Soru : Yapılandırma Yasalarının hazırlanmasına 2011 yılında başlanmıştır. Bu tarihten önce yapılan sözleşmelerdeki faizlerinin adaletsiz ve yasallığı tartışmalı faizler olduğunu söylüyorsunuz. Bu faizlerde etkin indirimler yapılması gerektiğini iddia ediyorsunuz. Bu indirimler nasıl olabilirdi?

Cevap:
Bu soruya doğru yanıt verebilmek için astronomik faizlerin nasıl ortaya çıktığına bakmamız gerekiyor.
Daha önce gördüğümüz gibi İngiliz dönemi yasalarına göre faiz %9 u geçemezdi. Uzun süre bekleyen borçlarda ise faizlerin toplamı ne kadar artarsa artsın ana parayı geçemezdi. Bunlara ek olarak birleşik faiz yasağı vardı. Yani faizin faizi alınamazdı.

1974 den sonra paranın sürekli değer kaybetmesi karşısında Hükümetin bu kuralları değiştirmesi ve faize yeni sınırlar getirmesi gerekli hale geldi. Bunu yapacağına maalesef önce birleşik faiz yasağını kaldırıp borçlananların aldanmalarına fırsat verdi. Borçlananlar vade geldiğinde faizin ne kadar olacağını hesaplayamaz hale geldiler ve astronomik rakamlara ulaşacak faizler içeren sözleşmeler yapmaya başladılar. Daha sonra Merkez Bankası kanalıyla faiz sınırını yükseltti ve bir süre sonra da faizi tamamen serbest bıraktı. Bu nedenlerle astronomik borçlar ortaya çıktı. Beklenmedik rakamlarla karşılaşan borçlular borçlarını ödeyemediler . Bu sorun Kıbrıs Türk Halkının yaşadığı en önemli sosyal ve ekonomik sorunlardan biri haline geldi.
Böyle bir sorunu çözmek için Hükümetin değişen ekonomik koşullara uygun yeni sınırlamalar getirmesi gerekiyordu. Bu sınırlar neler olabilirdi?

Faize sınır saptamak uzmanlık gerektiren bir konudur. Buna rağmen sade bir vatandaşın da doğru ilkelerden hareket ederek makul bir çözüm önermesi mümkündür. Arzu ederseniz birlikte böyle bir arayış içine girelim.
Faiz sorununu çözmeden önce icra sorununun çözülmesi gerektiğini, ayrıca geleceğe yönelik faiz düzenlemelerinin belirlenmesi gerektiğini gördük. Bu sorunlar çözülmese bile hiç değilse çözülmeleri için bir program yapılmalı ve çözülecekleri varsayılarak Yapılandırma Yasaları yapılmalıydı. Maalesef bu yöne gidilmedi ve icra ile geleceğe yönelik faiz sorunlarının çözülmeyeceği varsayımı içinde yasal düzenleme arayışı içine girildi.
Yasa yapmak kolay bir iş değildir. Hatta dünyanın en zor işlerinden biri olduğu söylenir. İncelediğimiz zaman KKTC de ve dünyada bir çok yasanın hatalarla dolu olduğunu görürüz. Bu hatalar nedeniyle toplumların büyük sorunlar içine girdiğini, bir çok kişinin büyük sıkıntılar çektiğini öğreniriz. Bu nedenle Yapılandırma Yasaları yapılırken hatalardan korunmak için büyük özen gösterilmesi gerekiyordu.

Soru : Hatasız yasa yapabilmek için nelere dikkat etmeli?

Cevap:
Hatasız yasa yapabilmek için her şeyden önce yüksek bir hedef belirlememiz gerekir. O konuda dünyanın en iyi yasasını yapma amacıyla yola çıkmamız gerekiyor. Ancak o zaman iyi bir yasa yapma olasılığımız ortaya çıkar. Bu vizyonla yola çıktığımız zaman bile hata yapmamız ve bir süre sonra yasayı değiştirme ihtiyacı duymamız olasıdır. Vasat bir yasa yapmaya çalıştığımız zaman ise büyük hatalar yapıp sayısız sorunla karşılaşabiliriz. Bu durumda yasayı tadil etmek kaçınılmaz oluyor.
Maalesef Yasama Meclisimizin yaptığı birçok yasanın daha mürekkebi kurumadan tadil edilmesi gerekli hale geldiğini görüyoruz. Bu durum iyi bir yasa yapma vizyonu ile hareket etmediğimizi, dünyanın en iyi yasasını yapmaktan oldukça uzak olduğumuzu gösteriyor.

Soru: Dünyanın en iyi yasası nasıl yapılabilir?

Cevap:
Bu soruya sıradan, makul herhangi bir insanın verebileceği yanıtı verelim. Dünyanın en iyi yasasını yapmak için o konuda dünyanın diğer ülkelerinin deneyimlerinden yararlanmamız gerekir. Yani işe başlarken “Amerika’yı yeniden keşfe çalışmamak” ve diğer ülkelerin yaptıkları benzer yasalar konusunda bilgi sahibi olmak gerekiyor. Özetle yasa yapımında ilk aşama bilgi edinme aşaması olmalıdır. Bu çalışma hazırlanacak iyi yasanın temeli olacaktır. .
Yaptığımız çalışma sonunda çeşitli başarılı örnekler bulduğumuzu düşünelim. Bize en uygun olanı taslak olarak ele alıp üzerinde çalışabiliriz. Bu yöntemle çalıştığımız takdirde iyi bir yasa yapma şansını elde edecek ve birçok hatadan kurtulacağız.
Bu görüşler doğrultusunda icra konusunda İngiltere’yi, geleceğe yönelik faiz düzenlemeleri konusunda ise Türkiye’yi izlememiz gerektiğini görmüştük. Bu ülkelerdeki yasal durumu açıklayan detaylı bir çalışma yapılsa ve hazırlanan raporlar meclis üyeleri ile hukukçuların bilgisine getirilse isabetli bir çalışma başlatılmış olacaktı.
Bugüne kadar yapıldığı gibi Hükümetin hazırladığı taslağı halkın bilgisine getirmek yeterli değildir. Çünkü halk yasa yapmayı bilmez. Hazırlanan taslağın yanı sıra diğer ülkelerde o konuda nasıl yasalar yapıldığı, hangi ülkenin o sorunu en iyi şekilde çözdüğü araştırılıp halkın bilgisine getirilmelidir. O zaman yapılan tartışmaların Yasama Meclisine büyük katkısı olacaktır.

Soru : Geçmiş borçlara getirilecek sınırlama konusunda hangi taslak üzerinde çalışılması gerekiyordu?

Cevap :
Kıbrıs Türk kesiminde para değerinin düşmeye başladığı 1974 yılından önce uygulanan faiz yasalarında herhangi bir sorun yaşanmıyordu. Dolayısıyla geçmişte kendi ülkemizde uygulanan faiz yasası bizim için yol gösterici olmalıdır.

Geçmişte sorunsuz uyguladığımız Fasıl 150 Faiz yasasını taslak olarak ele aldığımızda yeni sınırlamanın şöyle olması gerektiğini düşünürüz. Faiz %9 u geçemez kuralı için (%9 + paranın değer kaybı = faizin yeni üst sınırı) olarak düşünebiliriz. Faiz ana parayı geçemez kuralı için (ana para + borcun alındığı ve ödendiği tarih arasında paranın değer kaybı = toplam faizin yeni üst sınırı) olarak düşünebiliriz.

Hemen ekleyelim bu sınırlar daha farklı da olabilirdi. Yasama Meclisi günün ekonomik koşullarına uygun daha farklı sınırlar koyabilirdi. Ancak bunu yaparken faize bir sınır konmasının şart olduğu, bu sınırın borçlananları koruması ve borç verenlere de makul bir kar sağlaması gerektiği düşüncesi ile hareket etmesi gerekiyordu. Önemli olan borç ilişkilerine adil bir çerçeve çizmesi idi. Böylece herkes borcun nerede duracağından emin olacak tartışmalar sona erecekti. Maalesef Yapılandırma Yasaları bu basit mantığı yürütememiştir.

Yapılandırma Yasaları yapılırken biraz çalışmak gerekebilirdi. Eskiden paranın değer kaybı olmadığından faizin ana parayı geçemeyeceği kuralı çok net olarak belirleniyordu. Paranın sürekli olarak değer kaybettiği bir ortamda borçlanmanın gerçekleştiği yıla ve ödeme tarihine göre , her yıl için ayrı bir sınır koymak gerekebilirdi. Bu durumda yeni sınırları belirleyen bir tablo hazırlayıp yasaya katmak sorunu çözecekti. Böylece kusursuz bir yasa ortaya çıkabilirdi. Hatta dünyanın en iyi yasaları arasına girecek bir yasa yapabilirdik.
Niçin böyle bir yasa yapılamadı? Bu soruya yanıt vermek kolay değil. Halbuki geçmişte doğru yolda yapılan girişimler vardı. Bu girişimlerin dikkate alınması yeterli olacaktı. Maalesef bunlar bir tarafa itildi ve benzeri görülmemiş yasalar yapılarak bin bir sorun ortaya çıkarıldı.

Soru: Geçmişte borçlara çözüm bulmak için girişimler olduğunu söylüyorsunuz. Nasıl girişimler oldu?

Cevap:
Yüksek Mahkeme Başkanı olduğum 2002 yılında faizler başını almış gidiyordu. Astronomik faizler nedeniyle borçlar ödenemeyecek hale gelmişti. Alacaklılar alacaklarını almak için bugün olduğu gibi Mahkemeye başvurup borcun taksitlerle ödenmesi için emir alıyorlardı. Ancak faizler o kadar yüksekti ki ödemeler yapıldıkça borçlar azalacağına artıyordu. Özetle hukuk sistemimiz tıkanmıştı. Bu gün karşı karşıya kaldığımız trajedinin ayak sesleri o günlerde duyuluyordu. Önceden bir önlem alıp halkı korumak gerekiyordu. Bu nedenle Yargıç arkadaşlarımla bu sorunu nasıl çözebileceğimizi tartıştık.

Yaptığımız istişare sonunda Merkez Bankasının konuya bizimle aynı açıdan bakmadığını sadece bankaların zarar etmemesi veya iflas etmemesi ile ilgilendiğini gördük. Bu nedenle Yüksek Mahkeme olarak inisiyatifi ele almak zorunda kaldık ve 27/12/2004 tarihinde Mahkemede görülmekte olan davalarla ilgili faize sınırlama getirdik. Özetle İngiliz devrinde olan sınırlamanın geçerli olduğuna yani Mahkemeye başvurulan konularda faizin ana parayı geçemeyeceğine karar verdik.

Türk lirasında paranın değer kaybını dikkate almak zorunda idik. O tarihte Türk lirası dövize karşı 4 kat değer kaybetmişti. Bu nedenle Sterlin borçlanmalarda faizin ana parayı geçemeyeceğine Türk Lirası borçlanmalarda ise faizin ana paranın 4 katını geçemeyeceğine karar verdik.

Bu çalışma geçici bir düzenleme idi. Yüksek Mahkeme hem ortaya çıkan karmaşayı gidermek istemiş hem de Hükümete izlenmesi gereken yol konusunda bir fikir vermişti. Yapılandırma Yasaları aynı yöntemi izlese bugün yaşadığımız sorunların hiçbirini yaşamayacağımıza inanıyorum.

2011 yılında Maliye Bakanlığı da Yüksek Mahkeme modelini izleyen bir girişimde bulundu ve bir taslak hazırlayarak halkın tartışmasına sundu. Bu taslakta faizin dövizde % 9 u geçemeyeceği ve ana paranın iki katından fazla olamayacağı belirtildi. Türk parasında ise faizin % 16 yı geçemeyeceği ve toplam faizin ana paranın 3 katından fazla olamayacağı belirtildi. Bu taslak biraz daha geliştirilip yıllara göre paranın değer kaybını dikkate alan bir tablo ile zenginleştirilse kusursuz hale gelebilirdi. Bu yapılacağına çok farklı bir düşünce içinde Yapılandırma Yasaları yapılmaya başlandı. Her yasadan sonra bazı sorunlar çözüldü fakat yeni sorunlar ortaya çıktı. Karmaşık sorunlarla dolu bir döneme girildi.

Söyleşimizin 8. bölümünde Yapılandırma Yasalarını bir bir ele alarak olumlu ve olumsuz yönlerini ortaya çıkarmaya çalışacağız. Önce bu yasaların çözdüğü sorunları belirleyeceğiz. Daha sonra çözemeyip ortada bıraktığı sorunlara değineceğiz ve gereksiz yere yaratılan yeni sorunlar üzerinde duracağız.

 
Editör: TE Bilisim