Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Annan Planı’nın bir çözüm planı değil tam tersine kargaşa yaratacak bir plan olduğunu kaydederek, şu anda önemli olanın Rum tarafı ile 2008'den beri sürdürülen yeni görüşme sürecinde konuşulanlar olduğunu vurguladı.

Eroğlu, “Bizim üzerinde durduğumuz temel olay Kıbrıs'ta var olan gerçeklerden yola çıkılarak bir antlaşma yapılmasıdır. Aksi takdirde yeni çatışma alanları ortaya çıkar ve antlaşma dediğiniz şey çatışma zemini yaratan bir belgeye dönüşür” diye konuştu.

Beklentilerinin konuşulmamış hiç bir yönü kalmayan Kıbrıs konusunu süratle bir antlaşma ile sonuca bağlamak olduğunu dile getiren Eroğlu, iyi niyetli ve barışçı olduklarını, Kıbrıs Türk Halkı'nın hak ve hukukunu koruyarak Anavatan Türkiye'nin tarihi haklarını gözeterek bir neticeye varmak istediklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu Akademi Politik dergisinin sorularını yanıtladı. Mülakat, www.akademipolitik.com sitesinde de yayımlandı.

Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre soru ve cevaplar aynen şöyle:

“Akademipolitik: Sayın Cumhurbaşkanım, önce söyleşi isteğimize verdiğinin olumlu yanıt için teşekkür etmek istiyorum. İlk sorum şu olacak. Sizce 1964 yılından beri, başta Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği olmak üzere uluslararası toplumun ve ilgili devletlerin Kıbrıs konusunda tarafsız ve adil bir tutum sergiledikleri söylenebilir mi?

Cumhurbaşkanı Eroğlu : Birleşmiş Milletler Örgütü 21 Aralık 1963'te Rum-Yunan ikilisinin Ada'yı Yunanistan'a bağlamak üzere Kıbrıs Türk Halkı'na saldırması, bizleri ortaklaşa kurduğumuz Devlet'ten atmaya kalkışması üzerine Anavatan Türkiye'nin çağrısıyla toplandı, devreye girdi. O günler bizler için çok karanlık günlerdi. Ada'nın her yanında katliama uğruyorduk. Bir ateşkese gidilmesi çağrısının 4 Mart 1964'te Güvenlik Konseyi'nde kararı alındı. Anavatan Türkiye Hükümeti o dönemde rahmetli İsmet İnönü'nün Başbakan olduğu hükümet idi. Sırf kan dursun, Kıbrıs Türk Halkı katliamdan kurtulsun diye Ada'ya Birleşmiş Milletler Barış Gücü gelmesini ve ateşkesi öngören o karara Türkiye de onay verdi. Söz konusu kararın uygulanması için Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti'nin onayı gerekiyordu. Dönemin Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios mecburen bu karara onay verdi ama o karar o gün bugündür bizler için problem oldu. Kıbrıs Türk Halkı ile Rum Halkı'nın Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallığın garantisinde kurdukları Kıbrıs Cumhuriyeti Rumların silah zoru ile bizi yönetimden atması ile fiilen yıkılmasına rağmen Birleşmiş Milletler Rumları Ada'nın yasal hükümeti olarak kabul etmeye devam etti. 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekâtı sonrasında da tüm BM kararları buna dayandırılarak çıkarıldı. Bize göre bu hatalıdır. Böyle davranıldığı için Rum 1974 öncesinde de 1974 sonrasında da Rumlar bir antlaşmaya ele geçirdikleri Devlet ve Devlet olanaklarını, uluslararasındaki temsiliyeti bizimle paylaşmaya yanaşmadılar. Adil davranmaları gerekiyor. Bunun zamanı çoktan gelmiş ve geçmiştir. Kıbrıs Türk Halkı'nın geleceğini daha fazla Rum tarafına endeksli halde tutmamaları lazım.

ZAMAN SINIRLAMASI KONULARAK…

Bizim şimdi istediğimiz BM Genel Sekreteri'nin Güvenlik Konseyi tarafından kendisine verilen iyi niyet görevi çerçevesinde devrede olmaya devam etmesi, belirlenecek bir yol haritası ile zaman sınırlaması konularak Kıbrıs konusunda bütünlüklü bir antlaşma için görüşmelerin devam etmesidir. Rum komşularımızdaki ekonomik sıkıntılar dolayısı ile oylama yapılması doğru değildir. Biz benzer krizleri yaşarken görüşme masasında olmaya da devam etmiştik. Umarım Rum dostlarımız artık doğru yola gelirler. Gelmiyorlarsa BM'nin bir değerlendirme yapıp 4 Mart 1964'ten beri devam eden yaklaşımını gerçekçi bir zemine oturtması lazım. Tabii dünyadaki güç dengeleri ve çıkarlar düşünüldüğü zaman çok kolay olmadığını biliyoruz. Dolayısı ile her şeyden önce biz Devletimize sahip çıkacak, onu yüceltmeye çalışacak ve Anavatan Türkiye ile kardeşçe ilişkilerimizi hep geliştireceğiz, daha iyi noktaya taşıyacağız.

Akademipolitik: Türk tarafı Kofi Anan Planının verebileceği tavizin sınırı olduğunu açıklamış, ondan geri gidemeyeceğini söylemişti. O zaman bu planı reddeden Rum tarafının şimdi planı kabul edebileceğinin işaretini aldınız mı? Almadıysanız Türk tarafının görüşme sürecinde ısrar etmesinin anlamı nedir? Türk tarafı Kofi Annan Planında öngörülenin gerisindeki bir çözümü kabul edebilir mi?

Cumhurbaşkanı Eroğlu :Annan Planı geride kaldı. Tabii ki şimdiye kadar yapılan tüm belge, çerçeve antlaşması çalışmalarından yararlanmak mümkündür ama Annan Planı içerisinde de yazdığı gibi taraflardan biri referandumda reddettiği için ortadan kalmıştır. Şu andaki Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiades 2004 Annan Planı referandum sürecinde "evet kampanyası" sürdürmesine rağmen şu anda Annan Planı'nın başlıca karşıtı pozisyonundadır. Benim başında olduğum Ulusal Birlik Partisi de 2004 yılında Annan Planı'na "hayır kampanyası" sürdürmüştük. Bana göre Annan Planı bir çözüm planı değil tam tersine kargaşa yaratacak bir plan idi.

AKSİ TAKTİRDE YENİ ÇATIŞMA ALANLARI ORTAYA ÇIKAR

Şu anda önemli olan Rum tarafı ile 2008'den beri sürdürülen yeni görüşme sürecinde konuşulanlardır. Bizim üzerinde durduğunuz temel olay Kıbrıs'ta var olan gerçeklerden yola çıkılarak bir antlaşma yapılmasıdır. Aksi takdirde yeni çatışma alanları ortaya çıkar ve antlaşma dediğiniz şey çatışma zemini yaratan bir belgeye dönüşür.

Akademipolitik: Kofi Annan planı Rumların ağırlıkta olacağı bir ekonomi yönetimini öngörüyordu. Plan kabul edilseydi Rumların bugün içine düştükleri ekonomik kriz Kıbrıs Türklerini de etkilemeyecek miydi? Kofi Annan Planı çerçevesinde bir çözüm bugünkü koşullarda kabul edilse bunun KKTC ekonomisi üzerindeki etkisi ne olur?

Cumhurbaşkanı Eroğlu: Bu tip tahminlerde ya da öngörülerde bulunmak çok doğru değil diye düşünüyorum. Annan Planı uygulansaydı Kıbrıs Türk Halkı'nın ekonomik olarak çok ciddi sıkıntılar yaşayacağını ise o dönemde çok kez dile getirmiştim ama artık o konuları açmanın bir faydası olmayacağı kanaatindeyim. Biz şimdi önümüze bakıyor, iki tarafın uzlaştığı bir Ada için çaba gösteriyoruz. Sağlam ve doğru bir antlaşmanın Ada ekonomisine olumlu etki yapacağı kesindir ama sağlam ve doğru bir antlaşma olması şarttır.

Akademipolitik: Türk tarafının planı kabul etmesi ve Rum tarafının reddetmesine rağmen Güney Kıbrıs Rum Yönetimi AB'ye üye yapıldı. Türk tarafına uygulanan ambargolarsa kaldırılmadı. Uluslararası toplumun bu haksız tutumuna Kıbrıslı Türklerin tepkisi ne oldu? Haksızlıkları sineye çekmek Türklerin gelenekleri arasında var mı?

ACABA İSTEMİYORLAR MI?

Cumhurbaşkanı Eroğlu: Bu soru da çok uzun bir sürecin konusu. Sonuçta olana bakılacak olursa Avrupa Birliği için kocaman bir ayıp ortaya çıktı diyebiliriz. 2004 referandumu sonucu bizim Annan Planı'na "evet" dememiz sonucu Avrupa Birliği güya tüm Kıbrıs'ı tam üye yaptı. Fakat döndüler sözde Kıbrıs Cumhuriyeti ile 10'ncu protokolü imzaladılar ve sözde Ada'nın Kuzey'i Türkiye'nin işgali altındaymış diye AB müktesebatını Kuzey Kıbrıs için askıya aldılar. Zaten birçok yorumcuya göre oyun da orada idi. Rumlar zaten Yunanistan'ın "ya 10 ülke hep birlikte AB'ye tam üye yapılır, ya Doğu Blok'undan gelenleri veto ederiz" tehdidi ile Güney Kıbrıs'ı 2003 Aralık ayında zaten tam üye yapmışlardı ama o noktada Kıbrıs Türk Halkı'nın Avrupa Birliği'ne onayı yoktu. Bu nedenle bizim önümüze 24 Nisan 2004'te Annan Planı'nı koyarak Avrupa Birliği'ne ve Plan'a evet dedirttiler. Böylece Kıbrıs Türk Halkı da Avrupa Birliği'ne evet dediği için az önce sözünü ettiğim 10'ncu protokolü Rum tarafı ile imzaladılar. Tabii bu arada bize referandum sürecinde Doğrudan Ticaret Tüzüğü ve Yeşil Hat Tüzüğü'nü geçirerek ambargolardan kurtulacağımız sözünü verdiler ama nedense ikisinin de onayını Rumların tam üye olması sonrasına bıraktılar. Doğal olarak Rum tarafı da Doğrudan Ticaret Tüzüğü'ne onay vermedi. Hala vermiyor. Dolayısı ile Avrupa Birliği Rum tarafının Kıbrıs meselesi çözülmeden kendi ilkelerine daha önceki uygulamalarına da ters düşerek tam üye yaptı ve Kıbrıs konusunun çözümü yönündeki ciddi bir unsuru heba etti. Oysa Rumlara " çözüm olsun ondan sonra üyelik olur" demiş olsalardı inanın çok önemli ilerlemeler sağlanabilir belki de bugüne dek çoktan mesele kapanmış olurdu. Bu nedenledir ki zaman zaman "acaba Kıbrıs konusunun halledilmesini istemiyorlar mı?" diye de düşünmüyor değilim.

Akademipolitik: Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin bazı bölge ülkeleriyle Doğu Akdeniz'deki ekonomik bölgeyi paylaşma antlaşmaları imzalaması hukuka uygun mu? Kıbrıs devletini kuran Londra ve Zürih Antlaşmaları buna imkan veriyor mu? Vermiyorsa onların bu bölgelerde doğal gaz arama çalışması yapmak üzere yabancı şirketlerle antlaşma imzalamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

GEREĞİNİ YAPACAĞIZ

Cumhurbaşkanı Eroğlu: Kıbrıs konusunda uyum ve işbirliği içinde çalıştığımız Anavatan Türkiye hükümetinin Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu bu konuyla ilgili bir soruya çok doğru bir yanıt vererek şöyle dedi:

'GKRY tüm bu kaynaklar onların tarafında olduğu için 'Biz sahibiz diyorsa' zımnen 'Kuzeye de Kuzey'dekiler sahiptir' demiş olur ve böyle bir iddia ile davranıyorlar ise iki devletli çözümü de müzakere etmeye hazırız. Öyleyse de gelin oturun iki devleti konuşalım. Sonra bu iki devlet AB'de buluşurlar'

Biz Anavatan Türkiye ile hidrokarbon yatakları konusunda gerekli antlaşmaları yaptık. Rum komşularımıza da tüm iyi niyetimizle önerilerimizi sunduk. Birleşmiş Milletler önerilerimize sıcak bakıyor. Artık bir karar vermelidirler ya ortaktık, yapılacak bir antlaşma ile yeniden ortak olmayı hedeflediğimize göre ortaklık anlayışını sürdüreceğiz ya da ayrıysak bunun gereğini yapacağız.

Akademipolitik: Sizce bu antlaşmaları geçersiz kılmak için yapılan girişimler yeterli mi?

Cumhurbaşkanı Eroğlu: Anavatan Türkiye de biz de her platformda, temas ettiğimiz tüm uluslararası örgütlere, yabancı büyükelçilere tutumumuzu net bir şekilde ifade ettik. Rum kesimin yaptıklarını sineye çekmeyeceğimizi, onların atacakları adımlara mütekabiliyet esası gereği yanıt vereceğimizi vurguladık. Sanırım pozisyonumuzu anladılar. Dikkat ederseniz batı basınında Rum tarafının söz konusu yatakları sadece kendi kararları ile devreye koyup yararlanamayacağı, bu kaynakların satışında en uygun yolun Türkiye üzerinden pazarlanması olacağı yönünde makaleler, haberler yer almaya başladı.

Akademipolitik: Masadan kalkan taraf biz olmayalım yaklaşımı sizce doğru bir yaklaşım mıdır? Türkiye Lozan'da masadan kalkarak yanlış bir iş mi yapmıştı? Türk tarafı 1974 Cenevre Konferansında masayı terk ederek yanlış bir tavır mı koymuştu? Dünyada "masadan kalkan taraf biz olmayalım" yaklaşımını benimseyen her hangi bir devlet var mı?

Cumhurbaşkanı Eroğlu: Sizin bu ifade ettikleriniz doğrudur. Ben de geçmişte bunları söyledim ve çok da eleştiri aldım. Anlatmak istediğim şu idi; Eğer siz mahkûmmuşsunuz gibi masaya oturursanız, hiç bir alternatifiniz yok gibi davranırsanız karşı taraf olayı istediği gibi sürükler. Ancak şu anda masadan kalkmamızı gerektiren bir durum yok. Şu anda Rum tarafındaki seçim nedeniyle duran görüşme sürecinin devam etmesini ve en erken bir zamanda antlaşma ile neticelenmesine odaklanmış durumdayız.

Akademipolitik: Kıbrıs'ta iki bağımsız devletin yan yana yaşamasını öngören bir çözüm, geçmiş tecrübelerin ışığında en gerçekçi ve uygulanabilir çözüm olmaz mı?

İKİ DEVLET VAR

Cumhurbaşkanı Eroğlu: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni sadece Anavatan Türkiye tanısa da şu anda Kıbrıs'ta iki tane Devlet var. Bu gerçeği kimse değiştiremez. Şu anda bu iki Devlet yan yana yaşıyor. Bakıp göreceğiz. Yineliyorum; Kıbrıs'ta var olan gerçeklerden hareketle bir çözüm mümkündür.

Akademipolitik: Uzun bir süredir beklemede olan Kıbrıs görüşmeleri yeniden başlatılıyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel temsilcisi Alexander Downer, Nisan sonunda Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs'ta temaslar yaparken, Kıbrıs Türk ve Rum yetkilileri de Washington ve New York'ta görüşmeler gerçekleştirdi. Siz de 30 Mayısta Nikos Anastasiadis ile görüştünüz. Beklentileriniz nelerdir?

Cumhurbaşkanı Eroğlu: Beklentimiz daha önce de ifade ettiğim üzere konuşulmamış hiç bir yönü kalmayan Kıbrıs konusunu süratle bir antlaşma ile sonuca bağlamaktır. İyi niyetli ve barışçıyız. Kıbrıs Türk Halkı'nın hak ve hukukunu koruyarak Anavatan Türkiye'nin tarihi haklarını gözeterek bir neticeye varmak istiyoruz.

Akademipolitik: Maraş'ın BM himayesinde Rumlara verilmesi, Mağusa Limanı'nın AB himayesinde yeniden açılması... Bunlar nasıl istekler?

Cumhurbaşkanı Eroğlu: Kıbrıs konusuna bütünlüklü bir çözüm bulmak lazım. Maraş konusu pek çok kez şu veya bu şekilde gündeme gelmiştir ama şu anda bizim için bütünlüklü çözüm içinde yer alması gereken bir konudur. Limanların açılması konusunda Anavatan Türkiye tarafından ortaya konulan görüş " Türkiye'nin Kıbrıs Rum tarafına bir limanını açması karşılığında Rumlar'ın da KKTC'nin bir limanına uyguladıkları ambargoyu kaldırmasıdır. Eğer bu noktaya gelinirse olur, aksi takdirde bir sonuca varılamaz.

Akademipolitik: İçişleri Bakanı'nın bir televizyon programında "KKTC pasaportlarından Türk sözcüğünün kaldırılarak, yerine KKTC'li ibaresinin konulacağını" söylediği ifade ediliyor. Türkiye'de de buna benzer gelişmeler yaşanmakta. Bu konuya ilişkin neler söylersiniz?
Cumhurbaşkanı Eroğlu: Benim bilgime henüz böyle bir konu gelmiş değil. Bizim Devletimizin adı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'dir ve Anayasamıza göre bu isim değiştirilemez.
Ayrıca, bizlerin Kıbrıs'ta bugünlere, Türklüğümüze, dilimize ve dinimize sahip çıkarak geldiğimizin altını da çizmek istiyorum.

Akademipolitik: Gergin anlar ve uzun tartışmalar sonucunda Meclisten çıkan erken seçim kararının bir değerlendirmesini yapar mısınız? Nasıl bir sonuç öngörüyorsunuz desek..?

Cumhurbaşkanı Eroğlu: Parlamento seçimlerin yenilenmesi kararını vermiştir ve bize hayırlı olsun demek düşer. Seçim tarihi Ramazan'ın içine düştüğü için katılım oranı etkilenir mi diye endişe ortaya konulmuştu ama artık bir karar verildiğine göre herkes buna uygun bir çalışma yapacak. Benim dileğim katılım oranının yüksek olması, vatandaşın meselelerine sahip çıkması ve iradesini sandığa özgürce yansıtmasıdır. Hangi sonuç ortaya çıkarsa çıksın bizim saygımız var.
Keşke seçmene yaz aylarını ve Ramazan'ı geçirme fırsatı tanınsaydı.

Akademipolitik: Son olarak, bizim eksik bıraktığımız ya da sizin söylemek istediklerininiz nelerdir desek...

Cumhurbaşkanı Eroğlu: Derginize bize bu imkanı verdiği için teşekkür ederim. Tüm okuyucularınıza, Anavatan Türkiye'ye sevgiler, selamlar, saygılar”. 
Editör: TE Bilisim