Akdeniz’in doğusu.

Doğu Akdeniz’in iki kapısı, Libya ve Kıbrıs.

Atalarımız “bahr-i sefid” ya da “bahr-i mutavassıt” diye isimlendirmiş, Akdeniz’i.

Bahr-i sefid; beyaz deniz, ak deniz veya bahr-i mutavassıt; orta deniz diye Osmanlı haritalarında yer almış, Akdeniz.

Arapça’da “ortada yer alan beyaz deniz” anlamında “El Bahre-l Ebyedu'l-Mutavassit” ismi verilmiş, Akdeniz’e.

Ve bugün 2-5 milyon karelik alanı ile 3 kıtaya dokunan “ortada yer alan beyaz deniz”  dünya devletlerinin güç savaşının tam ortasında boğulmakta.

Anavatan Türkiye, bugün Libya’da sergilediği kararlı duruş ile Akdeniz satrancında egemenlik haklarımızın korunması adına bir o kadar haklı ve bir o kadar da büyük bir mücadele ortaya koyarak “oldu bittilere” göz yummayacağının mesajını Akdeniz’i boğmaya çalışan dünya devletlerine özellikle de Avrupa Birliği, ABD ve Rusya’ya vermekte.

Akdeniz satrancında, bugün “bahr-i sefid”e kıyısı olan ülkelerin egemenlik hakları üzerinden kirli bir oyundan fazlası oynanıyor, emperyalizmin değişen yüzleri tarafından.

Doğalgaz ve hidrokarbon alanlarının paylaşımı üzerine kurulan oyunda dünya devletleri cirit atıyor, Akdeniz’in beyaz sularının üzerinde.

Ve ortaya konan kirli oyunun sahneleri ise Doğu Akdeniz’in diğer bir ifade ile “mavi vatan”ın iki kapısı Libya ve Kıbrıs’tan bir başkası değil.

İtalya, İngiltere, ABD, Rusya, Mısır, Hollanda, İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Avrupa Birliği dolayısıyla Almanya ve Fransa, Akdeniz’in doğusunda yer alan doğal gaz ve hidrokarbon yataklarını paylaşmak ve ele geçirmek için kıyasıya bir “Soğuk Savaş”ın içerisinde.

Ve Akdeniz’de sular ısınırken, egemenlik haklarını korumak ve Doğu Akdeniz’deki zengin hidrokarbon yataklarındaki Kıbrıslı Türklerin haklarını da garanti altına almak için Türkiye, diplomatik hamleleri ile oynanan oyunda ana aktör olduğunu dünya devletlerine Libya’da ortaya koyduğu mücadele ile göstermeye devam ediyor.

Hiçbir ülkenin hakkını gasp ve işgal etmeden kendi haklarımızı koruma adına terörizmi ile mücadelesini ve diplomatik savaşını Libya’da sürdürüyor, anavatan Türkiye.

Perde gerisinde dünya devletlerinin yönlendirilmesi ile Yunanistan, Kıbrıs Rum kesimi ve Mısır tarafından hayata geçirilmek istenen “Akdeniz üzerindeki Serv” anlaşması niteliğindeki Seville anlaşmasının sonuçlarının bertaraf edilmesi ve mavi vatan üzerinde tam bir egemenlik kurulmasının ilanıdır, anavatan Türkiye’nin Libya’daki varlığı ve terörizme karşı verdiği mücadele.

Anavatan Türkiye, Anadolu ve Kıbrıs Türk’ü aleyhine yaratılmak istenen hak gaspını diplomatik hamle ile ortadan kaldırmasının ardından diğer aktörler tarafından oyuna sokulan Hafter ve teröristler güçler ile mücadelesini kararlılıkla sürdürmekte.

Ve bugün Kıbrıs Türk’ünün ve Türkiye’nin egemenlik haklarının “oldu bittiler” ile gasp edilmesi karşısında oyun bozulurken, Doğu Akdeniz’de gereken her şey yapılacaktır mesajı daha net bir şekilde dünyaya verildiği bir diplomatik dönüm noktasıdır, uluslar arası hukuka dayanan anavatan Türkiye’nin Libya’daki varlığı.

Ve unutulmamalıdır ki Doğu Akdeniz ile mavi vatanın iki kapısı da Libya ve Kıbrıs’tan bir başkası değildir ve Libya’da bugün yaşananlar da Doğu Akdeniz ve Kıbrıs üzerinde oynanan oyunlardan da bağımsız düşünülmemelidir.

Anavatan Türkiye ile KKTC’nin egemenlik haklarının teminatı olan her iki kapıya asılmak istenen bir kilitten başkası da değildir, Halife Hafter ve terörist güçler.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarında yer alan Akdeniz denkleminde Türk Dışişleri politikasının ana hatları ve kırmızı çizgilerinin vücut bulmuş hali ve anavatan Türkiye’nin kararlığının bir göstergesi olarak değerlendirilmeli Libya’ya ortaya konan mücadele.

Çünkü mavi vatan üzerindeki Anadolu ve Kıbrıs Türklerini haklarının korunması, bir var oluş meselesidir.

Ve eğer geleceğimize açılan her iki kapının anahtarlarının emperyalist ülkelerin elinde olmasını istemiyorsa Kıbrıs Türk’ü, bugün Libya’da anavatan Türkiye’nin ortaya koyduğu mücadelenin yanında olmalı, olduğunu tüm dünyaya ilan etmeli.

Ve bugün Libya’da tarih yeniden yazılırken aslında Doğu Akdeniz’in de kaderi, tarihi ve geleceği anavatan Türkiye tarafından yeniden inşa ediliyor.

Ve unutmamalı ki Libya’da kazanmak Kıbrıs’ta da kazanmaktır.

 

Editör: TE Bilisim