2018 yılının Ağustos ayı.

Yaklaşık 1 sene 2 ay öncesi.

Kamu maliyesinin disiplin altına alınmasına yönelik çok önemli bir karar resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Söz konusu kanun hükmündeki kararname ile kamu görevlilerinin alacağı ek mesailer yeniden düzenlendi.

Kanun hükmünde resmi gazetede yayınlanan kararname öncesinde normal çalışma, idari tatil ve hafta sonları için bire bir buçuk, diğer resmi tatil günleri için ise bire iki olarak yapılan ve ek mesaiye kalan çalışanın aldığı maaş üzerinden hesaplanan ek çalışma ödeneklerinde yeni düzenlemelere ve kısıtlamalara gidildi. 

Kararnameye göre ek çalışma ödenekleri yani ek mesailer, normal çalışma ve idari tatil günleri ile hafta sonu tatilleri için bire bir, diğer resmi tatil günleri için bire bir buçuk olarak hesaplanmaya başlandı.

Ek mesainin hesaplanmasında ise, yürürlükte olan saat başı Asgari Ücretin iki ile çarpımı esas alınmaya ve kamu görevlileri çalışma saatinin yüzde 25’inden fazla ek mesaiye çağrılamayacağı kuralı uygulanmaya başlandı. Çok gerekli durumlarda ise bu oran yüzde 50’yi geçemeyecek maddesi de kararnamede yer aldı.

Dönemin Başbakanı Tufan Erhürman, kararname ile birlikte 20 milyon TL tasarruf yapılmasının hedeflendiğini açıkladı.

Ve sendikalar , ek mesaiye kalmama kararı alıp tepkilerini dile getirerek “ek mesai statükosu”nun devamından yana tavır ortaya koydular.

Ve Devlet, tüm yaşananların ardından 2018 yılında 145 milyon TL ek mesai ödedi.

2019 yılında ise ödenecek olan ek mesai rakamının 180 milyon TL’ye çıkması bekleniyor.

Rakamlar tüm çıplaklığı ile önümüzde.

Ve kimse bu memlekette bir statükonun olmadığını artık iddia etmesin, öne sürmesin.

Bir Devlet kurmayı başardık ama ne yazık ki itiraf etmek güç de olsa, binbir bedel ödenerek kurulan Devletimizi doğru yönetemedik.

El birliği ile güçlü temeller üzerinde yükselttiğimiz statükonun esiri haline getirdik, Devleti.

Hep şikayet ettik..

Meclis kürsüsünde şikayet ettik, köy kahvesinde bağırdık çağırdık, nutuklar salladık ama bir gerçek var ki siyasetçiden memura köylüden işçiye, kısaca 7’den 77’ye hiç birimiz statükonun da değişmesini istemedik.

Ve bugün yaratılan siyasal bürokratik statüko, bir ahtapotun kolları gibi, Devlet mekanizmasını sarmış, esir almıştır.

Ülke, statükolar ülkesi durumuna getirilmiştir, bugün.

Meclis statükosu, sendika statükosu, ek mesai statükosu, RHA statükosu ve diğerleri bugün Devlete yön vermekte hatta yönetmekte.

Ve bugün KKTC meclisinde ne yazık ki 6 siyasi parti var gibi görünse de aslında realite sadece bir tek partinin mecliste olduğu ve statükoyu beleyerek Devlete yön verdiğidir.

Statüko ile karşılıklı birbirlerini besleyen Meclis partisi, değil midir bugün KKTC meclis sıralarında oturanların tümü?

Statükoyu yıkmak için meydanları dolduran ve çözüm ile AB üyeliği için bağıran sendikalar, AB üyeliğinin gerçekleşmesi halinde sendikal sistemin normalleşeceğinden dolayı sokağa çıkarak AB’den çıkmak isteyecekleri de dün gibi ortada.

Herkes bu oyunun parçası olmaktan mutlu, şikayetleri yeri göğü yıkmış gibi görünse de.

Ek mesai, ortaya konulan emek kadar elbette ödenmeli.

Devlet, kamu çalışanına emeğin karşılığını vermeli elbette.

Ancak, ahtapotun bir kolu olarak Devleti sömüren, haksız bir kazanç, ikinci bir iş kapısı haline getirilen ek mesai uygulamalarına göz yumanlar da, Devletin kaynaklarının buhar olmasına oy uğruna seyirci kalanlar da, Devletin hakkını savunmak için sendikaları karşısına  alma cesaretini ortaya koyamayanlar da ek mesai hakkını amacı dışında kullanan statükocular kadar kamu vicdanında bugünden sonra suçludur.

Kötü yönetim, iradesiz Hükümetler, seçilme sevdasını memleket sevdasından önceye koyan Bakanlar, farklı siyasi parti amblemi ile seçilen ve Meclis partisinin birer neferi haline gelen seçilmişler artık Kıbrıs Türk’ünün kaderi olmamalıdır.

Ve unutulmamalı ki “her halk hak ettiği şekilde yönetilir.”

Artık aynaya bakmanın zamanı gelmedi mi?

Gerçek statüko ne KKTC’dir ne de Devlet.

Gerçek statüko ne yazık ki Devleti yönetemeyen bizleriz.

Editör: TE Bilisim