Hukuk, edebiyat ve siyaset alanlarındaki çalışmalarıyla tanınan Erhürman’ın on üçüncü kitabı olan “Yüksek İdare Mahkemesi’nin Görev Alanı” Işık Kitabevi tarafından yayımlandı. Erhürman’ın, “İdari Yargıda Meşru Menfaat” ve “KKTC İdari Yargılama Hukuku”ndan sonra, idare hukuku alanında yayımlanmış üçüncü kitabı olan “Yüksek İdare Mahkemesi’nin Görev Alanı”, “KKTC’de İdari Rejim ve Anayasa’nın 152. maddesinde Yer Alan Düzenleme” ve “Yüksek İdare Mahkemesi’nin Görev Alanına Giren İdari İşlem ve İhmal Türleri” başlıklı iki bölümden oluşuyor.

İdarenin yargısal denetiminin hukukun üstünlüğü ilkesinin olmazsa olmazı olduğunu belirten Erhürman, kitapta bu alanda mevzuattan ve içtihattan kaynaklanan sorunları tespit ederek, bunlara yönelik çözüm önerileri geliştirilmeye çalışıldığını belirtti. KKTC’de Hukuk alanındaki bilimsel çalışmaların son derece az olduğu belirten Erhürman, kitabın bu alandaki boşluğun doldurulması yönünde bir katkı olmasını umduğunu da dile getirdi.

Erhürman, kendisini bu kitabı yazmaya yönelten etkenin, son dönemlerde KKTC’de idarenin doğru dürüst denetlenememesinden şikâyet edilmesi olduğunu dile getirerek, görev alanı Anayasa’nın 152. maddesinde düzenlenen Yüksek İdare Mahkemesi’nin, idarenin yargısal denetimi konusunda çok önemli yetkilere sahip olduğunu ve bu yetkilerin, hukukun üstünlüğü ilkesi lehine, etkili ve doğru biçimde kullanılması durumunda, Yüksek İdare Mahkemesi’nin, idarenin denetlenmesi konusundaki boşluğu doldurabileceğini vurguladı. Erhürman, idarenin hangi davranışlarının Yüksek İdare Mahkemesi’nin görev alanına girdiği konusunda mahkemelerde ciddi tartışmalar yaşandığını ve bu tartışmaların sonucunda idarenin bazı işlem ve ihmallerinin denetim dışında kaldığını belirterek, bu durumun bir yandan hukukun üstünlüğü ilkesine zarar verdiğini, diğer yandan da yurttaşların yargıya olan güvenini sarsmakta olduğunu dile getirdi. Erhürman, Yüksek İdare Mahkemesi’nin görev alanının doğru biçimde tespit edilmesine yardımcı olacak böyle bir çalışmanın, avukatlara, savcılara ve yargıçlara katkıda bulunabileceğini umduğuna da dikkat çekti.

Erhürman, idarenin Yüksek İdare Mahkemesi tarafından denetlenmeyen işlem ve ihmallerine ilişkin olarak verilebilecek örnekler arasında en dikkat çekici olanların, idarenin düzenleyici işlemlerine (tüzük, yönetmelik vs.) karşı doğrudan doğruya iptal davası açılamaması ve idari sözleşmelerin (örneğin özelleştirme konusunda idareyle özel şirketler arasında imzalanan sözleşmelerin) iptal davası konusu olamaması olduğunu belirtti. Kitapta, Anayasa’ya göre bu işlemlere karşı da dava açılabileceğinin, bugüne kadar bunlara karşı dava açılamaması yönünde alınan kararların Anayasa’nın doğru yorumlanamamasından kaynaklandığının anlatılmaya çalışıldığını ifade eden Erhürman, idari işlem ve ihmallere karşı dava açma süresinin 75 gün olmasının da idarenin birçok işlem ve ihmalini yargı denetiminden kurtardığını, oysa bir idari işlem ya da ihmal hukuka aykırıysa, 75 gün geçtikten sonra hukuka uygun hâle gelmeyeceğinin açık olduğunu vurguladı. KKTC hukuk sisteminde 75 gün geçtikten sonra da idari işlem ve ihmallere karşı dava açılmasını mümkün kılan olanaklar olduğuna, bu olanakların kullanılmasının, idarenin hukuka aykırı bazı idari işlem ve ihmallerinin yargı denetiminden kurutulmasını önleyebileceğine dikkat çeken Erhürman, bu olanakların neler olduğunun kitapta ayrıntılı biçimde incelendiğini ifade etti.

Erhürman, ayrıca, KKTC mevzuatının doğru yorumlanmasının tek başına idarenin yargısal denetimini zorlaştıran tüm unsurları ortadan kaldıracağı anlamına gelmediğini belirterek, KKTC Anayasası’nda ve mevzuatın geri kalan kısmında bu konuda birçok eksiklikler olduğuna dikkat çekti. Erhürman, KTFD ve KKTC anayasa koyucularının, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın kurduğu sistemi doğru analiz edememeleri sonucunda, o sistemdeki bazı unsurları KTFD ve KKTC anayasalarına aktarırken ciddi boşluklar yarattıklarını ve idarenin yargısal denetimini, muhtemelen farkında olmadan güçleştirdiklerini ifade etti. Buna ek olarak, birçok işlem ve ihmale karşı Yüksek İdare Mahkemesi’nde mi yoksa kaza mahkemelerinde mi dava açılması gerektiğinin yargı kararlarıyla netleştirilemediğinin ve davacıların, yanlış mahkemede dava açtıkları gerekçesiyle, hak arama özgürlüğünü kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldığının altını çizdi. Erhürman, KKTC’dekine benzer bir yargı sisteminin uygulandığı ülkelerde, yanlış mahkemede dava açtığı için davası reddedilen davacılara, doğru mahkemede dava açabilmeleri için ek süre tanındığının ve hak arama özgürlüğü kaybının da önlendiğinin altını çizerek, KKTC mevzuatında bu yönde bir hüküm olmadığını ifade etti ve kitapta, mevzuattaki bu tip boşlukların doldurulmasına ilişkin önerilerin de geliştirildiğini vurguladı.

Editör: TE Bilisim