresel barış arayışlarını kendi liderliklerine baskı unsuru oluşturarak mal edebilecekleri üzerinde yoğunlaşmaları gerektiğini de söyledi.

“TÜRKİYE’NİN AB’YE GİRMESİNE ENGEL DEMOKRATİKLEŞME DEĞİL”

Eroğlu, başka bir soruya karşılıksa Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin önündeki engelin demokratikleşme olmadığını, ve Almanya, Avusturya, Fransa, Yunanistan ve Güney Kıbrıs gibi ülkelerin mentalitesinin engel çıkardığını söyledi.

Doğu bloğunun yıkılmasının ardından zayıf ülkeler olarak ayakta duran ülkelerin AB’ye alınmasına rağmen Türkiye’ye “Kıbrıs Sorunu’nu çöz, öyle gel” dendiğini hatırlatan Eroğlu, Kıbrıs Sorunu’nu yaratanın Yunanistan, sorunlu bir adaya sahip olanın da Kıbrıs Rum Kesimi olmasına rağmen ikisine de aynı ön koşulun uygulanmadığını vurguladı.

AB’nin 70 milyonluk Müslüman bir ülkeyi almamak için “gerekçeler” ürettiğini söyleyen Eroğlu, bunların gerçek sebepler olmadığını ifade etti.

EOKA İLE TMT ARASINDAKİ FARK...

Rum tarafında kitaplarda EOKA’nın “milli kahraman” şeklinde tasvir edildiğinin hatırlatılması üzerine Eroğlu bu soruya yorum yapmak istemediğini fakat EOKA’yla TMT arasında fark bulunduğunu söyleyerek yanıt verdi.

EOKA’nın saldırgan, TMT’ninse Kıbrıs Türklerinin haklarını müdafaa edici rol oynadığını söyleyen Eroğlu, temennisinin ilerde bu tip organizasyonlara ihtiyaç duyulmaması, Kıbrıs Sorunu’nun halkların barış içinde yan yana yaşayacakları bir çözüm bulunması olduğunu kaydetti.

“DİNİ FAKTÖRLER RUM KESİMİNİ DOĞRUDAN ETKİLİYOR”

Dini faktörlerin çözüm üzerine etkilerinin sorulması üzerine Eroğlu: “ Kuzey’de din işleriyle siyasi işler birbirinden tamamen ayrılmıştır. Bizim günlük hayatımızı ve siyasetimizi dini olaylar etkilemiyor. Güneyde maalesef kilise güçlü, ağırlıklı ve etkili. Seçimlerde ve hükümet işlerinde etkili oluyor. Cumhurbaşkanı bile kiliseden talimat alıyor” şeklinde konuştu.

Din adamlarının farklılıkların aslında zenginlik olduğunu ortaya çıkarması gerektiğini belirten Eroğlu, buna karşın Rum tarafında dinin çözüme ulaşılamamasının en önemli etkenlerden birisi olduğunu bildirdi.

Eroğlu, Kıbrıs’ta olayları başlatanın hem Cumhurbaşkanlığı’nı -dünyada ender görülen bir şekilde- hem Başpiskoposluğunu aynı anda yürüten Makarios olduğunun unutulmaması gerektiğini de ekledi.

VATANDAŞLIKLAR VE “YERLEŞİKLER” KONUSU...

Eroğlu, Kuzey Kıbrıs’ta vatandaş yapılan ve “yerleşikler” olarak tanımlanan kişiler hakkındaki soruyu yanıtlarken, her ülkenin göçmen kabul ettiğini, bugün, Amerika’nın yüzde 50’den fazlasını göçmenlerin oluşturduğunu söyleyerek yanıtladı.

Eroğlu, bugün binlerce Kıbrıslı Türk’ün İngiliz vatandaşı olarak Londra’da yaşamını sürdürdüğünü de hatırlatarak, hükümet olarak KKTC’nin istediği kişiye vatandaşlık verebilmekte serbest olduğunu, Rumların itirazı Kıbrıslı Türklerle “aynı dili konuşan” insanlara yönelttiğine işaret etti.

2004 yılındaki referandumda Kıbrıs’taki tüm vatandaşların oy kullandığını ve bir kez referanduma gidilmesi halinde yine “vatandaşların” oy kullanacağını belirten Eroğlu, olası bir anlaşma halinde bu kişilerin “ortak ülkenin” vatandaşları olacağının altını çizdi.

“GÜNEY’DE DE 120 BİN VATANDAŞ YAPILAN KİŞİ VAR”

Eroğlu, Rum Kesimi’nde 120 bin kişinin vatandaş yapıldığını bildiklerini, dolayısıyla bu tartışmaların büyümemesi için bir an önce Kıbrıs’ta bir anlaşmaya varılması gerektiğini sözlerine ekledi.

Editör: TE Bilisim